kitap gibi kokuyorsun, lakin ben okumayı bilmiyorum.

5 1 0
                                    

''Kitap gibi kokuyorsun, lakin ben okumayı bilmiyorum.''

bölüm 2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bölüm 2

Saye Akay:

Daha önce sevginin can yakabileceği hiçbir versiyonuna kulluk etmemiştim. Annemi kaybettim ve bu yalnızlık dahi, zamanla onun benim omuzlarıma bıraktığı birkaç parça kırık goncadan ibaret olduğunu yüzlerce kez hatırlattı. Haliyle üzülemedim, bahşettiği acıyı da, hüznü de, kederi de sevdim. Lakin sayfalar ve karanfiller gibi kokan minimalist odanın ortasında öylece dururken, aşkın ne denli yürek dağlayan bir hissiyata sahip olduğunu bütün benliğimle kabullenebiliyordum.

Sevgili kadar zarif, onun kadar eşsiz di odasının dört bir yanının kitaplarla kaplı oluşu. Kendisi gibi dokunduğu her bir şeye bulaştırmıştı sadeliğini. Fazla mütevazıydı küçük bir karyoladan, ve onun kadar ufak duran çalışma masasından oluşan mabedi. Kalın mumunu yakarak, geceleri sürekli bir şeyler karaladığı sevimli masası gözlerimin önündeydi; Üzerinde ki parşömenler biraz dağılmış, mürekkebine batırdığı ince kalemini ise temizlememişti. Kuruyabileceği ihtimali dahi canımı yakmaya yetti, yine de duvarlarına dokunmaktan aciz kılınan parmaklarım, kalemini kavrayabilecek gücü kendinde bulamadı. Bulamazdı da. Hiçbir zaman Uraz'a ait olan eşyalara dokunamamıştım.

Ben... sırf onu getiren elleri unutmasınlar, boşluğa düşüp afallamasınlar diye, saçlarıma bıraktığı papatyalara dahi bakmaktan muzdarip tutulan bir insandım.

"ben burada kalamam." Diye mırıldanmıştım kendi kendime. Kolay mıydı hiç sevgilinin daha birkaç saat önce uyuduğunu bildiğim yatağına girebilmek? Kokusu, saç diplerinin bana bahşettiği kadardı, ve şimdi önümde, her bir uzvumu himayesi altına alabilecek çarşaflar duruyorken, korkuyla titrememek imkansızdı. "Ben." Düzgünce toparlanan pikesine bakındım birkaç saniye. Zarafet timsaliymişcesine duran beyaz kumaşının uçları fazlaca emek isteyen dantellerle süslenmiş, yastığının ucuna kırmızının birbirinden farklı tonlarıyla minimalist karanfiller işlenmişti. Tek kişilik yatağında oyalanan bakışlarım, dört duvarı da çepeçevre saran Kitaplarına kaydı yeniden. Kalınlardı. Okudukları öylesine kalındı ki, yan ciltlerinde yazan yazar isimlerini rahatça görebiliyor, lakin latin alfabesinden bir haber tutulduğum için üzerimde pek de bir etki yatmıyordu. Kâğıtları, kalemleri, onun gibi kokan her bir eşyası. Hafifçe kapıya doğru geri geri attığım adımlarım, sırtım tahta parçasına değene kadar devam etmişti. Nefeslerim sıklaşmış, göğsüm acıyla burkulmuş, ve ben hızlıca kapının kulbunu kavramadan edememiştim.

"Ben buraya layık değilim."

Çıkmak istedim. Gıcırtılı bir edayla aralanmasına mani olmadığım kapının ardından sıyrılabilirdim, lakin koridor öylesine boş ve anlamsız gelmişti ki, ayaklarım böylesi bir sıcaklıktan mahrum kaldığı için bedenime binlerce lanette bulunabilir, sırtıma yeni bir yük daha ekleyebilirdi. Uyanıklıkla uyku mahmurluğunun aynı anda kol gezmesi misali, tek tabanım koridorda, diğeri ise minimalist odanın içerisindeyken bekledim. Parmaklarının değdiği duvarlarına dahi dokunabilecek cesareti kendimde bulamazken, çıkıp gidebilecek kadar da cesur değildim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 13, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OnsraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin