Küçük Mu-0’ ına kavuşmanın heyecanını yaşıyordu bu sabah, Jericho Alan. Uyanıp kendini güç yatağından söktüğü andan, laboratuvarının kapısına gelene kadar 2. nesillerin başındaki Ulis' ten günlük olarak attığı raporları telrar okumuş küçük Mu-0’ ın fotoğraflarına bakmıştı.
Kesinlikle büyümüş, diye düşündü kendi kendine. Hatta tahmin edilenden daha hızlı büyüme göstermişti. Jericho' nun kendine verdiği izin sırasında çok gelişme kaydetmişti. Şu an yaklaşık elli günlük olan Mu-0 olağan üstü gelişme gösteriyor ve zekâsı da buna oranla artıyordu. Raporda yazanlara göre artık konuşma sesleri çıkarabiliyor, cisimleri ve kişileri tanıyabiliyor ve en önemlisi renk değiştirme gibi temel özelliklerini de kısmen kontrol edebiliyordu.
Duygularının bazılarını -örneğin onu gülümsetecek ya da ağlatacak bir şey gördüğünde- artık daha iyi belli ediyor, hoşuna gitmeyen şeyleri eskisine nazaran ağlayarak (evet çıkardığı anlamsız yüksek sesi böyle isimlendirmişlerdi) değil de sesi ve yüz ifadeleriyle belli edebiliyordu. Gördükleri bu gelişimlerin çoğu zaten beklenen şeylerdi; zira küçük Mu-0 daha doğduktan kısa bir süre sonra eski deneylerin de verdiği tecrübeleri kullanarak onun üzerinde modifikasyonlar yapmış, bedenini ve zihnini yaklaşık her ortama ve duruma çok iyi adapte olacak şekilde geliştirmişlerdi. Elbette bu tür modifikasyonlar yapabilecek bilgiye ulaşabilmeleri için sayısız organik yaşam türleri olan bitki ve hayvan deneyleri yapılmış ve bunların neredeyse hepsi hüsrana uğramıştı. Başarıya giden yolun hiçbir zaman kolay olmadığını çok iyi biliyordu Jericho Alan.
Laboratuvara girdiğinde on gün daha büyümüş olan yavruya baktı ve içinde kabaran mutluluğu kelimelere dökmek istedi, ancak bunu yapabilecek kelimeler yoktu. Mu-0 onun için hayatının neredeyse tamamını ifade ediyordu. Böylesine önemli bir projenin her gün daha da büyüyor ve tıpkı planlandığı gibi davranıyor olması onun için çok şey ifade ediyordu.
Onu kucağına aldı onun yüzündeki küçük burnuna dokundu ve yüzünü yapabildiği en komik hale sokarak;
- - Beni hatırladın mı küçüğüm? diye sordu.
Evet Mu-0 onu tanımıştı. Bunu onu gördüğü an yaptığı yüz ifadesiyle belli etmişti. Şimdi ise yumuşak, küçük elleriyle Jericho Alan’ın yüzüne dokunuyor ona gülünç sesler çıkararak şirinlik yapıyordu.
Suil odaya girdiğinde;
- - Onu bu şekilde kucağınıza almanız doğru mu? diye sordu.
- - Neden olmasın ki? Sonuçta o benim yavrum sayılır. Hem içeri girmeden önce gayet iyi temizlendim merak etme.
- - Onun için değil sizin için endişeleniyorum efendim. Sonuçta o küçük vücudunda tonlarca bakteri ve mikrop var.
- - Vücudundaki çoğu şeyi oraya biz koyduk, kaldı ki bizim için tehlikeli şeyler değiller sen de biliyorsun.
- - Siz bilirsiniz. Bu arada beslenme vakti. Sizin yapmanız daha uygun olur diye düşündüm.
Jericho Alan, Mu-0’ı iyice doyurduktan sonra biraz daha kucağında tutmak istediği için ona odayı gezdirmeye başlamış, odadaki bitkileri ve yavrunun dokunmasının sorun olmayacağı diğer şeyleri gösteriyordu. Onun çevreyi tanıma yeteneğini geliştirmek istiyordu. Bu alanı tanıması ve sahiplenmesini bu sayede kendini burada daha rahat ifade etmesini istiyordu.
Elbette dış dünyaya çıkacaktı ve bu gezegeni komple evi sayacaktı Mu-0, ama buna daha vakit vardı. Dış dünyaya çıkması ve gelecekteki halkının geri kalanına açılması önceden planlanmış şeylerdi. Ve eninde sonunda olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1.MeUn-0
Science FictionOna MU-0 ismini verdim. Bu hem gezegenimizin bir ferdi olarak kabul görmesini sağlayacak, hem de başarımın bir belgesi olacak. O artık bu gezegende üretilmiş ilk başarılı organik canlı deneyimizin sonucu. . . . . Dehşetle açılmış gözleri etrafı tar...