Bölüm 14 - Kavga!

132 20 18
                                    

Biraz gec oldu ama ıyi oldu -:)
HAVANA BROWN- BABİNG ILE OKUYUN. GÜZEL OLUR. İyi okumalar biricik okurlarım :)
MULTIMEDIA FOTOSUNU UNUTMAYİN! :)

Demir ağlarla çevrili ringin içine biri kadın biri erkek iki hakem girdiler. Kadın olanı önce benim, sonra rakibimin uyuşturucuyu alıp almadığımızı kontrol ederken erkek olanıysa bana adımı sorduktan sonra etrafımızda toplanmış büyük kalabalığa bizi sundu.

-Evet millet! Sağ tarafta görmeye hayli alışkın olduğumuz, adını birkaç ay önce yere serdiği, cinsinin en büyüklerinden bulldog cinsi bir köpekten alan bir ring ustası: Dişi Bulldog!

Birden bire her yerden alkış, tezahürat ve ıslık sesleri gelmeye başladı. Dişi Bulldog denilen rakibim ise çevremizdeki kalabalığa sevgi ve güç gösterilerinde bulunuyordu. Ben ise onu nasıl yere sereceğimi, daha doğrusu nasıl ölmemeyi başarabileceğimi düşünüyordum. Bulldog cinsi bir köpeği bile yere serebilmiştiyse, bana bunu hayli hayli yapabilirdi.

Doruk'a dönüp son kez baktım. Karşımdaki kıza bakıyordu. Bakışları ümitsiz ve durgundu. Beni buraya getirirkenki heyecanı yoktu şimdi yüzünde. Haklıydı da. Karşımdaki kıza bakınca ben bile söz konusu benim hayatım olmasına rağmen derin bir ümitsizliğe kapılmıştım.

Dişi Bulldog'a yapılan yoğun tezahüratlardan sonra sıra artık bendeydi.

-Ve sol tarafta ise; ringlerin olmasa da muhtemelen babasının ve kredi kartlarının şampiyonu, Beray!

Az önce Dişi Bulldog için bağırıp çağıran, alkışlarıyla yeri göğü inleten kalabalıktan şimdi de kahkaha sesleri yükseliyordu. Ama hepsi haklıydı. Bu kız beni çiğ çiğ yiyecekti.

Kalabalığın kahkahaları kesildikten sonra hakem ortaya geldi ve eliyle ringin başladığını işaret etti. O bunu yaparken, ben de kafamı biraz olsun toparlamaya çalıştım. Ben henüz aklımı başıma toplayamamışken, artık dövüşün başladığının belirtisi olan siren sesiyle birlikte rakibim, hafif hafif zıplamaya ve etrafımda daireler çizmeye başladı. Ben ise başımı tutmuş, önüme eğilmiş bir vaziyette ortada duruyordum. Bu kızın bütün kemiklerimi parçalayacağından o kadar emin ve umutsuzdum ki...

En azından daha az acılı bir ölüm için doğrulup biraz olsun karşı koymaya yeltenmiştim ki, aniden suratımda hissettiğim yumrukla başım başta olmak üzere bütün vücudumun istemsizce geriye doğru itildiğini, adeta geriye doğru zorla çekildiğini hissettim. Sonra da kendimi ringin etrafındaki tellere yığılmış halde buldum. Başımda hissettiğim acıyla ağzımdan istemsizce yüksek bir inilti çıktı. Başımda adeta büyük torpiller beynimden suratıma doğru sırayla patlıyordu. Buna rağmen kalkmaya yeltendim: Elimden destek alarak kalkmaya çalıştım ve kalktım da... Ama sonra bir anda Dişi Bulldog'u karşımda buldum. Beni tekrar tek yumrukla yere serdi ve ne olduğunu anlayamadan üstüme atladı. Suratıma seri ve dinamit etkisi yapan yumruklar atıyordu.

Kalabalıktan sesler ve tezahüratlar yükseliyor, Dişi Bulldog daha da şişiyor ve iştahı kabarmış bir köpek gibi daha da vahşice saldırıyordu.

İlk önce dişimin kırıldığını hissettim, dudagima gelen bir darbeyle dudağının patladığını ve sonra da çeneme gelen bir darbeyle çenemin yerinden çıktığını...

Tüm bunlar olurken ben ise yerde hareketsiz yatiyordum. Yediğim yumruklar sayesinde uyuşturucunun etkisi geçmişti ama şimdi de her yanım ağırdığı için kendimde hareket edecek gücü bulamıyordum. O sırada beni ölmekten kurtaran şey, polis arabalarının sireni oldu. Bu arabaların ziyareti çevremizdeki kalabalıkta ugultulara sebep oldu ve Dişi Bulldog da böylece üzerimden kalkıp etrafa bakınmaya başladı. Tam kurtuldum, polisler şimdi herkesi dağıtacak derken, ringin yakınındaki birkaç kişinin arasında geçen bir konuşmadan, gelen polislerin de bu iğrenç oyunu izlemeye geldiklerini öğrenmem uzun sürmedi. Bu, herhalde yaşadığım en büyük şoklar arasındaydı. Ama tabi, bunu lehime çevirmek de benim elimdeydi. Dişi Bulldog, ringin öteki ucunda, ağların dışındaki biriyle konuşuyordu ve eğer bir hamle yaparsam beni farkedemezdi: Arkası bana dönüktü. Ben de göz ucuyla, getirdiğim levye ve tabancayı aramaya başladım. Tabanca onun ayağının ucundaydi. Onu almaya çalışmak tehlikeli olabilirdi. Ama levye benden en fazla bir metre kadar uzaktı. Ben de ona duyduğum öfkenin de etkisiyle, o an benden beklenmeyecek bir ceviklikle uzandığım gibi levyeyi aldım ve doğrulup Dişi Bulldog'a doğru koşmaya başladım. Etrafımızdaki kalabalık ondan yana oldukları için uyarmaya çalıştılar ama artık onun için çok geçti. Neler olduğunu anlayıp bana döndüğü an, onun yanına çoktan ulaşmıştım ve döner dönmez de levyeyi suratına çaktım. Fışkıran kanlar eşliğinde yere doğru uçarken, kırılan dişleri de ağzından fırladı. Bu muhteşem darbemle büyük şoka uğramış olmalıydı. Ama onunla işim daha bitmemişti. Bana vurduğu her yumruğun hesabını verecekti.

ENTRİKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin