1. Bölüm

96 7 4
                                    

Bu sabah uyandığımda çok garip hissediyordum, ayağı kalktım ve bir süre baş dönmemin geçmesini bekledim. Elim ilaçlarıma gitti. Onları çok
kullanmamalıydım ama bu aralar baş dönmesi canımı sıkmaya başlamıştı.  Kardeşim Eve'i yatağında göremedim, bir süre gözlerimle onu aradım. Terliklerimi giydim ve tuvalete girdim, saçımı gelişigüzel bir topuz yaptıktan sonra aşağı, kahvaltıya indim. Kahvaltıya indiğimde Eve ve John amca kahvaltılarını çoktan yapmışlardı

John amca beni görür görmez yüzüne içten bir gülümseme kondurdu, ''Nerede kaldın Amy? Okula geç kalıcaksınız!'.

''Evet Amy'' dedi Eve alay ederek. Gereksiz bir şekilde kızgın hissediyordum çünkü bu aralar baş dönmemi sıkıntı ediyordum ve bunun sinirini ondan çıkaracaktım belki de.

''Sen iki dakika susmaz mısın?'' dedim alaycı bir şekilde, içimde biraz kızgınlık vardı ama o benim kardeşimdi. Her neyse evden çıkmamız gerekiyordu ve ben daha giyinmemiştim bile.

Giyinmem 3 dakikamı aldı, görünüşüme pek önem veren biri değildim zaten. Saçlarımı biraz olsun düzelttikten sonra koşarak merdivenleri indim çantamı salondan aldım ve kulaklığımı aldıktan sonra evden çıktım.

Bisikletimi aldım ve Eve'i beklemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra kapıda belirdi.

Saçlarını maşalamış dümdüz yapmış, üzerinde pastel mavi elbise geçirmiş ve beni asıl şoka uğratan şey ise elbisenin hafiften bir göğüs dekoltesi olmasıydı. Gözlerine ince bir eyeliner çekmiş dudaklarında belli bir şekilde parlatıcı vardı. Açık kumral rengi saçları yeşil gözlerini ortaya çıkarıyordu.

Onun yanında siyaha çalan saçlarım ve kahverengi gözlerim hiç benzemediğimizin kanıtıydı. Her neyse onun erkekler için değil kendisi için hazırlandığını gayet iyi bildiğimden çok da umrumda olmamıştı. Onun karşısında benim kıyafetlerim kahverengi pantolon ve krem renkli bol bir sweat ile gerçekten çok soluk kalıyordu. Kardeşim benim aksime görünüşüne çok önem veren biriydi.

'' Hazırsan artık çıkalım Eve'' ve bisiklete bindim.

''Ama sen o elbiseyle nasıl bisiklete bineceksin bilmiyorum:''

Eve yüzüne tam bir – Orasını bırak da ben halledeyim – gülümsemesi kondurdu.

Tam sürmeye başlayacaktım ki arkadaşlarım Tom ve James geldi. James içten bir gülümseme ile selam verdi. Onun kızıl kıvırcık saçları ve çilleri gerçekten Eve'in hoşuna gidiyordu.

Tom aynı şekilde selam verince gamzelerinin nasıl hoş durduğunu yeniden fark ettim. Bu sefer saçlarını taramamış, dağınık bırakmış, gecelere kadar ders çalıştığı gözünün altına yerleşmiş morluklardan belliydi. Kumral saçları önüne düşünce elini saçlarına geçirdi ve düzeltti. Bu hareketin hoşuma gittiğini biliyordu, bilerek yapmıştı. Donakaldığımda James yüzüme boş bakışlar attı. ''Ee, sabaha kadar seni mi bekleyeceğiz gelsene.'' dedi gülümseyerek. Kendime geldiğimde yanaklarıma kan geldiğini hissettim.

Bu da neydi böyle?

Nereden çıktı şimdi bu, yeni bir alışkanlık mı edindim?

Tam bindim hareket edecektik ki o sırada ıslık sesi duydum.

Arkamı döndüğümde Liam'ın koşarak geldiğini gördüm. Liam Tom'un aksine sarıya dönük gür dalgalı saçları ve yemyeşil gözleri vardı. Çalışkandı, zekiydi ayrıca çok da fena sayılmazdı. Tom onu görür görmez suratı asıldı ve gözlerini devirdi, huzursuz bir nefes verdi.  Nedenini bilmiyorum ama Tom ondan pek haz etmiyor gibiydi.

PARŞÖMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin