Müzik: syml- i wanted to leave
Görsel: Kiram Soysal
(Bölüm 2) - Diri -Zorlukla kendimi asansörden attım ve koridoru hızla geçtiğim sırada Ayşegül'ün adımı seslendiğini duydum ama geç kaldığım için durmadan yürümeye devam ettim.
koridoru sola döndüğüm gibi adımlarım durdu.
Odamın kapısının önünde bir adam ve bir kadın vardı. Ofis ortamına uymayan günlük giysilerine anlam çıkarmaya çalışırken üzerimdeki gerginliğin sebebini gördüm; ellerinde duran telsizler.Kendimi zorlayarak yavaşça yürürken kalbim ağzımda atıyordu. Adım sesimi duyan ziyaretçiler bana doğru döndü.
"Hazal Mira Perk?"Saçlarını at kuyruğu yapmış sarışın kadına cevap verdim. "Benim."
Aralarından geçip kapıyı açtım ve içeriyi işaret ettim. "Geçin lütfen."Hızla koltuğuma geçerken kanımın beynime hücum ettiği hissediyordum. Karşımdaki insanlar koltuğa yerleşti ve yine sarışın kadın konuştu. "Mira Hanım kötü bir haber için buradayız."
Panikle herşeyi düşünmeye başladım. Annemi arayalı bir saat olmuştu, evdeyim demişti. Emir ben çıkarken evdeydi, uyuyordu.
Sarışın kadın dikkat çekmek için boğazını temizledi. "Sabahın ilk ışıklarında Behram beyin bedeni çiçek koyu sahilinde bulundu.."
Yaşadığım şokla dudaklarım aralandı. Oturduğum yerde sallanıyordum. Sandalyemin kolçağını yakaladım. "Nasıl?"
Adam yumuşak bir sesle lafa girdi. "İlk görüş bir kaza olduğuna yönelik, düştüğünü düşünüyoruz."
Diğer elimle yüzümü sıvazladım. Behram babanın hayatı teknesinde geçerdi, nasıl düşmüştü?
Biz daha dün akşam konuşmuştuk, iyiydi; nasıl?Cevap vermediğim için adam devam etti. "Dün en son görüştüğü kişiler arasındasınız. Nerede olduğunuza dair bir tanığınız var mı?"
Alnımı kaşıdım. "Ben.. işten çıkınca Behram babayı aradım. Taksiye bindim eve gidecektim ama yolda Emir aradı.. arkadaşım.." dedim saçma bir açıklamayla.. "onun çalıştığı yere gittim, saat gece bir gibi de onun evine geçtik; beni bırakıp tekrar işe döndü. "
Adam başını salladı. "Çalıştığı yerin ismini ve arkadaşınızın tam adını alabilir miyim?"
"Mekan ismi Numb." dedim duraksayarak. "Emir Ün."
İki memur da ayağa kalkınca istemsizce onları tekrar ettim. Önce sarışın kadın sonra da adamla tokalaştık.
"Başınız sağolsun."Cevap veremedim. Onlar odadan çıkarken ben sandalyeme çöktüm.
Ellerimi başımın arasına aldım.
Behram baba.. nasıl?Gözlerimi kapattım. Dün akşamı hatırlamaya çalıştım. Ona iyi bişey söylemiş miydim?
Hatırlayamıyordum. Kanımda kaynayan öfkenin sebebi çaresizlikti. Ölümün ne olduğunu biliyordum ve ben ikinci kez babamı kaybediyordum.
Odamın kapısı aralandı.
Bir elinde porselen bir kupa ve diğerinde bir pet su şişesiyle Ayşegül içeri girdi. Elindekileri masaya bıraktı. "Bana.." dedi çekinerek. "Söylediler.. Başın sağolsun.."Sessizce başımı salladığım sırada çıkmak için tekrar kapıya yürüdü ve bana baktı.
"Ben konuştum herkesle istediğin zaman çıkabilirsin."Tekrar başımla onayladım. Dilimi yutmuş gibiydim. Ayşegül çıkıp kapıyı kapattı.
Önümdeki boş duvara baktım.
Elim bileğimdeki bileziğe gitti. Firuze taşlı gümüş bileziğe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Düğümü
General FictionKarşıdan karşıya geçerken camdaki yansımamızı gördüm. Siyah takımı, siyah gömleği içinde bir adam ve yine siyah dar, dizin altında biten elbisesiyle bir kadın.. Yağmurun altında ortaklaşa kocaman siyah bir şemsiyeyle korunuyordu. Gözüme güzel gelm...