KADERİN ÇAĞRISI
-1-
"Her şey bir düzeneğin üzerinde, dengesi bozuk, yörüngesi meçhul..! An gelecek sanki bozulacak her şey, bir anda silinecek sanki buğulu camdaki yaşanmışlık izleri..!"
Saat sabahın altısı, yarım saat önce garip bir rüya gördüm ve uyandım, bu rüyayı son zamanlarda çok sık görüyordum ama bu seferki biraz farklıydı ve etkisinden kurtulmam çok kolay olmayacak gibi görünüyordu.
Tekrar uyumayı denemedim bile çünkü başaramayacağımı, aklıma sürekli rüyamın geleceğini bildiğim için yataktan kalkıp kendime bir fincan bitki çayı yaptım ve sekiz diyarın varlıkları kitabını alıp okumaya başladım.
Hem zaten saat yedide Natalie beni uyandırmaya gelecek, sabahları kahvaltıdan önce koşu yapıyoruz bu hiç şaşmaz, çünkü koşu yapmayı çok seviyor ve beni de yanında götürmek gibi bir alışkanlığı var.
Natalie o benim teyzem, annem ben doğarken ölmüş bana o bakıyor, birlikte yaşıyoruz, seviyorum onu iyi anlaşıyoruz, sanki teyzem değil de arkadaşımmış gibi zaten aramızda pek de yaş farkı yok.
Bir de Denie dayım var ve onun oğlu kuzenim Samuel ama onlarla yaşamıyoruz, Natalie birkaç yılda bir bulunduğumuz şehri değiştiriyor, önceden bunun nedenini sorardım ama hiç cevap alamayınca ben de sormayı bıraktım ve akışa göre hareket etmeye başladım.
Yeni yerler görmeyi seviyorum ama bu durumdan çok da hoşlandığım söylenemez, gittiğimiz yerler genelde kırsal bölgeler oluyor ve Natalie arkadaş edinmeme izin vermiyor, sanki bir şeyden birisinden kaçıyormuş gibi ama dedim ya artık sorgulamayı bıraktım.
Bir süre kitap okudum ama dikkatim dağılmaya başlayınca birkaç gün önce başladığım ve neredeyse bitmek üzere olan resmimi yapmak için salondaki masaya geçtim ve boya kalemlerimi yanıma alıp kulaklığımı taktım, resim yaparken müzik dinlemeyi seviyorum.
Evimiz küçük bir kasaba eviydi salon Amerikan mutfak, iki odası ve sevimli bir verandası, ormana açılan kocaman bir arka bahçesi vardı ve ben salondaki masada Natalie'nin odasını görecek şekilde oturuyordum.
Çizimim bitmek üzereyken Natalie elinde alarmı çalmakta olan telefonu ile tek gözü kapalı ve esneyerek salondan içeri girdi.
Beni görünce ufak çaplı bir şok yaşadı çünkü genelde önce uyanan hep o oluyordu.
"Milie, ne zaman uyandın sen?"
"Bir saat oldu, koşuya çıkacak mıyız?"
"Önce açılmam lazım."
Ona baktım, gece toplayıp yattığı uzun kızıl kahve saçları dağılmış, yumuşak hatları ve sağ yanağında gamzesi olan yüzü pembeleşmiş, beyaz teninde alev alev yanan bal rengi gözleri ise henüz açılamamıştı, tek tezat üzerindeki beyaz tavşan desenli pembe saten pijamasıydı ve kolları ona uzun geldiği için kıvırılmıştı.
Onu böyle çok az görmüştüm. Sahiden açılması lazım, güldüm, beni güldürdü bu hali.
"Kendime çay yapmıştım, hala sıcak kendine bir fincan almak istersin belki, hem açılmana da yardımcı olur."
Hemen alarmını kapatıp mutfağa yöneldi.
"Milie sen harikasın."
Bir fincan çay alıp karşıma oturdu. Fincanımı havaya kaldırdım.
"Günaydın."
Güldü ve fincanını fincanıma tokuşturdu.
"Günaydın. Ne çiziyorsun? Bakabilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ DİYARIN VARLIKLARI
FantasyDerler ki; mavi ay gökyüzünde yükseldiğinde, rüzgârda adının fısıldandığını duyduğunda eğer kuzeye bakarsan beyaz ejderhanın ruhunu görebilirmişsin.