anciens.

38 10 6
                                    

İyi okumalar.

#2

Siyah beyaz tuşlar kırmızıyla lekelendi.
Bir piyanist öldü.
Son nota yarım kaldı...
Küçük bir çocuğun bağırışı, son notayı tamamlayamadı.

5 Eylül 1998.

"Anne ben geldim! Bugünkü dersim çok güzeldi. Serbest ilk müziğimi çaldım!"

Minik çocuk büyük eve koşarak girdiğinde hizmetlilerin acınası bakışları ile karşılaşmıştı. Küçüktü daha, umursamamıştı bile, dikkat etmemişti ki hiç. Oysa evlerinde yeteri kadar yas havası vardı. Renkli çiçekler gözükmüyordu, melodi sesi gelmiyordu, insanlar hiç ama hiç gülümsemiyordu. Göz kamaştırıcı salona girip annesinin tekli koltuğuna doğru baktığında boş olduğunu fark etmişti. Oysa annesi bu saatlerde orda oturup kitap okurdu hep. Manzarasını sevdiğini söyledi. Gerçek ise oğlunu orada karşılamaya bayıldığı içindi.

"Ajumma, annem yukarıda mı?"

Cevap beklemeden heyecanla uzun merdivenlere ilerlemiş, ikinci kata vardığında annesinin odasına, sağdan üçüncü odaya koşmuştu. Duvarda çerçevede olan birlikte resimleri vardı. Haftalar önce Namjoon annesi için çizmişti ve öylece yerde kalmasın diye çerçeveleyip en ortaya asmışlardı. Pahalı tabloların arasında ne kadar basit görünse bile önemli olan, anlamıydı.
Yatak düzenliydi hep olduğu gibi, odadan annesinin kokusunu bariz alıyordu.

Ama annesi yoktu.

Tüm evi gezmişti, çok fazla karşık baharat kokusundan dolayı girmeyi sevmediği mutfağa bile girmişti. Yoktu işte, bugün onu karşılamamıştı. Oysa sabah evden çıkarken küs de değillerdi hiç.

"Annem nerde?"

Yavaş adımlarla içeri girdiğinden beri kendisine tek kelime etmeden onu takip eden bakıcısına çevirdi bakışlarını.

"Ajumma, annem nerede? Bugün evde olacaktı. İşi mi çıktı? Birlikte piyano çalmak için söz vermişti bana."

Dolu gözlerini kendisinden büyük kadına yöneltirken, kadın onun boyuna kadar eğilmiş ve saçını okşayarak ona buruk bir gülümseme bahşetmişti.

'Annen belli etmedi ama aylardır hastaydı küçüğüm. Bugün veda etti hatta sana, bekledi, seni erken aldırdı okuldan ama yetiştiremediler seni. Anlamazsın, çok küçüksün sen. Gelmeyecek bir daha.' demek istedi, 'büyüdün, sen bugün çok büyüdün öğrenmen gerek bunları' demek istedi.

Ama daha beş yaşındaki bir çocuğa bu nasıl söylenirdi ki? Hangi kelimeler doğru olurdu?

"Miniğim annen uzak bir yolculuğa çıktı."

"Nereye gitti, kim ile?" Kadının uzun eteğini tuttu küçük parmakları ile esmer olan küçük. "Ajumma, kim götürdü annemi?"

"Notalar bebeğim,"

eliyle gözündeki tek damlayı sildi kadın,

" notalar onun kanadı oldu ve annen şuan bir melek. Çok yukarılarda."

"Annemi istiyorum, bir daha piano çalmayacağım. O annemi benden aldı!
Annem yoksa piyanonun ne anlamı var ki?"

"Hayır, aksine. Annenin mutlu olmasını istiyorsan, piyano çalmaya devam edeceksin Nam."

Ve ben o gün kendime bir söz verdim.

Notaları sevmeyeceğim ama annem için çok iyi bir piyanist olacağım.

...

19 Nisan 2004.

"Bu, gerçekten ilk kez karşılaştığım bir durum, Kim Namjoon, gayet sağlıklısın. Kulaklarında hiç bir sorun yok. Bahsettiğin durumun psikolojik bir şey olduğunu düşünüyorum. Bir psikoloğa görünebilirsin."

Kısa kısa, yavaş yavaş ilerleyeceğim. Umarım fic sizi sıkmaz.
Oy sınırı koymalı mıyım?

Sonra olacaklar için bir tahminleriniz, önerileriniz ve ya sorularınız var mı?

Dark Paradise - NamkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin