Buldum seni

3 0 0
                                    

İşte buradasın..
Sonunda..
....

Gece yarısı henüz Rhea'nın sokakları yavaş yavaş dağılırken, genç kız opera binasına girdi. Kapalı olması gerekirken salon açık ve boştu. Uzun zamandır operaya gitmediğini fark etti. Tam o sırada uzaklarda çok naif bir müzik sesi geldiğini duydu, bir piyano sesi, hafif ritim ve dalgalarıyla ile adeta kulakları şenlenmişti. Farketmeden kendini sese doğru yönelirken buldu. İçeri adım attı, yavaşça uzun ve geniş koridorlardan geçti. Sesin ait olduğu yere doğru ilerleyip, boş koltuklardan birine oturdu ve karşısında ki büyüleyici kişiye baktı onun için adeta zaman durmuş gibiydi kalbi hızla attı ve gözleri yaşlarla doldu, güzel şeyler gördüğü zaman ağlamaya başlardı, bebekler ve ağaçlar gibi ya da gökyüzü gibi. Başı dönüyordu sandığından daha çok sarsılmıştı.  Genç adam adeta transa geçmiş bir şekilde piyano çalıyordu. İnsanın içine huzur işleyen bir türden. Ne kadar daha orada oturup izlediğini fark etmemişti. Genç adam hızla son kalın notaya basarak bitirdi ve doğruca kızın gözlerine baktı. Genç kız birden duraksadı, nasıl da o 'kahvemsi kehribar rengi gözleri uzaktan ışıldayordu' diye düşündü. Salon bomboştu sadece ikisi vardı. Kız bunun özel ve unutulmaz bir anı olduğunu hissetti. Hissetmek.. ki karşı koyabilirdi ki hislerine bir anda gelir bir anda giderdi, gitmeden evreni de ağlatır öyle giderdi. Bir şeyler söylemek istedi, parçanın ne kadar güzel olduğunu kendisinin ne kadar yetenekli olduğuna dair fakat kelimeler ağzından çıkmıyor resmen ruhuna kusuyordu, kitlenmiş dudakları yemin etmişti sanki konuşmamak için. Bu yüzden birden kalkıp hızla çıkışa doğru koştu, ordan  uzaklaşmak istedi gözleri yaşlarla dolmuştu. Genç adamın ardından seslendiğini duyar gibi oldu ama o an çoktan ilerlemişti. Eve doğru yol aldı. Karanlık olmuş yağmur iyicene bastırmıştı. Kışın buraların bu kadar soğuk olacağını tahmin etmemişti. Titriyordu, umursamamaya çalışarak hızla ilerledi. Sonunda evin olduğu sokağa gelmişti. Kapıya doğru ilerlerken bir şey onu durdurdu. Arkasına baktı, toprak kokusunu soludu,  gökyüzünde ki hilal'e gülümsedi. Ardından sokağın karşısında ki ormanlık alanda gölge de duran birini fark etti. Ona baktığını, kendisini izlediğini hissetti. Ve tam o sırada gökyüzünden beyaz serçe uçarak geçti, bu karanlıkta ve kış günü mü diye düşündü. Kafasını indirdi ve sokağın karşısında ki gölgede kimse yoktu. Belkide sadece yanıldı, fazla üzerinde durmadan içeriye geçti.

......

Ve genç adam gülümsedi. Gökyüzüne baktı. 'O kadar güzelsin ki yağmur başladı.' diye geçirdi içinden..

