Jeongyeon atının üzerinde kulübeye dönerken düşünüyordu.
Nayeon'u aramaya başlamıştır çoktan bakan. Belki çok yakında bir savaş bile çıkabilirdi.
Onu kaybetmeyi göze almazdı. Onu korumayı ona yakın olmayı çok istiyordu.
Aklı böyle bir çocukla ayniyken daha kendini korumayı bile bilmiyorken nasıl savaşabilirdi ki? Bilmiyordu bakan ona doktorlar getirdi mi? Derdine derman aradımı? Eğer öyle bir şey yapmamışsa jeongyeon bunu yapmaya bütün benliği ile hazırdı.
Eğer olur da Nayeon'un derdine bir çare varsa bunun sonuna kadar peşinden giderdi.
Kulübeye yaklaşmışken durdu ve atını bir ağaç dalına bağladı. Pazardan aldığı şeyleri koyduğu torbayı alıp kulübeye doğru yürümeye başladı.
Havanın kararması ya iki saat vardı daha. Güneş parlıyordu ve ağaçlar sallanıyordu. Hafif bir rüzgar vardı. Jeongyeon rüzgarı severdi. Yüzünü oksamasini, serinletmesini ve saçlarını sallandırmasini.
Ahşap kapıyı itip içeri girdi. Lisa yoktu Jennie yatakta oturmuş elindeki bir kaç ip ve parça ile birşeyler yapıyordu. Hemen gözlerini odada gezdirip onu aradı.
Oradaydı yatakta bir kedi gibi kıvrılmış uyuyordu.
Dolgun dudakları arasında tavşan dişleri görünüyordu.Jeongyeon gülümseyip elindeki torbayı masaya koydu.
"Lisa nerde?"diye sordu Jennie'ye.
Jennie kafasını kaldırıp gülümsedi.
"Bilmiyorum ama galiba su getirmeye gitti. Elinde iki büyük bidon ile gitti."
Jeongyeon kafasını sallayıp Nayeon'a yaklaştı. Baş ucuna oturup elini saçlarına götürdü.
"Ne zamandan beri uyuyor?" Elini Nayeon'un yumuşak saçlarında gezdirirken sordu.
"Yaklaşık iki saattir. Sen gittikten sonra çok sıkıldı. Bende ona bebek yapmaya karar verdim. Çok seviyormuş."
Jennie gülümseyerek jeongyeon'a bakıyordu.
"Teşekkür ederim."
Jennie önemli değil manasında omuz silkti ve ayağa kalktı.
"Ben bir Lisa'ya bakıyım. "
Jeongyeon kafasını salladı. Jennie çıkarken oda tekrar bakışlarını genç kıza yöneltti.
Elini yanağına getirip kulağına yaklaştı.
"Uyan güzellik."
Diye fısıldadı. Nayeon mızmızlanıp uykusuna devam etti. Jeongyeon gülümsedi ve dayanamayıp zaten yakın olduğu genç kızın yanağına burnunu sürttü.
Nayeon'un gidiklanmasi ile kıkırdayıp gözlerini açtı. Açması ile dibindeki jeongyeon'u gördü.
"Hey gelmişsin." Diye hafif bağırıp boynuna sarıldı.
Jeongyeon'da kollarını ince beline sardı.
"Evet geldim."
Jeongyeon bir süre sonra nayeondan ayrılıp ayağa kalktı.
Masaya yaklaşıp bıraktığı torbayı alıp yatağa yaklaştı. Torbaya elini sokup çubuğa sarılı şekeri çıkardı.
Nayeon bunu görünce gözleri parladı. Jeongyeon şekeri ona uzattı. Nayeon kocaman gülümsemesi ile uzanıp aldı.
Jeongyeon torbayı yatağa koyup nayeon'u izlemeye başladı. Genç kız şekeri açmaya çalışırken kırmıştı.
Gülümsemesi bozulmuş ve bir süre şekere bakmıştı. Kafasını kaldırıp dolu dolu olmuş hatta taştı taşacak gözleri ile jeongyeon'a baktı.
Jeongyeon endişelenerek torbaya elini sokup bir şeker daha çıkardı.
"Hayır ağlama sakın bak iki tane almıştım. "
Nayeon gözyaşları içerisinde şekeri yatağa bırakıp jeongyeon'a yaklaştı. Kollarını boynuna sarıp kucağına oturdu.
"Bırakma beni sakın."
Jeongyeon'da şekeri yatağa bırakıp kollarını nayona sardı.
Başını boynuna sokup derin bir nefes çekti içine.
"Ne olursa olsun seni asla bırakmıycam."
Bir süre öyle durdular. Nayeon içindeki acıya ve duygu patlamasına dayanamayıp bir süre ağladı. İlk defa ona böyle iyi davranan biri olmuştu.
Jeongyeon içindeki sevgi ve aşkla sarıldı. Kucağındaki kadın onun hayatını kökten değiştiren şey oldu.
Aşkı bilmiyen daha sevginin gücünü hissetmeyen dişli dağın patronu kalbini küçük bir kıza kaptırdı.
"Sen benim cennetteki annem misin?"
Nayeon ayrılıp parlayan ve kocaman açtığı gözleri ile sormuştu.
Jeongyeon gülümseyip yüzüne yaklaştı. Gözyaşlarının ıslattığı sağ gözünün altını öptü.
"Hayır ama sana yemin ederim bir daha seni üzeni yer yüzünden silicem."
Diyip sol gözünün altınıda öptü. Nayeon kocaman parlak gülümsemesi ile yüzüne zaten yakın olan jeongyeon'un dudaklarına bir öpücük bıraktı.
Jeongyeon gözleri kocaman açılmış ve şaşkın bir şekilde put gibi nayeona bakıyordu.
"Seni çok seviyorum annecik."
Diyip yataktaki şekeri aldı. Bu sefer acmayip jeongyeon'a uzattı.
"Sen acarmisin ben açamıyorum."
Diyip dudaklarını büzdü. Jeongyeon silkinip şekeri aldı.
Yavaşça açıp ona uzattı.
"Sen ye ben bir lavaboya gidiyim."
Nayeon şekerini yerken başını sallamısti.
Jeongyeon kalkıp banyoya girdi. Kapıyı kapatıp sırtını ahşap kapıya yasladı. Gözlerini kapatıp gülümsedi.
Kalbi çok hızlı atıyordu. Elini kalbine koyup derin bir nefes aldı.
"Lanet olsun. Bana ne yapıyorsun küçük kız?" Diye fısıldadı kendi kendine.
____________
Bölümü nasıl buldunuz?
Sizce nayeon gerçektende iylesebilir mi?
Ve jeongyeon duygularını daha ne kadar saklayabilir?
![](https://img.wattpad.com/cover/306971287-288-k764768.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOSSES GXG
أدب الهواةLisa ve jeongyeon yolda giden at arabalarından ve ticaret adamlarından haraç keserlerdir. kendilerine mesken seçtikleri iki dağ arası olan yolda bir diğer adıyla dişli dağlar insanların şehire ulaşmalarını sağlayan tek yoldu. herkes bilir iki patron...