Giriş "Kuzeye"

1.3K 56 18
                                    

Hava kararmak üzereyken, dalgın bakışlarla Güneşin usul usul batışını izliyordu Richard. Yağmur damlaları arabanın camlarına çarpıp, birbirleriyle yarışırmışcasına aşağı doğru kayıyorlardı. Çocukken ne zaman üzülse ya da morali bozuk olsa bu tepeye gelir ve gün batımını izlerdi. Buranın sessizliği ona huzur veriyordu. Kimse onu burada rahatsız edemiyordu. Eski günleri düşünüp tekrar çocuk olmak istiyordu. Çok iyi bir koşucuydu. Hatta o kadar hızlıydı ki arkadaşları ona siyah panter derdi. Richard, siyah giymeyi çok severdi. Hemen hemen tüm kıyafetleri ve eşyaları siyahtı. Onun lakabında ki siyah bundan dolayıydı. Şimdi ise yaşını almış, sorumlulukları olan bir yetişkindi. Gençliğindeki vücudunu ve gösterişini kaybetmemiş olsa da şuan eskisi kadar hızlı değildi.

Hava artık çok kararmış ve gitmesi gerekti ki birden hava iyice bozdu. Her yerde şimşek çakmaya başlamıştı. Yağmur hızlanmış ve doluyla karışık yağmaya başlamıştı. Art arda şimşek çakmasının sesi onu korkutuyordu. Sanki ona bir şey hatırlatıyordu bu sesler. "Baba..Babaa.. Baba uyan." Richard aniden kalktı ve etrafına baktı. Diana endişeli gözüküyordu. "Kabus muydu?" dedi. "E-evet tatlım. Sadece kabus."

Diana henüz 12 yaşındaydı ama gördükleri ve yaşadıkları onu olgunlaştırmıştı. Çok zeki ve iyi gözlem yapabilen bir kızdı. Annesinin ölümü onu sessizleştirsede, kendisini çabuk toparlamıştı. "Baba neden kuzeye doğru gidiyoruz?" dedi Diana. "2 gün önceki deli gibi görünen adamı hatırlıyor musun? O kuzeyde bir topluluğun olduğunu söyledi. Eğer dediği gibiyse yol için su ve biraz yemek bulabiliriz." Böyle bir yerin olduğuna pek inanmıyordu ama boş dolaşmak yerine bir umut peşinden gitmeleri daha iyiydi. Umut... Belkide su ve açlıktan sonra insanların önemli ihtiyacı haline gelmişti. Herkesin umuda ihtiyacı vardı. "Peki ya doğru değilse baba? Sen artık topluluk bulmanın imkansız olduğunu söylemiştin." "Şansımızı denemeliyiz Diana. Suyumuz bitmek üzere ve yemeğimiz neredeyse tükendi."

Yola çıkmak için hazırlıklara başlamışlardı. Richard, sahip olduğu mermisiz silahı beline aldı ve orta boyda keskin bir bıçağı kabına koydu. Mermisiz silah pek işe yaramaz gibi dursa da korkutmak için kullanıyordu. Akıllıca olduğu kadar tehlikeliydide. Bıçağını çok iyi kullanıyordu. Diğer insanlara göre daha çevik olduğu için hızlı hamleler yapabiliyordu. Diana'da babası gibi hızlıydı ama insanlara zarar vermekten korkuyordu. Ne yazık ki artık yeni Dünyada bunu yapmak zorundaydı. Richard boş ve sakin saatlerde ona nasıl hayatta kalacağını öğretiyordu. Birbirleriyle iletişimleri çok iyi olduğu için takım çalışması yaparak çoğu şeyin üstesinden geliyorlardı. "Gözlüğünü tak Diana, fırtına çıkabilir." İkisi de, siyah güneş gözlüklerine benzer gözlükler takıyorlardı. Bu, onları hem şiddetli fırtınadan hemde zararlı güneş ışınlarından koruyordu. Çıplak gözle dışarıda dolaşmak çok zordu. Her şey hazır olduktan sonra kulübenin kapısına doğru yöneldiler. "Diana, dur." fısıldayarak uyarmıştı. Dışarıdan bağrışmalar ve gülüşmeler geliyordu. Bu adamlar, 2 gün önceki deli adamı öldürmüşlerdi. "Lanet serseriler yine karşımıza çıktılar. Diana şu sandığın içine gir ve eğer içeri girerlerse sakın ses çıkartma." Richard kapının hemen yanında bıçağıyla birlikte geçmelerini bekliyordu. Eğer kulübeye gelirlerse bu Richard için pek iyi olmazdı. 6 kişi ve silahlı adamlara karşı ne kadar çevik olursa olsun elinden pek bir şey gelmezdi. "Hey patron, şuraya bak. Kulübeye göz atalım mı?" dedi kalın sesli bir adam. Bu, grubun şişmanı ve en safıydı. "Boş verin, gitmemiz gereken bir yer var. O yaşlı bunak umarım doğru söylemiştir."

Richard kurtulduğunun mutluluğuyla derin bir oh çekti. O serseriler de aynı yere doğru gidiyorlardı. Bu şansı kaçıramazdı. Çok tehlikeliydi ama belki onlardan önce ulaşabilirlerdi. "Gittiler." dedi Richard. Diana tozlu sandığın içinden çıktı. "Hazır mısın tatlım?" Diana evet anlamında başını salladı. Her şeyi kontrol ettikten sonra kulübenin kapısından dışarı adım attılar. Dışarısı gerçekten sıcaktı. Her yer kurumuş ve sadece yollar vardı. Bura güneyin belkide en tehlikeli ve en kötü bölgesiydi. Güney küre savaş sırasında daha güçlü ve savunma bakımından daha iyi olsa da bu ölümcül faciadan nasibini fazlasıyla almıştı.

"Baba, sence hala bizim gibi insanlar var mıdır?" dedi Diana. Kendi yaşıtlarını bir daha göremeyecek olması onun için büyük bir kayıptı. "İyi insanlar hep vardır Diana. Belki gittiğimiz yerde kendine bir arkadaş bulursun." diye gülümsedi kızına. Her ne kadar beraber olsalar da, başka iyi insanları görmek gerçekten büyük bir moral kaynağı olurdu.

Diana, bu umutla sevinip hayal kurarken, Richard kızı için endişeleniyordu. Eğer kendisine bir şey olursa Diana tek başına fazla yaşayamazdı. Bunu düşündükçe başka insanları bulma isteği daha çok artıyor ve bir an önce oraya gitmeyi istiyordu. Umutları ne kadar sıcak olsa da ölüm korkusu, vücutlarına dokunan bir kılıcın hissi gibi soğuktu.

2074, Ölü DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin