[1]

430 26 0
                                    

jeongin:
Bugün doktordaki ilk günümdü, durduramadığım parkinsonum tavan yapmıştı. Dizlerimin arasına sıkıştırıp titremesine engel olmak istediğim ellerimle ufak bekleme odası tarzı bir yerde doktorumu bekliyordum. Titreyen ellerim dursun diye parmaklarımı ısırdığım bile oluyordu. Ama şimdi ortalıkta bunu yapmam beni malın teki gibi gösterecekti.

Ellerimi sabit tutmaya çalışıp postacıların çantasına benzer açtım, içimden sigaramı çıkartıp terasa ilerledim. Daha randevuma 1 saate yakın vardı, bir dal yakardım en azından.

Terasta yer olmadığını farkettim, herkes mi dertliydi be anacım! Gördüğüm şirin kızın yanına oturdum, tek orası boştu. Selam vererek elimdekini yaktım.

"Siz ne için gelmiştiniz?"

"B-ben ilk kez geliyorum, parkinson için."

"Geçmiş olsun"

Teşekkür ettim kıza, buradaki bir çalışandı sanırım. Mavi önlüğü vardı. Yanından uzaklaşıp ayağa kalktım. Gözüme bir kedi kestirip yanına koştum. Kontrolden önce kedi sevmezsem onlara ayıp diye düşündüm, tek arkadaşım onlar sonuçta. Gelen kediye pantolon paçalarımı hediye edip sürünmesine izin verdim. Uzun tırnaklarımla kafasını okşadım, titreyen elimle ne kadar yapabildiysem artık...

Hızlı hızlı akan zamanı izleyip adımlarımı kontrol olacağım odaya çevirdim. Orada oturduğum eski yerime geçip ismimin koca ekranda yazmasını bekledim. Yang Jeongin.

İsmimin yazdığını gördüğümde ellerimi birbirine kenetleyip bastırdım. Belki yararı olurdu. Odada kimse yoktu. Kapalı olan bir diğer kapıdan sesler geliyordu, doktor geliyor olmalıydı. Sandalyeyi doktorun masasına yakınlaştırıp onu bekledim. Telefonumdaki kameramdan kendimi kontrol ettiğimde tamam olduğumu anlayıp dikleştim.

Kapının birden laps diye açıldığı sırada ellerime bakıyordum. Sonra kapıya bakıp bir hemşire olduğunu gördüm.

"Affedersiniz, ne zaman gelmiştiniz. Hwang Beyin biraz işi var. 5 dakikacık" dedi güler yüzlü kadın. "O kim?"

"Ee doktorunuz?"

Ben mallık yapıp raporumu okumadığım için daha erkek olduğunu bile yeni anlamıştım. "Sorun değil" dedim dudağımı ısırarak, "Beklerim ben"

Yaklaşık 10-11 dakika bekledikten sonra onun geldiğini hissettim, kirazlı parfüm kokusu odayı sarınca kafamı kaldırıp ona baktım. Uzun sarı saçlı, dolgun dudaklı, güzel burunlu bir adamdı, açıkcası baya yakışıklıydı. Bana elini uzattığında yaklaşık 2-3 saniyede tokalaşmak istediğini anladım. Elimi ona şüpheyle uzatırken sırıtarak olayları kavramış gibi baktı bana.

Yerime otururken söze girişmeye başlıyor gibi ağızını açıp kapatıyordu.

"Şey, ne için burada bulunuyorsun genç adam"

"20 Yaşındayım ben" diye giriştim birden, gülerek şakaya vurdu.

"Ne için geldiğini az çok biliyorum"

Sinir olmuştum, her şeyde gülme çabası vardı. "Şimdi seninle bir test yapıcaz, hastalığın için"

Elimi önümdeki değişik bir makineye bastırmamı istedi, konuşmama gerek kalmadan yağdırıyordu emirleri, "Bu arada adınız ne?" dedi bana elimi bastırmama yardım ederken. Elimin üstündeki el ile zar zor konuşabilsemde diyebildim. "Yang, Yang Jeongin"

"Bende Hwang Hyunjin"

Sana adını soran olmadı gEnÇ aDaM✨

I want a punch from your hands を hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin