Zeliş, Güneşin muayenesinden çıktıktan yarım saat sonra onun verdiği adrese varmıştı. Çok uzak bir yerde değildi burası. Hem şehrin göbeğinde hem etrafını çeviren ağaçlar sayesinde şehirden izole, doğa İle iç içe bir konumdaydı. Tıpkı çöldeki bir vaha gibi diye geçirdi içinden. Bir süre kuş cıvıltılarını dinledi ve gözlerini kapatıp bahar rüzgarının getirdiği yasemin kokularını içine çekti. Gözünü açtığında kapıdaki güvenlik görevlisinin kendini kuşkulu bakışlarla süzdüğünü gördü. Artık bu büyülü atmosferin havasından sıyrılıp toparlanması gerektiğini anladı.
Merhaba. Ben iş başvurusu için gelmiştim.
Güvenlik görevlisinin yuvarlak yüzü aydınlandı birden.
Zeliş hanım değil mi?
Evet
Kusura bakmayın. Ben sizi hasta yakınlarından biri sandım. Bir teyzemizin uzak akrabaları sürekli ziyarete geliyor. Vildan hanım artık almamamızı tembihlemişti.
Zeliş güvenlik görevlisinin adını bilmesine sevinmişti. Demekki Raif Beyde dört gözle onu bekliyordu. Ama hasta yakınının akrabalarına yasak gelmesine de şaşırmıştı. Demek burada işler sıkı yürüyordu. O bunları düşünürken güvenlik telefonla içeriye bilgi verdi. Sonra Zelişe döndü.
Buyurun girebilirsiniz.Zeliş, demir kapıyı açan güvenliğe teşekkür ederek her iki tarafı rengarenk güllerle çevrili yolu yürüdü. Sağdaki ıhlamur ağacının altındaki çardak dikkatini çekti. Artık buranın cennetten bir köşe olabileceğine emindi. İçinde burada olmanın kendine de iyi geleceğine dair bir his belirdi. Güleç yüzlü bir orta yaşlı bir bayanın açtığı pembe kapıdan içeri girmesiyle kendini geniş bir salonun ortasında bulması bir oldu. Karşısında geniş bir mutfak, geniş mutfağın yanında kapısında personel yazan küçük bir oda ve yan tarafında üzerinde Raif Beyin isminin yazdığı bir kapı vardı. Güleç yüzlü kadın Raif beyin kapısını tıklattı. İçerden tok bir ses duyuldu.
Girin
Güleç yüzlü kadın önde, Zeliş arkada odaya giriş yaptılar. Küçük ama ferah bir odaydı burası. Beyaz masanın önüne onunla takım 2 beyaz koltuk, aralarına yuvarlak bir sehpa yerleştirilmişti. Zeliş bir şey söylemeye kalmadan kadın
Raif bey Zeliş hanım geldi diye onu takdim etti. O esnada önündeki evrakı pür dikkat incelemekle meşgul olan Raif Bey kafasının kaldırdı. Gözlüklerini düzeltti ve ayağa kalktı.
Ooo hoşgeldin Zeliş hanım. Biz de seni bekliyorduk.
Zeliş Raif beyin uzattığı eli sıkarken hoşbulduk demekle yetindi.
Raif Bey orta boylarda, hafif göbekli ve esmer bir adamdı. Güneş'in düzgün yüz hatlarının babasından izler taşıdığını farketti Zeliş. Raif bey de kızı gibi konuşkan birine benziyordu.
Zelişi koltuğa buyur ederken Saliha'ya direktif veriyordu. Salihacım Vildana haber ver, bize de iki çay getirsen seviniriz. Zelişe dönerek
İçeriz değil mi? Diye sordu. Zelişin hayır deme gibi bir lüksü yoktu. Saliha odadan çıkınca Raif bey söze girdi.
Güneş seni çok methetti Zeliş kızım.
Sağolsun ( tabii benden iyi hafiyeyi nereden bulacak ? )
Senden beklentimiz yüksek
Tabii Raif Bey hiç merak etmeyin ( en kısa zamanda Nejdet Beyin sırrını çözeceğim)
Zeliş bir yandan Raif Beye cevap verirken diğer yandan iç sesini susturmaya çalışıyordu. Gene hayal ürünü hınzır bir çocuk zihninde şaklabanlık yapıyordu. O ne kadar ciddi ve oturaklı ise zihnindeki çocuk o kadar hazır cevap ve patavatsızdı.
İsminin Saliha olduğunu öğrendiği güleç kadın, elindeki çay tepsisi ile içeri girdi. Dumanı üstünde tavşan kanı çayları Zeliş ve Raif Beyin önüne bırakırken Raif Bey Saliha'yı tanıtmaya başlamıştı.
Bak Zeliş kızım, bu bizim Saliha. Yemeklerimizi o yapar. Elinin lezzeti dillere destandır.
Çay bardağını göstererek
Bir de bu çayı Ankara'da başka hiçbir yerde içemezsin.
Zelişin gözü Saliha'ya kaydı. Patronunun övgü dolu sözleri kadının yüzünün daha da aydınlanmasını sağlamıştı. Bu Raif bey işi biliyordu. Çalışanını başkalarının yanında onore edip onun kaliteden ödün vermemesini ve işine daha sıkı sarılmasını sağlıyordu. Bu sevimli haliyle Güneşin çizdiği prensipli ve katı kuralları olan patron modelinden uzaktı doğrusu. Zeliş, Güneşin babası hakkında niye öyle söylediğini anlamadı. Bu esnada içeri üzerinde hemşire kıyafeti ile sarı saçlarını tepesinde sıkı bir topuz yapmış, uzun boylu ve incecik bir kadın girdi.
Raif bey aynı babacanlığı ile kadını takdim etti.
Hoşgeldin Vildancığım. Zeliş kızım bak bu Vildan hemşire. Buranın demirbaşı, benim sağ kolum. Burada herşeyi Vildan ablandan öğreneceksin.
Zeliş, Vildanın yüzüne baktı. Saliha'nın övüldüğü zaman yüzünde beliren gururlu ifade yoktu kadının soluk yüzünde. Zelişe de hiç sevecen baktığı söylemezdi. Belli ki onun Güneşin torpiliyle alel acele Ayşe'den boşalan yere tepeden inmesine kurulmuştu. Mazisi 30 yılı aşkın olan bu kurumda ilk kuruluşundan beri Raif Beyin yanında yer aldığından, o zamana kadar oraya gelen bütün hemşire adaylarıyla bizzat kendisi ilgilenmiş, işe alınacaklara o karar vermişti. Güneşin daha önce bu işlere karıştığı veya biri için referans olduğu görülmemişti. Peki şimdi ne olmuştu da bu Zeliş böyle kırmızı halılarla karşılanıyordu ?Mavi gözleri kuşkuyla Zelişi süzüyordu. Gene de kaba olmamak adına kızın uzattığı eli sıktı ve ağzından tek kelime çıktı
Hoşgeldin
Zeliş çekinerek sağolun diyebildi. Kadın hala öfkeyle ona bakıyordu.
Allahtan ortamı Raif beyin neşeli sesi yumuşattı.
Salihacım Sen Vildana ablana da bir çay getir. Belli ki yorulmuş bugün. Otur Vildancım şöyle Zelişin karşısına. Okulunu dereceyle bitirmiş biliyormusun. Tanıyın birbirinizi. Bundan sonra hep birlikte vakit geçireceksiniz.
Raif bey belli ki ortamı yumuşatmaya çalışıyordu.O da Vildanın neye bozulduğunun farkındaydı.
Vildan, Raif Beyi duymuyor gibiydi. Saliha'nın getirdiği çayını içtikten sonra ayağa kalktı. Zelişe doğru dönerek
Bugün evrak işlemlerin tamamlanır. Yarın sabah tam 9 da burada ol. Sana işleyiş ve yapacakların ile ilgili bilgi vereceğim. Dedikten sonda Raif beye istediğin oldu mu der gibi bir bakış fırlattı ve odadan çıktı. Zeliş sırtında bir ürperti hissetti. Zaten toz pembe bir hayatı varmış gibi bir de bu soğuk nevale çıkmıştı başına. Raif beyden de hiç çekinmesi yoktu. Bu ne biçim bir patron çalışan ilişkisiydi? Güneşten duyduğu kadarıyla babası çalışanlarla yüz göz olmayacak biriydi ama belli ki bu kadına fazla yüz vermişti. Yoksa patronun işe aldığı personele trip atmak akıl karı değildi. Zeliş, yanında getirdiği belgeleri Raif Beye uzattı.
Ben o zaman kalkayım yarın 9 da gelirim.
Dedi tebessüm etmeye çalışarak.
Raif bey başını salladı ve sıcak bir gülümseme ile yolcu etti onu. Vildanı gördükten sonra tekrar geleceğinden emin değildi.
Zeliş kendini dışarı attı. Yarım saat önce gözüne cennetten bir köşe gibi görünen bahçeyi şimdi farketmiyordu bile. Hızlı adımlarla bahçeden dışarı çıktı. O kadar dalmıştı ki kendine tebessüm eden güvenliğe bile iyi günler demedi.
Otobüs durağına kadar yürürken içinde iş bulmuş olmanın coşkusunu hissedemiyordu. Şu Vildan denen kadın belli ki başımda boza pişirecek diye düşündü. Bu şartlarda ben nasıl çalışacağım ? Hadi çalıştım diyelim Nejat denen şu adamla nasıl yakın olacağım? Acaba yol yakınken vazmıgeçsem?
Düşünmesi kolaydı. Uzun zamandır işsizdi. Bu iş hem onu oyalayarak sanrılarından uzaklaştırabilir hem eve katkı sağlamasına yardımcı olabilirdi. Hem mesleğini yapacaktı. Vazgeçme düşüncesini kafasından uzaklaştırdı. Bunu başarabilirdi. Hem işi yapabilir hem eğer şu Nejat bey aradıkları kişi ise sevenleri kavuşturabilirdi. Kafası netleşince kendini iyi hissetti. Umut gene iş için şehir dışındaydı. Ama ama Huriye evde olacaktı. Çünkü bugün temizlik günüydü. Büyük ihtimal Zelişin ardından anahtarıyla kapıyı açmış ve temizliğine başlamıştı. Minik bir pasta alıp, yanına güzel bir çay demleyip kutlayabilirlerdi. Hem apartman görevlisi kocası Veysel efendi müsade ederse gene bu gece Zelişte kalabilirdi. Yalnız kalmak istemiyordu. Hem de böyle özel bir günde. Yeni işinin ona güzellikler getirmesini tüm kalbiyle diledi elini kalbinin üzerine getirdi ve gökyüzüne baktı. Bu onun totemiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat devam ediyor
General FictionKarakterler, isimler ve yerler tamamen hayal ürünüdür. Benimle bu keyifli yolculuğa çıkın. Bakalım hayat bize ne sürprizler getirecek ?