ikinci bölüm: yaz bitiminde.

10 3 1
                                    

günümüz.

"Bayım," diye açık kapının sövesinden içeri başını sokmuş öylece bana doğru bakan hizmetçinin sesi beni hep tedirgin etmişti. Her sabah aynı şey; her akşam yemeğinde, ne zaman babamla annem beni çağıracak olsa, aynı şey... "Uyanmışsınız, o hâlde ütülediğim okul kıyafetlerinizi çabucak getireyim."

Üzerimdeki bol pijamalarla ne kadar komik olduğumu düşleyip gülümsedim. "Olur." deyip kestirip attım hanımın söylediğini.

Başıyla onaylayıp dışarı çıktı ve arkasından kapıyı usulca kapattı. Yataktan çıkmayı başardığımda ayağa kalkabildim sonunda. Şöyle bir gerinip pencereye doğru adımladım ve pencereyi açtığım gibi içeri sabahın ilk ışıkları hücum etti ve bu gözlerimi yummama vesile oldu. Sonrasında gözlerimi biraz eşeleyip aynanın önüne geçtim ve gözlerimi açabildiğim ilk anda gerçekten de komik görünüp görünmediğime bakındım. Yok, görünmüyordum. Gayet şirindim işte; beyaz tenim parlak, sarı saçlarım dağınık olsa da kirli olmadığı belli ve gözlerim... Yeşil gözlerime her sabah başka bir şekilde vuruluyordum. "Bu sabah daha bir yakışıklısın Ömer," deyip kendime gülümsedim. "Gülmesene, ciddiyim."

Sonra ne yaptığımı fark edip gülümsememi soldurdum ve kendime bir tokat geçirdim. "Ha siktir," dediğimde o gerçekle karşı karşıya kaldım, afallayarak bir durup etrafa baktım. "Geç kalıyorum..."

O sırada içeri okul kıyafetimi hazırlayan hanım girdi ve dolabın kulpuna astığında çabucak başıyla onaylayıp hızlı bir kibarlık göstererek odadan çıktı. Bense çarçabuk kıyafetlerimi askılıktan kurtardım ve yatağın üzerine serdim onları. Ardından üzerimdekileri soydum çabucak, okul kıyafetlerimi üzerime geçirdim.

Çantamı da hazırladığımda evden çıkmak üzere odamdan dışarı adım atacaktım ki şarjda duran cep telefonumun varlığını anımsadım. Onu almak için koşar adım yatağımın yanında duran komodinin önüne gidecekken telefon bir anda titredi. Komodinin önüne vardığımda telefonu şarjdan çıkardım ve parlayan ekrandaki bildirime baktım, "Bu ekranın ışığı yine neden sonuna kadar açık ulan!" deyip kendi kendime sinirlendim ve gözlerimi ovalayarak ekran parlaklığını düşürdüğümde bildirime bakabildim sonunda.

Instagram uygulamasından gelmişti bildirim. Bir yeni takip isteğim olduğunu söylüyordu.

Pek âdetim değildir ama bu sefer bildirimi açmadan doğruca telefonu cebime rastgele attığım gibi odadan dışarı çıkabildim. Bu sefer cidden de geç kalıyordum.

Alt kata indiğimde annemler sofrada oturuyordu. Annemle babama, "Anne, baba, ben çıkıyorum." diye seslendim.

Annem, "Tatlım, kahvaltı edip öyle gidiverseydin..." diye cevap verdi ancak buna vaktim yoktu.

"Anne, biz Yavuz Abiyle yoldan bir şeyler alırız." dedim.

"Yavuz Abin artık yarından itibaren seni bırakamayacak. Biliyorsun, baban ameliyatından dolayı artık araba kullanamıyor. Seni servise vermemiz gerekiyor bu yıl. Ama bugünlük götürebilir." dedi.

"Bu da ne demek şimdi?" deyip yemek odasına geçtim. Kapının tahta sövesine omzumu yaslayıp, "Servisle falan gitmek istemiyorum ben." diye homurdandım.

"Neden istemeyesin?"

"Ne bileyim. İstemiyorum işte."

Gülümseyerek, omzunun üzerinden bana baktı. Babam da o sırada ayaklandı. "Hadi bakalım, Yavuz Abin önce seni, sonra da beni bıraksın. Yarın da erkenden kalkıp servisle gidiyorsun." dedi babam.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 10, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

portre | bxb.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin