1: Siyah

569 34 16
                                    

Kısa kısa gidiyoruz, daha sonra uzun bölümler okuyacaksınız.

***

Dinlediği müziğin yüzünde oluşturduğu hissin huzuruyla beraber gözleri kapattı gülümseyerek Asiye. Annesinin ona gülümseyen silüeti gözlerinin önünde canlanınca yüzünde varolan gülümseme daha da büyüdü kendisi de fark etmeden. Odasının tam önünde durarak ona bakan annesi kalbine eşsiz bir mutluluk veriyordu sanki. "Anne," diye fısıldadı elini ona uzatırken. Annesi ona sadece gülümsüyordu, bu bile Asiye'yi mutlu etmeye yetiyordu.

Tekrar, bu sefer çaresizliğinin karıştığı kısık sesiyle, "Anne." dedi. Karşısındaki silüet ona, "Kızım," deyince gözlerinin yandığını hissetti. "Neden gelmiyorsun?" diye sordu yavaş yavaş titremeye başlayan sesiyle.

"Gelemem." dedikten sonra annesi, "Ben gerçek değilim, artık bunu kabul et kızım." diye devam edince Asiye, bu gerçeği yok etmek istercesine başını sağa sola salladı. "Hayır, buradasın sen, yanımdasın, gerçeksin." diyerek bu dediğine inanmak istedi.

Annesinin silüeti gözünün önünden yok olmaya başladığında ona doğru uzattı elini tekrar buna engel olmak istercesine. "Anne, gitme!" dedi yüksek sesle. "Tekrar gidemezsin, tekrar bırakamazsın beni! Hayır!" dedi çaresizce.

Odaya giren hemşireyi fark edince ona döndü gözünde biriktirdiği yaşı bırakırken ve, "Tekrar gitti." dedi dudakları yavaşça yana kıvrılırken.

***

"Üç ay oldu,

Senin kokunu duyamayalı, senin gülüşünle doğmayalı, senin bakışınla kül olmayalı üç ay oldu. Yokluğun, işkence gibi, bana verebileceğin en büyük ceza. Ben senin saçlarının kokusuyla nefes alabiliyordum, şimdi nefes alamıyorum. Kalbimin en derininde kanayan sızı beni daha da dibe çekiyor. Yokluğun, beni mahvediyor, bitiriyor. Her gün yokluğunla biraz daha ölüyorum.

Bana gülen gözlerinin gözlerime değmemesi yüreğime derin bir acı bahşediyor. Ölüp bitiyorum yavaş yavaş, sevgilim. İçimde topladığım sözcüklerimi haykıramıyorum, yaşadığım hislerin verdiği acıları kalbimden atamıyorum. O halin, kalbimde, ruhumda büyük bir fırtına kopartıyor. Seni öyle görünce ruhumdan bir şeylerin koptuğunu hissediyorum, kırılan parçalar yavaş yavaş ayrılmaya başlıyor ruhumdan. 

İyi değilim güzelim, yokluğun beni paramparça ediyor."

Yazdığı satırlar, kalbinde varolan sızının biraz daha kanamasına sebep oldu. Gözlerinde biriken yaşı, daha fazla dayanamayarak yanaklarından süzülmesine izin verirken süzülen damla yazdığı satırların üstüne düştü. Masanın üzerinde duran resimi görünce yüzünde beliren buruk tebessümle beraber resimi aldı eline. Resimin üstünden Asiye'nin gülen yüzünü okşarken, "Güzel gözlüm," diye fısıldadı sessizce. "Özledim be güzelim."

Baş parmağı, hâlâ Asiye'nin gülen yüzünü okşamaya devam ederken "Lütfen, bir mücize olsun. Sana ihtiyacım var, sevgilim. Her zaman olduğu gibi bugün de sana ihtiyacım var." dedi sessizce. Sesinin titrediğini fark etmezken gitmesi gerektiğini anladı ve dudaklarını resime bastırdı.

Gitmesi gerektiği yere ulaştıktan sonra Asiye'nin olduğunu odanın kapısını açtı ancak kapıyı açmasıyla sanki dünyası başına yıkıldı gördüğü manzarayla.

Saçları kesilmişti.

Her bir teli için dünyayı yakabileceği saçları kesilmişti. Boynuna kadar kesilmişti ve özensizce kesilmişti.

Doruk, kalbinde bir sıkışıklık hissetti, nefes alamıyordu sanki. Olduğu yere sabitlenen ayakları yavaşça hareket etmeye başlarken hâlâ gördüğü manzaraya inanamıyormuş gibiydi.

Parmakları Asiye'nin saçlarına gitmek istiyordu, her bir telini birer birer okşamak istiyordu. İçinde kopan fırtınanı, dünyaya haykırmak istiyordu ama çığlığı kalbine esir düşmüş gibiydi.

"Asiye," dedi kısık sesiyle, titrediği ortaya çıksın istemiyordu. Zihninin en derininde dolanan soruyu sordu dayanamayarak. "Neden?"

Asiye, ona cevap vermek yerine ona baktı, gülümsedi sadece. Öfkenin ve acının karıştığı bir gülümsemeydi bu. Gülümsemesi giderek büyüdü, kocaman bir gülümsemeye dönüştü.

Saçları, ona acı veriyordu. Ona mutlu olduğu anıları hatırlıyordu ve bu Asiye'nin hem aklına hem de kalbine zarar veriyordu. 

Onun yüzünde beliren öfke ve acı dolu tebessüm'le Doruk da aynı tebessümü yerleştirdi yüzüne. Bu hâlde oldukları için hayata kızgındı, ne zaman kızgın olmamıştı ki?

Yüreğinde taşıdığı acı bu sefer gülümsemesini karışmıştı, kendini belli etmek istercesine.

Zamanın bittiği fark edince gözlerini kapattı ve kendini toparlamaya çalıştı. Ayağa kalktığında eli kendi kontrolü altında olmadan kalktı birden ve Asiye'nin saçlarına yaklaştı ancak saçlarına dokunamadı, okşayamadı. "Asiye, Asiye'm." dedi, kalbindeki acının sızısını hissetti tekrar.

Buraya gelmeden önce yazdığı mektubu Asiye'nin yatağının yanındaki komodinin üstüne koydu ve odadan çıktı.

***

Merhaba, nasılsınız?

Beynimin içinde dolanan sözcükleri toparlamam gerekiyordu, biraz uzun sürdü.

Ben şimdilik gidiyorum, bölümle ilgili fikirlerinizi söylemeyi unutmayın <3

Sizi seviyorum. Şans verdiğiniz için teşekkür ederim.

Kızıl Kalp.

KaranfilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin