Slytherin ortak salonu her zaman olduğu gibi ağır havaya hakim bir şekilde soğuktu. Zindanlardan gelen gizemli gıcırtılar, şöminenin çıtırtısı ve öğrencilerin kahkahaları alt katı dolduruyordu. Üst koridor ise sakindi. Oradan oraya öylece süzülen hayaletler ve görkemli portreleri ile büyüleyici görünüyordu.
Tom Riddle, kütüphanede oturmuş kitaplarını çeviriyordu. Gözü bir kağıdı arıyordu fakat bulamayacak gibi duruyordu. Sırlar Odası'nı bulmasına çok az kaldığına inanıyordu ve sıkı bir araştırma görevi içindeydi. Bir çok yerlere bakmaya yeltenmiş, aşina olduğu o malum tıkırtılar ile küfürler savurarak zindanlara dönmek mecburiyetinde kalmıştı. Lanet olsun ki, Albus Dumbledore her zaman onu izliyordu. Küçükken "Yılanlarla konuşa biliyorum." dediğinde Albus'un normal karşılayışı o zamanlar ona herhalde herkeste var diye bir düşünce uyandırsa da, sonralar farkına varmıştı. Tek bir kelimesi ile büyük bir halt yemişti ve üstüne dikilen mavi gözlerden artık o derece iğreniyordu ki, nerede mavi görse aklına o iti bakışlar geliyordu.
Dumbledore, Tom Riddle'ın tehlikeli bir dünyaya basamak açacağının farkındaydı ve onu durdurmaya çalışıyordu. Hogwarts'taki şövalye zırhları sayesinde Tom Riddle'ın ne zaman nerede olduğunu azdan çoktan öğreniyor ve takip ediyordu. Bir çok kez onu suç üstü yakaladığını sanmıştı, bu, Tom Riddle'ın arkadaşları ile sert tona bürünmüş sesi ile konuştuğu esnada olmuştu, yine de profesörler ona inanmamıştı. Dumbledore güven kazanmış biri olsa da, Thomas Riddle'ın kazandığı güven Hogwarts arazisinde onunla kapışacak derecedeydi. Profesörlerin ve öğrencilerin gözdesi olan yakışıklı Tom Riddle böyleydi. Gençti, yakışıklı, zeki biriydi ve bunun farkındaydı.
Gününün çoğunu kütüphanede geçiren genç oğlan, sıcaktan alnına yapışan kıvırcık saçlarını eli ile geri ittirdi. Zindanların Rusya gibi soğuk havasından Kütüphanenin sıcak bölümlerine gelince ani hava ısı değişimi yüzünden çoğu zaman üşütmeye tutuluyordu, onun önceleri de terleme nöbetleri kendini gösterirdi. Bir süre geçtikten sonra buna alışır hale gelmişti. Sağlığına çok dikkat eden ve sağlıklı beslenen biri olsa da, zihninde oluşan karanlık dünya hayalleri onu kendinden geçirecek derece çıldırtmıştı ve kendine fazlasıyla çok yüklenmeye başlamıştı.
Sırlar odasını bulsa, gerisi halloluna bilirdi. Lanet olsun ki, başlarda onun zindanlarda ola bileceğini düşünüp oraları katıp-karıştırmıştı fakat bulamamıştı. Yukarı katlarda bulmayı deneyen Tom Riddle, Sırlar Odası yerine ihtiyaç odasını geçen sene keşfettiğinden beri çoğu zaman orada takılmaya başlamış, Dumbledore'un şüphelerinin üstüne çekildiğini görünce oradan da vazgeçmişti. Bunca arazi içinde rahatça oturacağı bir yer yok muydu?!
Bıkkınlıkla ayağa kalktı. Salazar Slytherin'in elyazma kitabında bile nerede bulunduğuna dair bir bilgi yoktu. Salazar Slytherin'in kitabında belli olan tek şey, soyu ile ne derece gurur duyuyor oluşu ve çatalağız olma yeteneğini övmesiydi. Slytherin'in tablosu ile konuşup yerini öğrenmek istese bile, inatçı ihtiyar ona kendisinin arayıp bulmasını söylemişti.
Tekrar yasak bölümden bir kitap alıp yerine geçti ve büyük bir umutla kitabı açtı. Sıcaktan terlemesi artarken kravatını düzensiz durmayacak şekilde gevşetti. Gözler yine üzerindeymiş gibi hissederken sessizce küfretti.
"Lanet herif!"
Dumbledore'un onu izlediğini varsaymıştı. Başını yavaşça kaldırırken yüzüne küçük bir gülümseme kondurdu, fakat gördüğü kişi Albus Dumbledore değildi. Antares Black'ti. Gülümsemesi hızlıca soluyorken kız garip bir şekilde ona bakmaya devam ederken yakınına geliyordu. Bu durumu oldukça garipseyen Riddle ise, bakışlarını Black kızından indirip tekrar kitabına yöneltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS YILDIZI||T.M.R
Fanfiction𓆙🝮︎︎︎︎︎︎︎Tom Riddle'ı özel kılan bir diğer şey de, bir yıldıza sahip olmasıydı. ☆Bir şans yıldızına.☽︎