- TEK BÖLÜM -

76 11 2
                                    

İkinci Yaşam - Uyanış

Ömrünüzdeki sayılı günlerden bir tekini yaşanmamış sayalım... Kaderinizin akışı kim bilir ne kadar farklı olurdu? Bu satırları okurken bir an durun, yaşamanızı saran o uzun zinciri düşünün... İster demirden olsun, ister altından, ister dikenden olsun... o sayılı günlerden birini yaşamayıp da ilk halkası meydana gelmeseydi, bu zincir belki de hiç örülmezdi...
Varlığımı kabullenmek hep acı gelen bu dünyada , tanrının cezası olarak bana verilen bu kusurla yaşıyordum. Gözlerimi açdığımda düşündüğüm ilk şey sadece hayat dı.
Hep acı ve korku dolu Rüyalar görürümdür. Doktorum böyle anıları onunla paylaşmamı söylesede bunu ya geçiştirir yada daha farklı bir şey uydururdum. Ama bu kez çok farklıydı. Kan ter içinde kaldığım bu parçanı anlamam belkide saatler alıcak. Annemi seslendiğimde büyük endişeyle odama geldi . Halimi gördüğünde ise ne olduğunu anladı.

- Yine mi kabus gördün?

- Bu kez ne olduğunu bende bilmiyorum . küçük , ama anlamlıydı...

Bana yaklaşarak üzerimi açtı ve bir çoçukçasına kucağına alıb banyoda elimi yüzümü yıkamaya götürdü. Evet ben 19 yaşımdan beri bedensel engelli bir hayat sürdürüyorum. Araba kazası sonucu sandığım bu olaydan sonra omurga ve boyun zedelenmesinden dolayı bedenimde yüz mimiklerim dışında hareket ettire bildiğim bir yer yok. Yani öyle hissediyorum. Sanki bir yatağa bağlıymış gibi. Bundan ziyade Lucid Dream denilen psikolojik hastalıkdan müzdaribim. Lucid Dream kabus ve Rüyaları idare edebilme ve kendine zarar verebilme hastalığıdır. Her bir rüya bende geriye sadece tek bir kelime bırakır. ''Boşluk'' ama ilk kez bu gün ben ''ikinci yaşamı'' tatdım. Yaşam huzurla huzursuzluk,mutlulukla mutsuzluk,ölümle sonsuzluk arasındaki gelgitlerdi, bunu o an anlamışmıydım bilmiyorum ama , küçük hikayemin büyük dengesizliğiydi bu.

Bu yıllar içerisinde sesine hakim olduğum doktorumun garib yüz hatları vardı . Bazen hastalığımdan dolayı mı yoksa ne bilmiyorum ama insanların yüzlerini silik bir şekilde görüyorum bunu kimseye söylememiştim ama garip geliyor. Belkide gözlerim de kendi işlevini zamanla yitirmeye başlayacaktır.Bazense konuşuyordum ama sesim çıkmıyordu. Bu saçma anılarım sık sık kendini tekrar ediyordu. Dünyamsa sadece yatak odam ve penceremden gördüğüm kaza yaptığım sokakdan ibaretti. Ve bazen odamda olsam bile Hastane kokusu , ağır bir parfüm burnumu dolduruyordu. Belkide ilaçlardan dolayı odamın böyle kokuyordu. Tam 5 yıldır bu halleri tekrar ve tekrar yaşıyorum. Bazı günler annem beni bir kez bile olsun ziyaret etmiyordu. O günler ses tonunu ve gözlerimi kontrol altında tutamıyorum , bedenimin ısısının arttığını hissediyordum. Ve kulağımdaki hep o pibpibleyen makine sesi.... Bu garip yaşamımla ilgili ise sadece sesini tanıdığım ama yüzü her geçen gün farklı olan bu doktora konuşmam gerekiyordu.

Bana sakince bakıb ona anlatmam gereken şeyler olduğunu bildiriyordu. Bu kez sanki doğrudan yeni bir nefes alabilir gibi hissetmiştim.

- Seni farklı duygulara ve sorulara hazır gibi görüyorum. Ne oldu ?

- Bir sorum olucak. Hastalığım ne zaman hayatıma son verecek ? Bilmek istiyorum. Her anım bu derin kuyudan çıkamamanın ızdırabı beni ne zaman sona getirecek?

- Ne oldu ?

Çok garibdi . Sanki kendimle konuşuyordum. Doktor bir robotdu. Sorularım hep yanıtsızdı. Hep yarım. Bu yıllar bana hangi dersi çıkarmam gerektiğini anlatmıyordu. Ve bu kez çaresizce onun anlatmadığı anıları , benim etrafa saçmam gerektiğini düşündüm. Yada bir şey buna beni zorladı.

