𖣔︎1.1𖣔︎

312 34 90
                                    

Taehyung'un kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye gitmek için yola çıkmıştık ama yolda uyanıp iyi olduğunu ve gitmek istemediğini söyleyince Bay Kim'in evine gitmeye karar verdik. Çünkü şuanda kendi evimiz oldukça tehlikeli olabilirdi.

Yol boyunca Taehyung benimle hiç konuşmamıştı. Halbuki benimle konuşmadan bir dakika bile geçiremezdi. Çok yüksek ihtimalle söylediklerimden dolayı bana kırgındı. O yüzden çok fazla üstelemeden kafamı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım.

"Jimin'e ne olacak?" Sakin bir ses tonuyla sorumu sorduğumda bana dönüp histerik bir gülüş attı.

"Yeter artık! Jimin, Jimin, Jimin.. Kaç gündür ağzından duyduğum tek şey Jimin! Ne o, ona mı aşık oldun?"

Duyduğum şeyle donakalmıştım. O bana Jimin'e aşık olduğumu mu söylemişti? Kafama büyük bir balyoz yemişim gibi kulaklarım çınlamaya başlamıştı.

"Ne?" Yere eğdiğim başımı yavaşça ona çevirip baktım.

"Ne dediğimi gayet iyi anladın!"

"Sen ne dediğinin farkında mısın? Jimin'e aşık mısın ne demek TAEHYUNG!?" Sakin konuşmaya çalışırken bozulan sinirlerime daha fazla hakim olamadan bağırınca Taehyung gözlerini açıp konuştu.

"BANA BAĞIRMA! Her halinden belli ona bir şeyler hissettiğin. Lisedeyken birbirinizden hoşlanmıyor muydunuz?"

Her dediği şeyle biraz daha kırılıyordum. Daha fazla bir şey demeden sadece gitmek istiyordum. Yoksa kendimi tutamayıp onun bana yaptığından daha ağır bir şekilde kalbini kırmam an meselesiydi.

"BangChan durdur arabayı."

"Ama efendim burası çok ıssız ve tehlikeli bir yer. Sizi böyle bırakamam."

Sinir seviyemin hat safhaya yükseldiğini hissediyordum. Ellerim titremeye başlamış, çenem kasılıyordu.

"ŞU SİKTİĞİMİN ARABASINI DURDUR!" Ani çıkan bağırmamla arabayı durdurup kilitleri açtığında sırtımdaki çantayı çıkarıp ineceğim sırada yeniden yüzüne baktım.

"Sen sadece beynini saçma sapan şeylerle doldurmuş bir zavallısın! Sana acıyorum." Ben sinirlendiğimde asla laf sayamazdım. Benim tek bildiğim ağız burun dalmaktı ama onu buna yapamazdım. O yüzden dolu gözlerle içimdekini tam olarak söyleyemesem de birazını söyleyip arabanın kapısını kapattım.

Beni en çok sinirlendiren de önce laflarıyla zehirli bir yılan gibi sokup sonra da ölüm sessizliğine bürünmesiydi. Önce canımı yakıyordu ki ben ona karşılık veremeyip sadece sinirlendiğimle kalayım. Madem bir şey yapamıyordum, ona karşı ölümcül silahımı kullanma vakti gelmiş, gidiyordu. Bana yaptığı bu iğrenç ithamlarla haddini aşmıştı. O yüce Kim Taehyung olabilirdi ama herkesin unuttuğu bir şey vardı ben Jeon Jungkook'tum.

Telefonumu çıkarıp çeken bir yer bulduktan sonra babamı arayıp araba göndermesini istedim. Biz Taehyung ile aramızda geçen hiçbir tartışmayı babalarımıza anlatmazdık. Şimdi de öyle yapmıştım ama babam tanıdığım en zeki kişiydi ve ses tonumdan bunu anlamaması imkansızdı. Gerçi artık hiçbir şey umurumda değildi artık kafamı boş şeylere yormak istemiyordum.

Geçen yarım saatin ardından beni almak için gönderilen araba gelmiş, beni eve bırakmışlardı. Onun Bay Kim'in evinde olduğunu biliyordum o yüzden kendi evimize gidip eşyalarımı toparlamaya karar verdim. Daha fazla kötü sözlere, hayatımı riske atmaya katlanamazdım. Kore'den gidiyordum.

Evin etrafında korumalar vardı o yüzden korkmuyordum. Hızlıca eve girip odama çıktığımda karşılaştığım manzara ile birkaç dakika kapıdan baktım sonra göz temasını kesip dolabıma yöneldim. Çıkardığım bavula kıyafetlerimi ve bazı özel eşyalarımı doldurdum. Arkamı döndüğümde dibimde öylece duruyordu.

Double Trouble Mafias| Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin