Bölümden sonra moral motivasyon olsun diye taslaktaki hazır bölümü atayım dedim. Ciritçi dedeleriyle yolculuğa çıkan VeyKen gece dertleşseydi ne olurdu? Beğenirsiniz umarım, keyifli okumalar.
Ve şimdiden bayramınız mübarek olsun 💙
Bozkırın uçsuz bucaksız topraklarının arasına serilmiş dağlardan birinde, gözlerini gecenin karanlığına açtı Kenan. Doğal olmayan ışıklardan uzak gökyüzünde yıldızlar parıl parıl parlıyor, semanın güzelliği insana huzur veriyordu. Bir baykuşun ötüşü, bir böceğin sesi, bir rüzgarın uğultusu; buydu işte bozkırın ninnisi. Sessiz ama huzurlu, sade ama insanın içinden...
Altına serdiği heybesinden yana doğru kaymıştı Kenan uykusunda, üstelik her yanı tutulmuştu. Oflayarak yerinde doğruldu, tutulan kollarını esnetmeye çalıştı. Üşümüştü, yorgundu; ama hem yabancı, hem de bir o kadar tanıdık olduğu bu bozkır topraklarında kendini güvende hissediyordu.
Arkasında duyduğu kesik nefes sesiyle kaşlarını çatıp o tarafa döndü. Yan yana yattığı dedesinden biraz uzaklaşmış olan Veysel hala uyuyordu; ama kaşları çatık, yüzü huzursuzdu; alnında ter damlaları birikmişti. Tekrar kesik bir nefes alan genç adam, sıktığı yumruklarını göğsüne doğru çekti. Yüzü bir yetişkinden çok, savunmasız küçük bir çocuğu andırıyordu.
Kabus görüyordu Veysel.
Bunu fark eden Kenan, kalbinde beliren derin endişeyle birlikte Veysel'e doğru eğildi ve omzundan dürttü.
"Veysel?" dedi hem onu uyandıracak kadar güçlü, hem de dedesini rahatsız etmeyecek kadar yavaş bir sesle. "Veysel?"
Hafifçe inleyen Veysel bacaklarını iyice kendine çekti uykusunda hareket ederek.
"Yapma..." diye sayıkladı fısıltılı bir tonda. "Yapma... Lütfen..."
Kenan kalbinin parçalandığını hissetti. Karşısında, kendini korumaya çalışan küçük bir çocuk vardı sanki.
"Veysel uyan," dedi endişeyle. "Veysel!"
Bir kez daha dürtmesiyle birlikte hızla gözlerini açan Veysel, sersem ve korku dolu bakışlarını Kenan'a çevirdi. Nefes nefeseydi, ter damlaları saçını ıslatmıştı.
"Dur dur, sakin ol," dedi Kenan kolundan tutarak. Gözlerini ayırmıyordu Veysel'den, korku içindeydi ikisi de. "Sakin ol, kabustu sadece..."
Paniği biraz yatışmış olan Veysel, Kenan'ın yardımıyla doğrulup başını ellerinin arasına aldı. Az önce gördükleri öylesine gerçekçiydi ki, uzun süre etkisinden çıkabileceğini düşünmüyordu. Ara sıra, çocukluğunda iz bırakan anıları görürdü ama bu defa çok canlıydı. Sanki 9 yaşına dönmüş de, o anı tekrar yaşamış gibiydi.
Kenan bir şey yapma isteğiyle arkasını döndü; dedesinin önceden heybesine koyduğu suyu alarak tekrar Veysel'e baktı.
"Al," dedi suyu uzatarak. Başını kaldırıp ona bakan kardeşinin tepkilerini izledi endişeyle. "İç şunu, iyi gelir."
Konuşmayan Veysel kabı ondan alıp kapağını açtı; birkaç büyük yudum aldıktan sonra geri uzatırken "Eyvallah." dedi sadece, çatlayan sesiyle.
Kenan suyu yerine koydu, sonra kalktı ve Veysel'in yanına oturdu düzgünce.
"Daha iyi misin?" diye sordu usulca.
Veysel cevap vermedi. Başı ağrıyor, kendini en az 10 yıl yaşlanmış gibi hissediyordu. Kenan ne diyeceğini bilemedi; ne gördüğünü sormak istiyordu ama ters cevap verir diye korkuyordu.
Bir süre konuşmadılar. Ardından, Veysel başını kaldırıp gökyüzüne baktı.
"Baksana..." diye mırıldandı. "Nasıl da parlıyor yıldızlar, di' mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Shots • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGönül Dağı'ndan Veysel ve Kenan'la alakalı, birbirinden bağımsız bölümler ♡ Dizide asla göremeyeceğimiz ama görmemiz gereken sahneleri, çok güzel yazılabilecekken geçiştirilen olayları da yazıyorum. Bütün Gönül Dağı ve VeyKen Fc'yi beklerim 🌸