Bölüm Şarkısı: Seksendört - Hayır Olamaz
''Dün akşam ölemedim Yine kör kütük sarhoş oldum Rezalet çıkarmadım Bir sana bir de kendime sövdüm
Ne içsem olmadı Kafada başka dert tasa kalmadı Bir seni atamadım Sek içtim acıları su katmadım
Yalanlar, yalanlar söyledin Beni hiç hak etmedin''
Youngro'dan
''Hayır olamaz sakın bunu bana yapma sakın lütfen...
Sevdiğim adam babamı öldürmeye çalışırken ağzımdan çıkan sözlerdi bunlar. Bir nevi acının haykırışlarıydı bir nevi de içimdeki pis kanı kusma arzusu. Bağırmaktan gittikçe kısılan sesimle güçsüzleştiğimi hissettim ve bu aciz bedenim ruhumu daha fazla taşıyamadı. Yere yığıldım tıpkı babam gibi karşımda kanlar içinde yere yığılan babamı görünce daha da kötü olmuştum. Kimse bir şey yapamamıştı. Kimse onu durduramamıştı belki de herkes benim durdurmamı beklemişti ama ben o anki halimle bunu yapmayı aklımdan bile geçirememiştim. Tabi babamı öldürmek için benimle sevgili olan biri ona dur dememle durur muydu ki? Hiç sanmıyorum. En çokta kendime kızıyordum ya da aklıma veya kalbime böyle bir adamı sevdiğim için. Kılıcı babamın kalbinden çıkartırken gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerinin içinde bir zafer nidasıyla. Ne hissettiğimi bilmiyordum ya da bundan sonra ne hissedeceğimi bundan sonra sadece ölüm vardı sadece...''
Gözlerimi açtığımda kan ter içinde kalmıştım. Saat sabah dörde geliyordu. Bu gördüklerim sadece rüya mıydı yoksa geçmişteki Youngro'nun hayatından kesitler mi? Kalp atışlarım hala düzene girmemişti rüyada yaşadıklarımı gerçekte de yaşamış gibi şu an o acıyı hissediyordum. Kendi babamı l-kaybettiğimde belki de bu kadar üzülmemiştim. Uykumun ağır gelmesiyle göz kapaklarım kapanmaya başladı ve kendimi uykuya bıraktım. Uyandığımda güneş daha yeni doğuyordu. Aklıma gelen fikirle üzerime bir hırka alıp verandaya çıktım gün doğumunu ve batımını izlemek en sevdiğim şeylerdendi. Dışarısı sabah ayazıyla soğuk olsa da bu güzel manzara içimi ısıtmaya yetiyordu. Yarın bu eve taşınalı bir hafta olacaktı ve yeni bir mektup gelecek miydi çok merak ediyordum. Bugünkü planlarımdan biri kasabayı iyice keşfetmekti. Tek başıma gidecektim çünkü Hanna ailesi geleceği için hazırlık yapması gerektiğini söylemişti. Kahvaltıyı Hanna ile gittiğimiz mekânda yapmaya karar verdim. Üstümü giyinip dışarı çıktığımda beni daha sıcak ve daha güzel bir hava karşılamıştı. Biraz yürüdükten sonra yavaş yavaş dükkanlar görünmeye başlamıştı. Buranın havası içime huzur dolduruyordu gerçekten çok güzel bir yerdi ve kelimenin tam anlamıyla âşık olmuştum. Dükkanlara bakarak ilerlerken kahvaltı yapacağım mekâna geldiğimi fark ettim. Kapısından içeriye girdiğimde beni çok güzel kahvaltılık kokusu karşılamıştı. Siparişimi verdikten sonra hemen bir masaya geçip siparişimi beklemeye başladım. Dışarı bakarken karşıda bir plak dükkânı olduğunu fark ettim. Kahvaltıdan sonra orayı mutlaka gezmeliydim. Lezzetli pankeklerimi yedikten sonra dükkândan çıktım ve karşı kaldırıma geçip plak dükkanına girdim. Müziği oldum olası hep severdim. Müzik benim ruhum için bir ilaç gibi asla müziksiz yapamam. Camdan içeri bakarken kapıda bir iş ilanı olduğunu gördüm. Plak dükkânı için bir satış elemanı aranıyordu. İş ilanı dikkatimi çekmişti. Sonuçta sonsuza kadar evde oturarak günlerimi geçiremezdim. İçeriye girdiğimde oldukça fazla plak olması dikkatimi çekmişti. Kasabanın küçüklüğüne bakılırsa buranın sahibi gerçek bir plak koleksiyoncusu olmalıydı. Tam da istediğim gibi. Arka planda çalan fon müziği çok hoşuma gitmişti. Dükkânın havasına ayrı bir hava katıyordu. Aslında buraya gelmemin amaçlarından biri de tabii plak almaktı. Özellikle de en sevdiğim grubun plağını ve ilerde gördüğüm kulaklıkla da dinleme imkânı da vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Canım Sevgilim
FantasyHayattan kaçmak için geldiğim bu yerde geçmişime ve kaderime bağlı bir adamla karşılaşacağımı nereden bilebilirdim ki?