- Bir kış günüydü. Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Pencerenin kenarında oturuyor, bir yandan çay içiyor bir yandan da dışarıda kartopu oynayan çoçukları izliyorum. Birden uzaklarda gözüme bir şey takıldı. Pencerenin arkasıdaki olan odamın diğer tarafındaki ayna. Çoçukların sesleri ve gülüşmelerinin eşliğinde gördüğüm şeyle ellerimi havaya kaldırdım. Onları hareket ettire biliyordum. Ayaktaydım , kendi bacaklarımı hissede biliyordum. Bu muazzam duyguydu. Beyazın hükmettiği sokak ve ben sanki başka bir hayata atılmışdım. Ve en önemlisi bunun yine bir Rüya olduğunu bilmiyordum. Bu sevincim sanki bir ömürlük hayatıma bedeldi. Sonra tekrar pencereye döndüğümde farklı bir manzara beni karşıladı. Dünya iki hisseye bölünmüştü. Benim ayakta durduğum hissedeki çocukların kahkahaların , eylenceleri ve karın sanki bir birini incitmeden bir birine dokunmadan yere kadar yol alması ve diğer hissedeki karanlık bulutların kapladığı binaların yıkık olduğu ,sisli ve insanların siyah giydiği ve yağmurun durmadan sel gibi yağdığı taraf vardı. Kafamı odada yan çevirdiğimde gördüğüm şey gözümden bir damla yaşın akmasına neden oldu. Bu bendim . gerçek ben. Yürüyemeyen , yatakta bir cesed halindeki ben. İşte o an gerçekler kafama üşüştü ve yine bir rüyanın içerisinde olduğumu anladım. Çaresizce uyanmayı beklemeye devam ettim. Sanki yıllardır bunu yapıyormuşum gibi. İçimde hep bir beklemek sıkıntısı vardı, sanki birilerini geride bırakmışım gibi
Kar olan tarafa gelen bir arbadan, bir aile inmişti. Kucaklarında yeni doğulmuş ve çoklu battaniyeye sarılmış bir bebek vardı. Mutlulardı. Annesi ve babası ve akrabaları olduğunu düşündüğüm bu insanların yüzlerindeki mutluluk beni bile şımartmışdı. Hepsinin yüzü tanıdıkdı aslında bu duygunu hissetmem garip. Her neyse yeni bir hayat doğmuştu evlerine. Onunla birlikde büyüyecek, yeniden hayatı tadacaklardı. Çoçuk ikinci yaşamdı. Böyle bir seçimim olacakmıydı ? o duyguyu yanımdaki gerçek benle hissedebilecekmiydim ? bu sorular sadece beni kandırmama neden oluyordu.

Diğer tarafta yağmur hala dinmemişti. Ve insanlar bir yerlere koşuşturuyor kafalarını çevirip kar yağan hisseye bakmıyolardı bile. Orada yokmuşcasına . sadece ben görebilecekmişim gibi. Sanki hayatdan bağları kopmuş gibi. herkes elinde bir cep telefonu kafalarını kaldırmıyolardı bile. Biri düştüğünde yerden kendi başına kalkıyor yardıma bir el gelmiyordu. Buraya da bir arac geldi ama az öncekinden daha büyükdü. Bunu biliyordum. Cenaze aracıydı. İçinden çıkıb binaya girdiler. Elimde tuttuğum çay anında buz olmuştu. Yan tarafa baktığımda ise mucadelemi asla kaybetmediğim o uyuyan ben artık nefes almıyordum. Yataktaki ben yaşamı kaybetmişdim.... öldüm. Kapı açılarak içeriye girdiler beni görmüyolardı. Ama yataktaki beni ... ellerim sanki bağlıymışcasına kıvranıyor bağırmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. o an anladım bu Rüya bana seçimimin sadece uyanmak olduğunu anlatmaya çalışıyor. Ve bu sisli yerdeki ölü ben yıllardır beni tutsak tutuyormuş. Kar taraftaki o çoçuksa geçmişdeki benmişim. Farklı ama hep alıştığım sesler ismimi sesleniyor . kalb atışlarım hızlanıyordu. Aslınca sadece Rüyamı anlattığım odada doktora bakamıyor karanlık görüyordum. Sesler kuyunun dibinden gelirmişcesine. Doktorla konuşamıyor ağzımda bunu engelleyen bir şey olduğunu görüyordum. Her kes kafama üşüşmüş gibi annemin sesini duymuşum gibi yıllardır bu sesi ilk kez duyduğum hiss vardı. Ama bu Rüya değildi . yada odamda değildim. Çünkü uyanmıştım... ama derin bir uykudan. Gözlerim ışığın etkisinden yanıyor beyaz önlükler ve hastane kokusu burnumu bu kez gerçek gibi sardı. Peki bu duygu . bedenim hareket ettire bilme duygusu... ben bunca zaman neredeydim ? Hangi yaşamda? Zamanın anlamı onu sizin deyil duygularınızın anladığı an taclanır. Yaşam bir kez mi bahşedilir insanoğluna ? Yaşama başladığın anda iki ödev vardır: Sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak.. Dünyaya uyanık gözle bakan kişi, yaşamın çürüyüp giden bir tohum olduğunu, gözlerin kuşkusuz olduğunu , yalnızca özgür bir ruh, üstünde mutsuzluktan başka bir şey bitmeyen çayırlardan vazgeçip,sonsuzluğun kokusunu içine doldurmayı anlatdığını bilmeliydi. Unutmayın İkinci yaşamın isteği sadece bu gününüz, seçimlerinizdi. Eğer sürekli geçmişe bakarak yaşamamız istenseydi, gözlerimiz ensemizde olurdu..

Sevgilerle 5 yıllık Komadan uyanan Vita.

İkinci Yaşam - UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin