You don't have to say just what you did I already know

202 22 3
                                    

Ne yaptığını söylemene gerek yok zaten biliyorum. Gidip onlardan öğrenmek zorunda kaldım.

Jungkook'un dediği gibi olmuş ve akşam saatlerine doğru Jimin gelmişti. Kareli sarı gömleğinin kolunu düzeltirken sağ bileğini çeviriyordu. Kaşlarını çattı Jungkook.

Diğerleri oturdukları masadan kalkacakken Jimin'in tüm bloğa seslenmesi ile geri oturdular.

"Toplanın. Bir bakın buraya." Yüksek sesi ile masaya çıkarak bağırdığında Jungkook dışında herkes toplanmıştı etrafına.

"Kim mal sokmaya çalışırken bok etti lan?" Herkes bu soru karşısında afalladı. Güldü Jungkook. Bir gerizekalı mal sokmaya çalışırken yakalanmıştı demekki. Ve Jimin'e kalmıştı.

Birinin sesi yükseldi. Saçları maviye boyanmış bir adamdı. Sınırını bilmediği kesindi.

"Sen soksaydın denemezdik. Burayı boşluyorsun artık." Yoongi döndü yanındaki adama hiddetle.

"Gerizekalı sen sokmayı becerebildin mi peki? Yakalanmışsın amına koyayım."

Adam Yoongi'ye saldırırken Namjoon'dan yediği yumruk ile yere düşmüştü.

Hoseok ve Taehyung onu tutarken Jimin yaklaştı. Normalde kullandığı sağ elinin aksine solu kullandı. Jungwoo'nun hareketi gözlerinin önündeydi. Bileğinin acısı yeniydi.

"Kendine gel. Eğer bir bok yiyorsan üstlen. Bırakın şunu." Adamı bırakırlarken kalabalık dersini almışçasına dağıldı.

Jungkookların oturduğu masaya oturmuştu Jimin. Diğerleri de otururken birisi su getirdi ona. Herkes ne olduğunu merak ediyordu.

"İyi misin? Bir şey oldu mu?" Yeni müdürden bahsediyorlardı. Sağı solu belli olmuyordu. Haklılardı.

Gömleğin kolundan gözüken sağ bileğine gözü takıldı Jungkook'un. Morarıyordu bileği.

Güldü alaycı bir şekilde. Bu adam fazla oluyordu. Bileğini zorlayacak ne yaptırmıştı acaba?

"Adamlar kuduruyor mal sokmamız lazım." Yoongi dile getirdi herkesin sorununu. Jungkook ve Jimin'in küslüğü herkes tarafından öğrenilmişti. İnsanlar yer arıyordu onları yalnız yakalamak için.

"Tamam, tamam ben halledicem." Birkaç dakika sonra elini masaya vurarak güldü.

"Bir planım var ama Tae sana baya iş düşüyor."

"Gönder gelsin kaptan."

"Dışarıdaki adamımızdan malları hazır etmesini istiyorum. Ama bu sefer havadan sokuyoruz."

"Havadan derken?" Namjoon'un sorusuyla güldü.

"Drone ile sokuyoruz. Tae yarınki havalandırma saatinde basamakların arkasında saklanıyorsun. Akşama kadar bekle. Akşam malları alırsın."

"Sayımda fark edilmeyecek mi yokluğum?"

"Sungwoo'ya söyleriz bizim için kıyak geçer. Kapıyı açık tutar. Gelirsin ordan." Sungwoo gardiyanlardan biriydi. Uygun ücret karşılığında yardım ediyordu onlara.

"Güzel, çok güzel plan."

"Sağol Yoongi." Gözlerini Jungkook'a çıkardığında onun da ona baktığını farketti. Gözlerinde hiçbir duygu yoktu. Jungkook ona öyle bakmazdı. Bozulan morali ile indirdi kafasını.

"Ben adamla görüşeyim kapıyı gözetleyin." Kalkarak koğuşuna yönelirken ona çarpan yapılı bir adam ile sert bir nefes döküldü ağzından.İncilen sağ bileği çarpmıştı gözlerini kapatırken eli bileğine gitti. Herkes ayaklanırken Jungkook'un sakin sesi duyuldu.

Don't blame meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin