Sweather Weather

1.2K 43 82
                                    

all i am is a man, i want the world in my hands.

1970, eşcinselliğin kimse tarafından kabul görmediği yıllar.

-

"Ağlama."

Hayır, hüngür hüngür bir ağlama değildi bu, sadece hem üzgündü hem de mutluydu. Gözlerinden bir kaç damla yaş geliyordu o kadar.

Büyük olan küçüğünün boynuna elini yerleştirmiş, saçlarını okşuyordu.

-

touch my neck, and I'll touch yours

-

"Onlar aşkın ne demek olduğunu anlayamazlar. Asla sahip olmayacakları bir şeye sahibiz, bunu kaldıramıyorlar. Dünya bizi bu yüzden sevmiyor, ama benim dünyam sadece sensin. Bana sen yetersin."

Üstlerinde olan ince örtü onları ısıtmaya yetmesede hisleri onlara yardımcı oluyor, hislerin sıcaklığı ruhlarını yeterince ısıtıyordu.

-

inside this place is warm
outside it starts to pour

-

Bedenleri gerçekten üşüyordu. Kışın ortasındalardı ve dışarıda kar yağıyordu. İkiside açtı, soğuk onları daha da çok etkiliyordu.

-

cause it's too cold for you here, and now so let me hold
both your hands in the holes of my sweather.

-

Küçük olan, yırtılmış, delikli kazağının yıpranmış kollarını üşüyen ellerine doğru çekmişti. Kiremit rengi, yün bir kazaktı. Rengi eskiliğinden solmuştu.

Büyük olan, yırtılmış kazağın deliklerinden içeri elini geçirmişti. Sevgilisinin belini okşuyordu.

"Ölmenden korkuyorum."

Eşcinselliğin cezası idamdı, değil mi? Aşkın cezası idamdı.

"Duyguların cezasının ölüm olduğu bir dünyada yaşamaktansa, bırak ölelim."

Elini genç olanın belinden kaldırmış ve yanağına yerleştirmişti.

"Ölmeni istemiyorum."

Gözyaşlarını kirli kazağı ile silerken, pembeleşmiş burnunu çekmişti.

"Ölmeyeceğiz, sana söz veriyorum ölmeyeceğiz. Ama sende bana bir söz vermelisin."

"Ne sözü?"

Genç olanın gözyaşlarının bir kısmını da  parmakları ile silerken cevaplamıştı,

"Eğer ölürsem, ağlamayacaksın."

"Ölürsen ağlarım."

Gencin sesi çok net ve keskindi.

"Hayır, anlamıyorsun."

Jisung tam konuşacakken Hyunjin dudaklarına parmağını yerleştirmişti.

-

put my finger on your tongue 'cause you love to taste

-

"Ağlarsan ölürüm."

Gencin gözleri daha da dolarken Hyunjin küçüğünü kendine çekmiş, küçük olan ise üşüyen bedenini sevgilisine daha da yakınlaştırmıştı. Hyunjin dudaklarını sevgilisinin saçına yerleştirmiş, Jisung ise yüzünü Hyunjin'in bedenine saklayarak ağlıyordu.

"Sorun değil. Bugüne kadar sana verdiğim hangi sözü tutmadım ben?"

Genç burnunu çekip konuşmuştu.

"Hepsini tuttun."

Büyük olan elini sevgilisinin saçında tutarken bir yandan da okşuyordu.

"Bana güvenebilirsin o zaman, değil mi?"

Genç yüzünü göstermeden kafasını sallarken bacaklarını kendisine çekmişti.

Başını sevgilisinin göğüsünden kaldırmıştı küçük olan. Hyunjin'e sorsanız yeni doğmuş bir bebeğe benziyordu, saf, günahsız ve kimseyle karşılaştırılamayacak bir güzelliği vardı.

"Başka bir dünyada olsaydık... sence
mutlu olur muyduk?"

Hyunjin biraz düşünmüştü, kafasını sağa-sola sallarken yastığından kumaş sesleri geliyordu.

"Her türlü zorluğa rağmen birlikte olabilmemiz... mucizevi bir şey. Bunu kaybetmek istemezdim."

Küçüğün gözlerinden son bir damla akıp dudağının kenarına ulaştığında Hyunjin dudaklarını oraya bastırmıştı. Tatlı bir öpücüktü.

-

one love, two mouths, one love, one house. no shirt, no blouse. just us, you find out.

-

"Seni çok seviyorum, ve kimse buna engel olamaz."

Jisung'un gözyaşları, ferahlamış bir gülümsemeye dönüştüğünde o da aynısını tekrarlamıştı.

"Seni çok seviyorum, ve kimse buna engel olamaz."

Sweather Weather

Sweather Weather

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hyunsung oneshotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin