Tüm hayvanlar; son yapılan seçimde Sayın Aslan'a oylarını vermelerinin yanlışlığından ve pişmanlıklarından yakınıyorlardı.
Her dönem "Bir daha Sayın Aslan'a oy yok!" diyen hayvanlar, tam seçim dönemi geldiğinde; yine oylarını Sayın Aslan'a veriyorlardı.
Bunda güvercinlerin payı büyüktü. Seçim dönemi sürekli başka ormanlardan saldırı gerçekleşebileceğini ve bu saldırıların ancak Sayın Aslan tarafından durdurulabileceği haberini getiriyorlardı.
Artık ormanda işler yürümez olmuştu. Ama Sayın Aslan bunu göremiyordu. Fakat O varken, tüm işler tıkırında yürüyordu.
Avlanmaktan erindiği için karnını şişirip, ölü taklidi yapıp, üzerine konan zavallı serçeleri yiyen tilki bile Sayın Aslan'ı görür görmez harıl harıl çalışırdı.
Emekliliğine çok yaklaşan kaplumbağa, kendinden beklenmeyecek bir şekilde; Sayın Aslan ayrılana dek uyanık kalırdı.
Sayın Aslan'ın teşrif ettiğini gören kanguru ise artık işini orman lirası almadan yapardı.
Karınca ise Sayın Aslan'ın gelişini neredeyse umursamaz, her günkü azmi ile çalışmaya devam ederdi.
Çalışmalarından artakalan "özgür zamanı"nda ise Bilge Baykuş'un el yazmalarından okur ve sırtında yem taşırken, el yazmalarından öğrendikleri üzerine düşünürdü.
Daima ormandaki aksaklıkları görüyor, için için yakınıyor ve çıkar yol arıyordu.
Çok çalışkan olduğu tüm hayvanlar tarafından bilinirdi. Bu orman için bu kadar çabalamanın doğru olmadığını anlatırlardı ona. O ise ormanla alakalı planlarıyla meşguldü.
Sayın Aslan'ın gerçekleri görememesi; kendine ve etrafındakilere çok güveniyor olmasından kaynaklanıyordu.
Sayın Aslan, el yazmalarını okumazdı. Bilge Baykuş'tan nefret eder olmuştu. El yazmalarıyla tebaasının aklını karıştırdığını ve ormanın düzenini bozduğunu düşünüyordu.
Akbabaları, Bilge Baykuş'u öldürmeleri için görevlendirmişti.
Oysa ki; ormanda Bilge Baykuş'un elyazmalarını okuyan yalnızca karıncaydı. Karınca sürekli aksaklıkları görüyor, üzülüyor ve çare arıyordu.
Diğer birçok hayvana nispeten güçsüzdü ama Bilge Baykuş; "Zekasını kullanan bir pire, Aslan'ı yönetebilir." demiyor muydu?
Karınca, Bilge Baykuş'un nasihatlerini iyice sindirmişti. Kendisi de artık planlarını el yazmalarına döküyordu. Kendi kendine; "Böyle gelmiş olabilir ama böyle gitmez, gitmeyecek!" diyordu.
Artık dayanamayacağını anladı ve kendini hazır hissettiğinde; yuvasına doğru ilerledi. Bütün karıncaların toplanması için çağrı gönderdi.
Biraz sonra yüzlerce karınca onu dinliyordu. Yönetimin yanlışlığından, Bilge Baykuş'un el yazmalarından ve sistemin düzelmesi gerektiğinden bahsetti.
Aralarından biri; "Sen kendini ne sanıyorsun? Hepimiz birleşsek bile Sayın Aslan'ın tek bir pençesi ile mücadele edemeyiz!" dedi.
O ise Bilge Baykuş'un "Zekasını kullanan bir pire, Aslan'ı yönetebilir." sözünü söyleyip, planlarını tüm karıncalara açıkladı.
Karıncaları ikna etmeyi başarmıştı. Ve karıncalar onu, "Baş Karınca" seçtiler.
Âdeta düzenli bir ordu halinde Sayın Aslan'ın sarayına doğru ilerlediler. Tam kapıya geldiklerinde; "Baş Karınca", son kez planı tekrarladı ve bazı vurgulamalarda bulundu.
Az sonra tüm karıncalar, Sayın Aslan'ın yelelerinde geziniyordu. İki gruba bölünmüşlerdi; birinci grup Sayın Aslan'ın sol kulağına doğru, ikinci grup da Sayın Aslan'ın sağ kulağına yöneldi.
Karınca grupları, Sayın Aslan'ın kulağından beynine doğru ilerlediler. Artık Sayın Aslan'ın beyninin sağ ve sol lobu tamamen karıncalarla doluydu.
Yelenin içerisinde taç gibi bir çizgi oluşturmuşlardı. En tepede ise "Baş Karınca" vardı.
Baş Karınca, komut yağdırmaya devam ediyordu. Ve artık Sayın Aslan, karıncaların hakimiyeti altına girmişti. aslan uyandığında kulağında fısıltı şeklinde emirler duyuyor ve emirleri yerine getirmediğinde, beyninde müthiş bir acı hissediyordu.
Baş Karınca aslan'a verdiği emirlerle; yeni hakimiyetin "Baş Karınca"da olduğunu, tüm orman halkına; aslanın ağzından duyurmuştu.
Baş Karınca, içinden bilge baykuş'un sözünü tekrarladı, "Zekasını kullanan bir Pire, aslan'ı yönetebilir."
Baş Karınca büyük bir çeviklikle ormana adalet getirmişti. Kaplumbağa evini sırtında taşımasına rağmen mesai saatlerinde uyumuyor, tilki işten kaçmıyor ve kanguru orman lirası almadan işlerini yürütüyordu.
Hatta kanguru; kesesini, örümceğe diktirmişti.
Orman her geçen gün daha da iyiye gidiyordu. aslan da "Baş Karınca"nın sözlerini dinlediğinden acı çekmiyor, rahat ediyordu.
Orman artık çok refah bir yerdi. Yeni Liderin kişiliği, tebaasını da çok etkilemişti.
Küçük bir Karınca, koca ormana hükmetmişti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖYKÜLERİM
KurzgeschichtenHER PAZAR 19.30'da YENİ BÖLÜM! Uzun uzun yazamıyorum değil yazmıyorum. Kısa, öz ve amaçla dolu yazmaya bayılıyorum. Yazmaya aşığım. Öykülerimin tümünde sadeliği, açıklığı ve özgünlüğü görecek ve her birine ayrı ayrı bayılacaksınız. Kısacık ve öz olu...