- Saçmalıyorsun! diye çıkıştı Jericho. O bina benim en önemli çalışmalarımdan! Aylarca şehri yukardan ve çevresinden inceledim ve bina için en kusursuz yeri bulmak için satırlarca hesaplama yaptım.
Tartışmayı başlatan şey Ruplis’ in, Hüküm binası için söylediği “gereksiz abartılmış, ayrıca senin iddia ettiğin kadar güzel bir bina da değil" sözleriydi. Jericho ise sadece tasarım ve konumu için bile çeyrek döngüsünü harcadığı binayı öyle kolay ezdirecek bir adam değildi tabi ki.
Zaten Mu-0 ile kırk geçen günün ardından bir yeteri adar stres biriktirmişti vücudunda. İşte bu yüzden de hem Suil’ e hem kendine onar günlük tatil verip Mu-0’ ı 2. nesillere bırakmıştı. Aslında aklında bazı soru işaretleri vardı ama. Bunlar Mu-0 ile ilgili değil daha çok kendine almayı düşündüğü yeni bedenle ilgili çekincelerdi. Suil’ in önerdiği bedenleri düşünürken pek çok açıdan kendi istediği gibi bir beden bulamayışı zaten sinirlerini bozuyordu. Şimdi bu yetersiz kişinin böyle konuşması ise tam tepesini attırmıştı.
- Aah her neyse bu tartışma çok uzamadan size bir şeyler sormalıyım. Son zamanlarda 2. nesillerle sorun yaşayan tek kişi ben miyim?
Ketum, biraz da arayı soğutmak adına biraz da gerçekten sorun yaşadığından sormuştu. Ruplis’ ten zaten çok bir umudu yoktu ama Jericho bu konuda bir şeyler biliyor olmalıydı.
- Ben de sorun yaşıyorum, dedi Ruplis. Sanırım hepsini toplatıp bir bakıma yollamamız gerekecek.
- Sorun yaşadığımı hatırlamıyorum. Benim 2. nesillerimin bakımını bizzat Suil yapar şimdiye kadar bir sorun çıkmadı. Hem çıksaydı sizin kadar beklemez onları çoktan bakıma yollardım.
Aslında tam olarak doğruyu söylememişti çünkü Mu-0 doğduğu gün o da dahil olmak üzere herkes besin vermeyi unutunca 2. nesilleri bizzat kendisi elden geçirmiş ve kusursuz çalışmaları için saatlerini harcamıştı. Tabi bunu bu iki adama söyleyip kendini işinden alıkoymaya pek niyeti yoktu, ondan "Bizimkilere de bir bakıversen" gibi bir istekte bulunabilirlerdi ve o bunu hiç de istemiyordu. Hele de tatil gününde. İkisi çok da yakın olduğu kimseler değillerdi özellikle Ruplis denen adam hiç hoşuna gitmiyordu çünkü kayda değer hiçbir başarısı yoktu herifin , bir de üstüne sürekli önemli biriymiş gibi konuşuyordu.
O geri zekâlı 2. nesillerini bakıma yollayabilir böylece olduklarından daha kötü geldiklerinde ağlamasını izlemek güzel olur, diye düşündü.
- Suil’ i bana yollasan ve benimkilerin de bakımı yapsa senin için sorun olur mu Jericho?
- Benim için çok sorun teşkil etmez ancak Suil şu an izinde, dolayısıyla bir süre patronu değilim. Kendisine ulaşıp sorununu iletirsen yardımcı olabilir isterse.
Ketum cevabını almıştı. Bu burnu havada adam o ikisine yardım etmeye niyetli değildi. Her neyse diye geçirerek oradan uzaklaştı ve Ruplis de arkasından gitti. Jericho yalnız kalınca yeri izleyerek Mu-0 ile ilgili düşünmeye başladı.
Doğduğu gün tüm dünyaya sunduğu bu çocuğu son kırk gündür sır gibi saklıyordu. Gelişimi düşündüğünden çok daha yavaş ilerliyordu. Doğumunun ardından ancak otuz gün kadar sonra yürümeye başlamıştı. Notlarım yanımda değil, dedi enerjisinin azalmaya başladığını hissederken. Onları yanımda taşısam iyi ederim, diye düşündü.
_
Hiçbir şey.