                                                                                                    I. KISIM

Alaska diye bağıran anneme artık dur demem gerekiyordu. "Geliyorum Anne" diye seslendim. Yeni uyandığım için biraz yorgun hissederek çıktım yataktan. Elimi yüzümü yıkamadan önce kıyafetlerimi giymem gerektiğini düşündüm. Hava fazlasıyla soğuk olduğu için kalın bir kazak ve kadife kiremit rengi pantolonumu giydim. Aşağıya banyoya gittiğimde annemin kahvaltı masasını mutfağa kurduğunu gördüm. Elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Bu çok iyi hissettirdi. Soğukluk insanı uyandıyordu. Kışı ne kadar sevdiğimi düşündüm. Aynadan kendime baktım. Buğday tenim, beyaza yakındı gibiydi, sanırım. Kahverengi saçlarımı dalgalı duruyordu bugün. Ela gözlerim oldukça solmuş görünüyordu. Gece geç geldiğimden olabilir. Mutfağa gittim. Babam annem ve küçük kız kardeşim beni beklemeden kahvaltıya başlamışlardı bile. Oturup hiç bir şey demeden kahvaltıya başladım. Babam ; "Günaydın sana da Alaska" hiç bir tepki vermedim. Dün gece geç geldiğim için kızgındı. 22 yaşındayım . Ama hala aliem gece geç kalmama kızıyordu. Endişelendikleri için böyle davrandıklarını biliyordum yine de buna deli oluyordum. Sonuçta yetişkin bir bireydim. O sırada 8 yaşında ki kız kardeşim Melery " Lütfen bugün buz patenine gidelim Anne" diye çığırdı. Hayatımı kurtardın ufaklık. Çünkü babam da bundan bahsedecekti. Bugün buz patenine gitmek iyi fikirdi babam için. Annem de onaylarcasına kafa salladı. Kahvaltımızı ettikten sonra direk çıkalım dediler. Kimse benim fikrimi duymak istemiyor gibiydi. Aslında gitmek gelmiyordu içimden. Ama evde yapabileceğim pek bir şey yoktu. Belki patenden sonra tekrar kasabaya gidebilrdim. Bu yüzden bende olur dedim.

Buz patenine vardığımzda tuhaf bir şekilde pek kalabalık olmadığını gördük. Hatta sadece bir aile var gibi duruyordu. 1-2 saat kardeşimle paten kaydıktan sonra dinlenmek için tribünde oturdum. Annemle babamın diğer aile ile konuştuğunu hatta baya kaynaştıklarını fark ettim. Annemlere haber verdikten sonra bisikletim ile kasabaya gittim. Meydanı gezmeye başladım. Yavaş yavaş her şeye bakıyordum. Opera binasının önüne geldim. Dün gece ki saçma olayımdan sonra içeri girmeyi karar verdim. Bir bilet aldım. Ve 10 dakika sonra başlayacak olan gösteri için yerimi aldım. Salon kalabalıktı. Işıklar kapandığında uğultular dindi. Tam sahne ortasına ışık tutuldu. Piyano başında genç adam duruyordu. O dün gece ki genç adamdı. Evet oydu. Başlamadan önce kısa bir bakış attı salona. Tam orta da olan bana gözleri değdi. Kaşlarını çatar gibi olduğunu gördüm. Bilmiyorum belki de yanılsama. Piyona notalarını tuşladığında kalbimin hızla attığını hissettim. Terlemiştim. Ve midem bulanmaya başladı. İyi değildim. Notalar ne kadar insanfsızca basılırsa ben o kadar kendimi kaybediyordum. Durmasını istedim. Çığlık atmak istedim. Bitmesini istedim. Başıma ağrılar girmişti. Zihnimin yorulduğunu hissettim. Oysa ki dün gece ki parça beni göz yaşlarına boğmuştu. Ama şimdi burdan gitmek istiyordum. Sonra bir anda bitti. Herkes ayağa kalkıp alkışlamaya başladı. Ağladığımı bile fark etmemiştim. Su gibi olmuştum. Gözlerim yaş doluydu. Şaskınlıkla kendime gelmeyi bekledim. İnsanlar yavaş yavaş salondan çıkıyordu memnun bir ifadeyle. En son ben çıkıyordum. Henüz kapıya yaklaşmamışken, "Hep ağlar mısın?" Diye ses duydum. Arkamı döndüm ve piyanisti gördüm. Çıkmaya hazırlanmştı belli ki. Ben cevap veremeden anlık yere yığıldım. Ama bayılmamıştım sadece başım dönmüştü. Piyanist hemen çömeldi "İyi misin küçük hanım" kafamı sallayarak ayağa kalkmaya çalıştım ama hiç halim yoktu. Piyanist kolumdan tutarak kaldırdı. Teşekkür ettim. Su şişesini çıkarıp uzattı. İçtim. Ve dışarıya doğru yürüdük. Çıktığmda temiz havayı soludum. Kendime yavaş yavay geliyor gibiydim. 5 dakika öyle dikildik. Piyanist gözlerini benden hiç ayırmadı. Dikkat ediyor gibiydi. Koyu kehribar rengi gözleri ışıltı doluydu. "Soğuk almış olmalısın. Herhalde" dedi. "Kendine dikkat et küçük hanım" dedi. "İsmim Alaska" dedim. "Bende  Harvey. Harvey Blessedmoon. memnun oldum. Sürekli ağlayan kız." Dedi. Ve gülümsedi. Yıldızları sayabilirdim. Ama ben sadece gülümsedim. Birbirimize öylece bakarken telefonum çaldı. Babam eve cağırıyordu yemek icin. Gitmem gerektiğini söyleyip, bisiklete binip uzaklaştım. Yolda kaç yaşında olduğunu düşündüm. Benden büyük duruyordu ama fazla değil belki yaşıtımdı. Yani umarım. Ne umarım mı? Niye öyle dedim ki beni ne ilgilendiriyorsa. Bunu düşünmemeye, o alaycı gülümsemesine hafızamdan silmeye karar verdim. Eve geldiğimde annemin telaşla ile yemek hazırladığını gördüm. "Ne bu acele "diye söylendim. Akşam yemeğine misarimiz var" dedi annem. "Kim?" "Buz pateninde ki aile" - Ne??" Daha yani tanıştığımız kişileri yemeğe mi çağırıyoruz? Diyerek bağırdım. Annem ise "hayır biz zaten tanıyoruz sen tanımıyorsun. Eskiden komşumuzdu. Sonra taşındılar ama şimdi tatile geldiler." Bende niye bu kadar çabuk kaynaştıklarını düşünüyordum. Meğerse zaten tanıyorlarmış. İki saat sonra kapı çalındı annem ve babam onları karşılarken ben mutfaktaydım yemek işlerine yardımda bulundum.  İçeri girdikledinde o kadar çok şasırdım ki onun burda ne işi vardı. Gözlerimiz buluştuğunda o da şaskınlığını koruyamadı. Annemler selamlaşırken. Ben de Harvey ile el sıkıştım. Soğuk ellerim onun sıcak tenine değdiğinde irkildim. Merhaba dedi usulca. Gülümsedim. Uzun bir süre böyle kalabilirdim. Kalbimin ritmi bile hızla değişti. Garip hissettim ve bu ilk defa başıma geliyordu. Yemek boyunca göz gözeydik. Konuşması ve duruşu ile bizimkileri hemen etkisi altına aldı. Komikti her konuşmasında kendimi gülerken buluyordum. Enerjisi yüksek ve pozitifti ayrıca sürekli benimle uğraşıyordu bu yüzden yemek boyunca güldük. Gece yarısına gelmeden kalktıklar küçük iki kız kardeşi evde kalmış o yüzden geç olmadan gittiler. Gitmeden önce lavaboya gitmek isteyen Harvey'a yolu gösterdim. Ailesine yolu gösterirken ben onu bekledim ve onunla kaldım. Çıktı ve gitmeden önce bana yaklaşıp omzumu tutarak 'Çalıştığım kitap evinde seni bekliyor olacağım ufaklık!' Dedi. Çarpık gülümsemeyle gitti,  bense ardından bakakaldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 10, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Düşmüş KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin