1.BÖLÜM

4 1 0
                                    

Nereden bilebilirdim ki...

Kalbim kendine has melodilerle atarken yerimde duramıyordum.
Evet sadece telefonun çalıyor olması beni bu kadar heyecanlandırmıştı.
Acaba telefonu kapatsam mı?
Çünkü daha konuşmadan böyle olduysam konuşunca ne olacak acaba.
Telefonun diğer ucundaki kişinin " alo" demesiyle kalbim bir hoş oldu.
Zalımın oğlu o ne biçim ses.
O kadar kendine has gırtlaktan çıkan sigaranın etkisiyle hırıltılı ve aşırı kalın sayılmayacak bir ses tonu vardı.
Bin kere alo dese bin kere daha dinlerim.
"Orda mısın?" Benden bir ses gelmeyince tekrar soru soran bir sesle konuşan çocuğa zar zor cevap verdim.
"E-evet" sesim titremişti.
Bu tepkime karşılık kıkırdama sesi geldi karşı taraftan.
"Bu günkü misafirimiz kim acaba?" Diye bana soru yönlendirdi.
Olayı sanki çok uzaktan izliyormuş gibi düşünmeden aptalca " bilmem" dedim.
Soruyu değiştirip tekrar sordu " kimsin sen ?"  farkında olmadan şive de yapıyordu.
Ona çok yakışıyordu, kendimi bildim bileli Karadeniz şivesine bayılırım.
Ama ben buraya sonradan geldiğim için çakma trabzonluyum.
Babamın işi sayesinde Trabzon'a taşındık.
Lise 1 de elifle tanıştım.
O zamandan beri çok iyi arkadaşız, o beni her halimle kabul ederken bende aynı şekilde ne olursa olsun her hatasıyla yanındayım.
Sorduğu soruya yine hiç düşünmeden " bilmiyorum " dedim
Yanımda Elif'in bana aptal mısın bakışlarını gördüğüm halde aldırış etmedim.
Salihin de aynı şeyi düşündüğü kessin.
İnsan kim olduğunu bilmez mi?
Galiba beni tahtası eksik biri olarak bilecek bundan sonra.
"Nerde oturuyorsun peki?" Çok tuhaf bir şekilde beni tersliyeceğini düşündüğüm çocuk çok normal bir şekilde sohbet ediyordu benimle.
Ve soruların üstünde durmayıp başka soru soruyordu büyük özen ve sabırla.
"Yatakta" Sabrının son noktasına geldi galiba ki sesi hafif yükseldi.
"Güzelim nerden buldun numaramı?"
O bana güzelim mi dedi.
Evet tamam sorduğu soru dışında güzelim demesine taktığım için kendimi rezil ediyor olabilirim ama benim yerimde her kim olursa olsun bu derece heyecanlanıp saçmalardı.
"Bak benim elim biraz uzundur buldum bir şekilde numaranı sorgulama bunu.
Asıl mesele ben seni tenefüste görüp hoşlanıyor olmam.
Ne tuhaf evet garip gelecek sana ama her tenefüste seni gördüğümde heyecanlanıyorum tıpkı şu an heyecanlandığım gibi,
Kendi kimliğimle karşına çıkıp açıklama cesareti bulamadım kendimde o yüzden anonim olarak seni aramak istedim. Böyle daha rahatım." Hepsini bir çırpıda söyleyiverdim.
Söylediklerimin bir kısmı yalan olabilir belki ama diğer kısımları evet doğru.
Aynı okulda okumuyor olabiliriz yada terefüslerde onu görüp heyecanlanıyor olmayabilirim ama onu sosyal medyada gördüğümde hoşlantı duydum sadece.
" Çekinecek birşey yok, kendini bana açıklayabilirsin seni düşündüğün gibi terslemem yada kötü bir şey demem." Kıyamam ben ona herkes amacına ulaşana kadar hep alttan alıyormuş gibi yapmıyor mu?
Bu gün konuşma bitecek ve herşeyin ilki güzel olduğu gibi hep kafasında bilmediği tanımadığı, ulaşamadığı o yasaklı meyve gibi kalacam...
Bir söz okumuştum çok güzeldi.
' önemli olan nereye gittiğin değil, o yolu nasıl yürüdüğündür.' yani insanlar  bir yolun sonunu görmek değil de o yoldaki engellerle uğraşmayı ister.
Bir kitabı bitirmemek, bir bilmeceyi bilememek gibidir aşk bence.
Ne kadar birşey bilmezsen o kadar merak duyarsın ona karşı, ne kadar birşey bilmezse senin hakkinda o kadar merak eder seni.
Seni bitirdiği anladığı zaman bitmiş bir kitap gibi kalırsın bir daha okumak istemez.
Böyle olunca da insanlar aşk bitti der.
Oysaki yolun sonuna, kitabın sonuna varmıştır.
Çabucak heba edilmiştir.
Kısacası insanlar varacağı yerin hayaliyle yaşar ama gittiği yolun mutluluğunun farkında değildir.
İnsan oğlu işte çok tuhaf varmak ister varınca gitmek, bitirmek ister bitirince bırakmak.
O yüzden kendimi asla açıklayıp sevgimi bitmiş bir kitap gibi heba etmeyecem gerekirse kitabı okumayı bırakıp yarım bırakırım.
