Banyodan gelen adımlarıyla yutkunmam bir oldu, belindeki havluyla beni karşılıyordu, ellerimle gözlerimi kapatıp arkamı döndüm. "Giyinir misiniz?"
"Misiniz değil, giyinir misin?"
"Her neyse ne, gidip giyin ve öyle gel"
Arkamdan gülüp odasına ayrılırken arkadan vücuduna bakmayı ihmal etmedim, e vardı bizdede rol yapmak. Orantılı vücuduyla odasına giderken kapısını kapattı, ben hala ne diyeceğimi toparlamaya çalışıyordum, koltuğa bile oturmamıştım. Dalmış gidiyordum. Sonunda siyah deri koltuklardan birine oturup koca salonu izledim, benim evime hiç benzemiyordu. Yerlerde hala açılmamış koliler vardı. Kalkıp koca televizyonunun yanına ilerledim, çerçevelerde resimleri vardı. Eğilip elime aldığım fotoğraflarda hep önlüklü ve yanında da terasta gördüğüm o kız vardı, iyice sinirlerimin ayarlarıyla oynuyordu.
Ondan hoşlanıyor muyum? Sanmam. Ama onu kızlarla görmek içimi sinir kaplıyordu. Aşık değilim fakat öyle.
Giyinip gelen hyunjin ile selamlaşıp konuya girmeye çalıştım.
"Hyunjin. Şey, bugün için-"
"Teşekkür edeceksin?"
"Evet..."
"Cidden mi? Hahaha, ben doktorum ve olması gerekeni yaptım. Herkes yapardı." dedi hiç umursamadan, hazır cevaplarla.
"Hayır!", "yanlış biliyorsun, herkes yapmazdı."
"Ne? Neden yapmayasın"
"Görmedin herhalde, oradaki kızlar sırf hastalığım için dövdürüyor o çocuğa beni. Orada izleyen kızlar senin yaptığını yapar mıydı?"
"Jeong.. Çok uzatıyorsun"
Onu sıkıyordum.
"Biliyorum, ben takıntılı, obsessif biriyim. Ve sadece senin hastanım. Bu teşekkürü sen her gün duyuyorsundur. Fakat hazır cevap verdiğinde belli. Teşekkür edip gidiyorum izninle"
Giderken çantamı aldığımdan emin olmak için arkamı döndüğümde birden ellerimi tuttu. Korkudan ellerimi çektiğim gibi ayağım takıldı, düşer gibi olup kalkmaya çalıştım. Elimden kuvvet alamıyordum o kadar titriyordum.
"Yapmayacaksın bir daha böyle! Bugün sana izin verme sebebim Seo Min'di. Asla üstüne alınıp sevinme" Sinirden gözlerimi yumruklarımla silerken kapıyı sertçe kapattım. Çok sinirlenmiştim. Ona değil, kendime. Beni tanımayan birine böyle bağırmam benim hatam ama yapamıyorum işte. Küçükken annemin bana verdiği iğrenç travmalarla bu haldeydim. Isırdığım parmak kemiğimi dişlerimden çekip nefesimi düzeltmeye çalışıyordum ama hıçkırıklarım engel oluyordu.
Küçükken yaşadığım şeyleri kafamdan silip yeni bir hayata başlasam keşke.
Hyunjin'in kapısının önünde oturmuş ağlıyordum. Kapıyı açtı ve artık bana bakıyordu. Ona bakmasamda anlıyordum. Küçük çocuk gibiydim. Nefret etmiştim o an kendimden. Sonra koltuk altlarımdan tutup beni kucağına aldı. Sadece ağlıyordum. Beni içeri alıp koltuğa bıraktı. Konuşmuyordum. Yanıma oturup elinde bir peçeteyle gözlerimi silmem için yanıma geldi.
"Özür dilerim ben, ben işte, bilmiyorum ne yaptığımı" demeye çalıştım her ne kadar anlaşıldıysa.
"Bak Jeong, küçükken yaşadığın şeyleri bana anlatmıştın biraz, alınmadım, hatta hatalı olanda benim. Sadece unutup ellerini tutmaya çalıştım. Belkide benimle birlikte aşarsın bunları. O güçlü ellerinden yardım alırsın ilerde. Ne dersin?"
Kafamı aşağı yukarı sallayarak tamam demeye çalıştım. O beni önemsiyordu ama onun için fazla problematic kalıyordum yanında.
"bir şey yemek, içmek ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I want a punch from your hands を hyunin
Random"-O ellerinle bana yumruk at" "-Siz sadece beni iyilestirmeye yarayabilirsiniz, boks yapmama degil" "-Peki, gucsuz kalmaya devam et" dedi yuzune yapistirmami engellemeye calisirken [tamamlandi]