Kalbim acıyordu ama bu öyle basit bir acı değildi. Anlatmaya çalışırsam kelimeler kifayetsiz kalırdı.
Sanki o kalbimi sökmüş ve bir damla kan kalmayana kadar sıkmış gibi hissediyordum. Hatta bundan daha fazlası.. dedim ya şu anda kalbimde olan acıyı kelimelerle anlatamazdım.Ben Alev Eliz yirmi üç yıllık ömrümde ilk defa bu kadar kırılmış, bu kadar parçalanmış hissediyordum.
Neydi beni bu kadar üzen? Erkek arkadaşımın beni aldatmış olması mı?
Hayır.
Aşık olduğum adamın beni aldatmış olması mı? Hayır.
Bu hayatta güvendiğim tek kişinin beni aldatmış olması mı? Hayır.Beni asıl üzen bu hayatta kimsesiz olmadığımı bana her gün hatırlatan tek kişinin beni aldatmış olmasıydı.
Sen hiçbir zaman kimsesiz kalmayacaksın çünkü ben varım. demişti bana.
Çünkü sen varsın demiştim ela gözlerinin içine bakarak.
Parıl parıl parlayan ela gözlerini düşündüm . O kadar güzel gözleri vardı ki sabahtan akşama kadar onun gözlerini izlesem sıkılmazdım.Bugünün acı hatırası hafızamda canlanırken gözümden akan yaşı elimin tersiyle silerek pencereden bakmaya devam ettim. Düşen kar taneleri içimin daha çok soğumasına neden oluyordu. Ona karşı olan duygularımın soğumasına..
Arkamdan gelen sesle gözümü pencereden ayırarak komodin in üzerinde duran telefonuma uzandım.
İşte şu an ki ruh halimin ve bir gün içinde hayattan nefret etmemin sebebi olan kişi beni arıyordu.
Ateş Ilgaz
Evet Alev ve Ateş. İsmimiz bile bu kadar uyumluyken ve herkes bize
"Siz resmen birbiriniz için yaratılmışsınız" derken buna gülümser ve mutlu olurdum. Ama şimdi ismimizin birbirine olan uyumu bile sinir bozucu geliyordu.Aramayı reddettim ve telefonu tamamen kapatıp yatağın üstüne fırlattım. O sırada beş dakikada bir kapımı çalıp iyi olup olmadığımı soran Beril yine odaya girdi.
"Alevim de Alevim nasılsın bakalım?"
" Gördüğün gibi" diyerek ağlamaktan şişmiş olan yüzümü ve kızaran yanaklarımı gösterdim.
Beril yüzünü ekşiterek yatağın ucuna oturdu ve ellerimi tuttu.
" Bak Bebeğim bana kızma ama sana bir şey söylemek istiyorum."
Ne söyleyeceğini az çok tahmin ediyordum. Yine her kavga ettiğimizde olduğu gibi Ateş'i savunacaktı. Artık buna alışmıştım. İlk başlarda sürekli onu savunduğu için Beril'e kırılsam ve konuşmak istemesem de artık bu durum o kadar da etkilemiyordu beni. Sonuçta ben Beril in en yakın arkadaşı olsam da Ateş onun biricik kuzeniydi.
" İstediğini söyleyebilirsin. Nasıl olsa fikrim değişmeyecek "
" Bu kadar da emin konuşmasak mı beybi? Bak hem ne demişler her gördüğün şeye inanma."
" O her duyduğun şeye inanma olmasın Berilcim. Her neyse kapatalım artık şu konuyu daha fazla konuşmak istemiyorum."
Çocuk gibi dudağını büzerek suratını astı. " Kalbimi kırıyosun ama"
Beril... Benim çocuk ruhlu canım arkadaşım. Hatta arkadaş değil kardeşim. O bana bu dünyada kardeş sevgisinin ne demek olduğunu tattıran tek kişi. Aramızda bir kan bağı olmasa da ona karşı sonsuz bir sevgi var içimde. Beril ile üç yıl önce üniversite birinci sınıfta tanıştık. Tanışma hikayemiz gerçekten dillere destan. Hatta Beril Bu hayatta tanıdığı herkese bu hikayeyi bir kere olsun anlatmıştır. Üniversitenin ilk günü koridorda aceleyle koşturarak sınıfımı bulmaya çalışıyordum işte Beril'i ilk o zaman gördüm. Pencerenin dibinde durmuş karşısındaki erkekle pek de hoş olmayan bir sohbetin içindeymiş gibi görünüyordu. Her ne kadar konuşmalarını bölmek istemesem de buna mecbur kaldım çünkü etrafta sınıfın yerini sormak için konuşabileceğim başka kimse yoktu.
Yanlarına yaklaşmamla kafama ağır bir vazo yemem bir oldu. Beril onu rahatsız eden erkeğin kafasına vazoyu geçirmek isterken ben araya girince malum.. vazo benim kafama inmiş oldu. Ağır darbe sonucu bayıldım ve üniversitenin ilk gününü revirde yatarak ve Beril in özürlerini dinleyerek geçirdim. Kendisini affettirmek için bir hafta boyunca kuyruk gibi peşimde gezindi hatta ve hatta kendisini benim sınıfıma aldırmak için Dekan'a ne kadar yalvardığına kendi gözlerimle şahit oldum. Aslında onu olayın yaşandığı gün affetmiştim hatta sorun olmadığını söylemiştim ama ikna olmadığını ve kendisinden nefret ettiğimi bildiğini savunup durmuştu. Bu kadar inaçtı bir kız dı işte. Sadece kendi bildiğini okuyan dediğim dedik bir yapıya sahipti. Bizim sınıfa geçmesiyle birlikte ayrılmaz bir ikili olmuştuk ve her şeyi birlikte yapmaya başlamıştık. Daha sonra yarı zamanlı bir işe girip aldığımız maaşlarla birlikte kalacağımız bir ev tutup yurttan ayrılmıştık. O benim bu hayatta sahip olduğum en özel insanlardan bir tanesiydi. Hatta bu günden sonra sahip olduğum tek özel insan da o olucaktı sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtar Beni
Mystery / ThrillerEskiden onun gözlerinde cenneti görürdüm ama artık o cennetin içinde saklı olan ateşi de fark ediyorum Ve her ne olursa olsun o Ateşi söndürücem. Alev Eliz