Hiçbir şey hissetmiyordu. Ne soğuk ne sıcak ne acı ne tatlı bir dokunuş. İçinde bir anda filizlenip bütün zihnini ele geçiren korku dışında hiçbir şey hissetmiyordu. Zihnini saran onu körelten bir korku hissi.
Gözünün önündeki klavyeyi fark etti, uzanmaya çalışınca da kolunun olmadığını. Kalkmaya çalıştı ancak ayakları da yoktu. Başını çevirip etrafa bakmaya çalıştı ancak bu sefer de başını çeviremiyordu. Hatta görüş alanı içinde odaklanamıyordu bile.
“Neler oluyor?!”, diye bağırdı.
Bağırdığını sandı. Çünkü ses -eğer buna ses denebilirse- kafası dışında hiçbir yere gitmemişti. Açıp konuşabileceği bir ağız yoktu, o ise hala bağırmaya çalışıyordu.
Nasıl buraya gelmişti? Neden buradaydı? Kim getirmişti onu buraya? Ancak her şeyden önce...
O kimdi?
Benim burada ne işim var diye sorarken kendini bile tanımadığını fark edince zaten korkan beyni daha da çıldırdı.
Ekranda deliler gibi yukarı aşağı hareket eden satırlarca yazı ve ekranın üstünde hareket etmeye çalışır gibi gıcırdayan kamera sonunda odadaki bir mühendisin dikkatini çekmişti.
Görüş alanına birisi girince “Yüce tanrım”, dedi. “Sonunda burada ne olduğunu anlatabilecek biri"
Deliler gibi bağırmaya devam ederken çırpındığını düşündüğü şekilde hareketler yaparak o kişinin dikkatini çekti.
Figür yaklaştıkça netleşti ve...
M... Mu... Mu-0?!
İmkânsız. Olamaz. Bu delilik. Hayır kafayı yiyor olmalıydı.
Kişi onun önüne oturup klavyede bir şeyler yazmaya başlamıştı, o ise bağırıyor ve ne olduğunu soruyordu. Kişinin dudaklarını oynattığını gördü ve bununla beraber duyamadığını da fark etti.
Ardından vücudunu(?) saran bir sakinlik ve rahatlama hissi... sanki tüm soruları aniden cevap bulmuş gibi rahatladı ve gevşedi.
Zihninde “uyu” komutu belirdiği gibi de uykuya dalmaya başladı.
Rahat, huzurlu ve deliksiz olacak bir uykuya dalmaya başladı.
Zaten Mu-0 da kimdi ki onu bu kadar telaşlandırmıştı.
-
Jericho Alan güç yatağından o kadar hızlı kalktı ki vücuduna bağlı kablo olmasaydı neredeyse zıplayacaktı.
O gördüğü şey de neydi? Ne kadar saçma bir acizlik duygusuydu o öyle. Uyurken bir şeyler görmek ne demek oluyordu böyle?
O kadar tuhaftı ki ateş küpü gibi ısınmış vücudunu ancak fark edebildi. Hemen ağız boşluğundan hava alıp vererek vücudunu soğutmaya başladı, bu sırada ise Mu-0’ı öyle görmenin ne demek olduğunu düşünmeye çalıştı.
Onu daha bugün görmüştü ve doğru düzgün konuşma yeteneği bile olmayan bir yavruydu. O tuhaf filmde ise her şeyiyle kusursuz hareket eden bir haldeydi. Motor kaslarını nasıl kullandığını, klavyenin üstünde parmağını ne kadar ustalıkla hareket ettirdiğini görmeyi başarmıştı.
Şaşkınlık içinde odayı gözleriyle tararken güç yatağında huzur içinde uyuyan eşini gördü. Onu duymamış ve uyanmamıştı. Aptal bot, diye düşündü kendi kendine. Sese duyarlılığı arttırmalıydı.
Kolay olmasa da uykusuna geri dönmek için arkasına tekrar yaslandı.
Ve zihninde “uyu” komutu belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1.MeUn-0
Ciencia FicciónOna MU-0 ismini verdim. Bu hem gezegenimizin bir ferdi olarak kabul görmesini sağlayacak, hem de başarımın bir belgesi olacak. O artık bu gezegende üretilmiş ilk başarılı organik canlı deneyimizin sonucu. . . . . Dehşetle açılmış gözleri etrafı tar...