"Bu asla olmayacak" sesim kendinden emin çıkmıştı.
"Peki öyleyse bir daha arayacakmısın?" Dedi aramamı ister gibi çünkü merak ediyordu beni deli gibi.
Öğrenmeden de işin peşini bırakmayacak gibi duruyordu.
Benim de bu kısa zaman diliminin tadını çıkartmak istedim.
"Aramamı istermisin?" Diye soruya soruyla karşılık verdim.
"Ara ama ne zaman arayacaksın?" Dedi
Gözüm saate kaydı saat 21.30'du.
" Akşam saat 21.30 da o zaman " dedim.
"Aramanı bekliyor olacam" sanmıyorum unutacağına adım gibi eminim.
Telefonu kapattıktan sonra sağ kolumun Elif'in cimcirmeleri yüzünden morardığını gördüm.
Telefon kapanır kapanmaz çığlık atıp bana sarıldı fazla güç uyguladığından ikimiz de yataktan düştük.
Elif'in ayağı kafamın üzerinde benim kolum onun göbeğinde olacak şekilde yere yapışmıştık.
"Ayağını çek üstümden eliff" dedim tatlı kızgınlıkla.
Ayağını kaldırıp ayağa kalktı bende kalktıktan sonra heycanla " eee noldu şimdi?" Diye sordu.
Açıkçası bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum.
Az önce ne yaşadım.
Resmen anonim olarak her gün onu aramamı kabul etmişti.
Neyse  elifle deli dansımızı yaptık.
Şarkı açıp deliler gibi bangır bangır dans ettik.
Dans etmekten alnından ter akmıştı çok yorulmuştum.
Elifle birbirimiz bakıp güldük " ilk konuşmadan böyleysek elif ben bununla ilerleyen zamanlarda ne yapacağım?" Elif gülümsedi.
" Onu da o zaman düşünürüz" bu kız hep böyle gamsız mıydı şu an'a mı özel.
Fazla ses ettiğimizden kapı aralandı içeriye gelen annemdi.
Bizi güzel bir azar bekliyor.
"Sesiniz aşağıya kadar geliyor neyi kutluyorsunuz böyle ?" Tatlı bir kızgınlıkla.
"Anne Elif'in sınavdan 60 almasını kutluyoruz "
Elif bana ima dolu bakışlar attı.
" 60 yüksek mi kızım?" Diye sordu.
"Elif için yüksek anne " diyince üçümüz beraber güldük.
Elif'in şimdiye kadar aldığı en yüksek not cidden 60 dı.
Elife ne kadar bizde kalması için ısrar etmemize rağmen eve gidip işlerinin olduğundan söz etmişti.
Bende fazla üstüne gitmeyip tamam demiştim.
Elif gittikten sonra babamın yanına gidip gününün nasıl geçtiğini nasıl olduğunu sordum.
Her gün sorduğum gibi.
Babam geldiğinde asla asık suratla kapıyı açmam ne kadar üzgün olsam da ondan enerji alır gibi o gelince içime neşe kaplıyor 'hoşgeldinnn bacım' diye coşkulu bir şekilde kapıyı açıp ona nasıl olduğunu gününün nasıl geçtiğini hiç aksatmadan sorardım.
Ailecek biraz film izledik.
Annem arayan teyzemlerin dedikodusuna dalıp evi turlarken babam da bunu fırsat bilip maç açmıştı.
Klâsik her zaman ki şeyler.
Bunlara tebessüm edip odama çıktım.
Saate baktığımda saatin 23.30 olduğunu gördüm.
Günün yorgunluğuyla kendimi yatağa attım.
Sırt üstü uzanmış tavanı izlerken aklıma Salih geldi.
İstemsiz suratımda oluşan sırıtışın sebebi olan kişi.
Bilmiyorum ama onda beni ona çeken bir şey var.
Garipti normal insanlar gibi değildi.
Galiba ben kafamda onu çok abartıyorum.
İçimde ne kadar aşk savaşı versem de bunu dışarı yansıtmayı sevmezdim.
O yüzden hep hoşlantı olarak kalacak benim için...
Gözlerim yavaşça kapanıyordu.
Artık kendimi uyukunun kollarına teslim etme zamanı gelmişti.

Aklımda bu gün gördüğüm söz geldi.
'bize yarınlar güzel olacak dendi,
Oysaki bu günler de dünlerin yarınları değil miydi?'






Evet arkadaşlar uzun bir aradan sonra yeni bölüm geldi ( çok heyecanla beklemişsinizdir😂) şu anlık kitabımı daha kimse okumuyor ama ilerde güzel yerlere geleceğine eminim yada umut ediyorum işte.
Şu an bana harika gelen kurgu yazış tarzı üslup güzel geliyor olabilir ama ilerleyen zamanlarda kendimi geliştirdikçe bu yazılarımın aslında amatör olduğunu görüp silmem inşallah.
Neyse ne kadar amatörce de olsa bu hikayenin yeri bende ayrı o yüzden silmem.
İyi okumlar yorum yapmayı unutmayın lütfen.
 

Kitap hakkındaki düşüncelerinizi fikirlerinizi burda belirtebilirsiniz.

Kartanelerinin düşlerinizi süslediği güzel hayatlar diliyorum..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 15, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin