2. Bölüm

33 2 0
                                    


Mustafa Özarslan - Sen Giderken

Avcunun içini ısıtan ince belli bardağa biraz daha sardı parmaklarını. Oturduğu ahşap sandalyede yayılmasa dahi çok da dik oturmamaktaydı. Buna sebep hafif yan yatmış arka yüzey mi yoksa işittikleri miydi bilinmez.

"Sen ne diyorsun devrem?" bu ona karşı kaçıncı seslenişti bilinmez ama ilk olmadığı yan tarafına tünemiş Nihat'ın onu dürtmesi ile belli oluyordu.

Yaklaşık yarım saat önce kantin diye adlandırdıkları yere gelmişler hem dün gecenin üstünden geçiliyor hem de atılacak adımlar kararlaştırılmaktaydı. Lise zamanlarında iki fırt sigara içmek için toplandıkları okulun arka tarafında kalmış kimsenin uğramadığı izbe yer zamanla grubun toplandığı, kararlar alındığı bir mekana dönüşmüştü. İçeride beşe yakın masanın yanına atılmış sayısız sandalye, ocaktan bozma tüpün üstünde tütmekte olan semaverleri ile çok matah olmasa da ele avuca sığar olmuştu.

Bugün dalıp gitmekten alamadığı kendini toplayıp üstüne dikilmiş cevap bekleyen bakışlarla biraz daha oturduğu yerde ayaklanarak geç de olsa karşılık verdi.

"Yürüşten sonra yapılacak baskın, aynasızların ortasında kalmamıza sebep olabilir. Muhakkak haber almışlardır onlar da ortalığın kızışmasını bekliyorlardır."

Söyledikleri ile başkanın kaşlarının düşünür gibi çatıldığını gördü. Aslında ona da bu fikir cazip gelmemişti ancak herkesin düşüncelerini almak istiyordu. Plansız programsız ortalığa saçılamazlardı. Önceki kavgaların izlerini iki tarafta taptaze taşıyorken aynı yaraya defalarca darbe almanın manası yoktu. Hele ki suratlarındaki kan henüz pıhtılaşmamış iken.

Deminden beri çenesinde elini gezdirip olmayan sakallarını kaşıyan köse tereddütle biraz daha masaya dayandı. "Başkanım, müsaadenle ama ulan hadi tamam sokakta karşılaştınız laf söz atıldı dalaştınız sokak iti gibi orasını anladık da niye bize haber vermediniz?"

Daha Feda yarısı kan oturmaktan kapanmış gözlerini devirmeye kalmadan İsmail sol yanından atıldı lafa.

"Ulan dingil! Elli kere anlattık ya bizim mevzuyu dinlediğimizi çakozlamışlar kendileri önden çıkmış. O sırada asıl afişi asacak grubu da arkamızdan yollamışlar. Zaten amaç izlemekti, istihbarat hesabı yani... Birden Hilal taktiği ile kıstırdı pezevenkler!"

Buraya gelindiğinden beridir yüzlerdeki ilk tebessüme sebep oldu bu sitemler. Ciddi ortam, İsmail'in bir yandan kaşığı hararetle karıştırıp yükseldikçe daha hızlı salladığı bardaktan çayı taşırmasının ahengi ile bozulmuştu.

Yalandan ciddileşmiş suratı ile Nihat bir yandan söyleniyor bir yandan da Feda'nın üstünden İsmail'e ulaşmaya çabalıyordu. "Lan sen Hilal taktiğini nerden biliyorsun?"

"Niye oğlum, cahil miyim ben! Okuduk heralde biz de kitaplardan falan. Hem ayıptır söylemesi tarihim iyidir benim." içine içine göçüp sitemlenen ses ile buruk bakışlarını soluna çevirdi Feda.

"Ayıp tabi! Bak hele bak tarihi iyiymiş paşamızın. Dingil sen ortaokul terk değil misin? Ne tarihi ne hilali!" hepsi pek tabi İso'nun aralarındaki tabiri caiz ise tek kitap yalamamış olduğunun farkındaydılar. Ama onun bu çekinik üstten sallamaları ile uğraşmak onları eğlendiriyordu. Biraz olsun siyasetten, kavgadan, davadan çekip çıkarıyordu.

"İlkokul terkiz diye gazete kitap okumuyor değiliz ya öğrendik işte alfabeyi gerisi boş laf. Sen haline yan o kadar okumuşsun nato kafa peh!" arkadaşının söylenerek kalkıp boş bardağı ile semavere doğru gidişine gülerek baktı Feda. Ortamın dağıldığını fırsat bilip masanın öbür ucunda akşamın detaylarının üstünden geçilirken fırsat bu fırsat diyip sigara yakmaya ayaklandı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 31, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Memleket YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin