-
Günler geçiyordu, çok hızlı geçiyordu, her geçen günle birlikte bir belki iki adım gerime düşüyordu dayım, benden geriye, sevgide ve ilgide uzağıma gidiyordu, bilerek yapmadığına eminim, gözlerinde bilinç yok, uyuşuk, katı ve uyuşuk biri artık o, kolları iğne izi lekeli, saklamıyor bile, hassasiyetlerini yitirmiş, işine odaklanamıyor olmalı ki süresiz izinliymiş, evde oturuyor, kayıtsız, yemek bile yapmıyor artık, kendine bile yapmıyor, yanına oturmak istiyorum, yüzüne dokunmak, sana ne oldu demek istiyorum, yapamıyorum, orada oturan adam tanıdığım kişi değil, bambaşkası, korkuyorum, ellerim ayaklarım buz kesiyor onun donuk bedeni üstüne bir battaniye sererken, kimsin, nereden geldin, yerini aldığın adam nerede demek istiyorum, boğazım hep düğümlü, olmuyor, beceremiyorum, ağzımı açtığım gibi kapanıyor, sanki ben de donuklaştım, eskisi gibi değilim, kovulmuşum da yerimi yenisi almış, bu ben değilim, bana dair hatırladıklarım kalmış sadece, şey, bilmiyorum, belki de kafayı yedim.
Bazen gidip sarsmak istiyorum koltuktakini, bana sarılmak zorundasın, saçlarımdan öpmeyeli kaç ay oldu farkında mısın diye bağırmak istiyorum, özlüyorum, her şeyi, elimin elinin içinde olması gerek birazcık da olsa diye ağlamak istiyorum, beni anlamasını, sarıp kucağında uyutmasını istiyorum, onsuz ne kadar üşüdüğümü biliyor mu, bensiz üşümüyor mu, duymak istiyorum, yaptığım öylece suratına bakmak, onun kim olduğunu bulmaya çalışmak, ağlamak.
Okul ilk kez bu kadar kötü gidiyor, notlarım kötü, odaklanamıyorum, öğretmenlerimin ilgisini de kaybettiğim için daha rahat sataşılıyorum, tuvalette hırpalanıp duruyorum, karşılık vermediğim için sinirleniyorlar, yemeğimi onlara veriyorum, paramı veriyorum, bir ara çantamı istedi birisi, içindekileri boşaltıp verdim, öyle tepkisizim ki artık, eğlenemiyorlar benimle uğraşırken, bu onları çok öfkelendiriyor, eziyetlerini büyütüyorlar, yine bir tepki alamayıp daha sonrası için daha etkili şeyler planlıyorlar, umurumda değil, vazgeçtim kaçmaktan, tuvalete gitmem gerektiğinde birilerinin orada beni beklediğini bilerek gidiyorum, saklanmak yok, kütüphanede olmam gerekiyorsa oluyorum, orada başka kimin olacağı umurumda değil, bu kez ne kadar küçük düşürüleceğim diye düşünmeden adımlıyorum, öyle alıştım ki tanrım, öyle kabul ettim ki başıma gelenleri, hiç mutlu etmedi bu onları, oh olsun, sıkılıp bırakırlarsa güzel olurdu, bırakmayacaklarsa ben de bırakmayacağım aldırmamayı, ağlamayacağım önlerinde, çekip gittiklerinde belki bir iki damla akıtır gözlerim, keyiflerini bozacağım tanrım, benim planım da bu.
Bir de şu var, şu adam, yazılması gereken hikâyemiz, o adam bir deli tanrım, buluyor hep beni, nerede olursam olayım buluyor, o geldiğinde etrafımdakiler öyle bir dağılıyor ki görmen lazım, sanki bir canlı bomba o, kaçışıyorlar, beni onunla tek bırakıp gidiyorlar, böyle korkunç bir adamla oturup bir şeyler yapmak ne demek biliyor musun, dramatikleştirmiyorum, adı Min Yoongi, yazdıklarının altına imza olarak bu adı bırakıyor.
Ben ona yazdıklarımı veriyorum, okuyor, o okurken yanından ayrılmamam gerek çünkü beni takip ediyor, yemin ederim peşimden geliyor yavru ördek gibi, bir yandan da okuyor, düşüp ölmesine neden olurum diye duruyorum, yaslanıyor duvara, uzak durmaya çalışarak bekliyorum onu, gözlerimi ondan en uzak noktaya dikiyorum, ne diyordum, o okuyor, sonra bir fikri varsa sayfanın sonuna yazıyor ve imzasını koyuyor, buradaki anlamı gördün mü tanrım, bu benim fikrim diye damgalıyor resmen, sanki çalacağım cümlelerini, kibir abidesi gıcık.
Sinirlenirim tabii, çok yavaş okuyor yazdıklarımı, o kadar uzun sürüyor ki beklemek, hiç mi kitap okumuyor diyeceğim ama elinde hep bir kitap oluyor, acaba gıcıklığına mı alıkoyuyor beni yanında, yapar mı yapar tanrım, onun alıkoyma huyu olabilir, kütüphanede masaya oturup okuyordu ilk seferinde tamam mı, yanına oturmamak için tepesinde bekliyordum ama yine uzakta duruyordum rahatsız etmemek için, ne yaptı biliyor musun, gözlüklerini alnına çıkarıp bekledi, ben yanına oturana kadar protesto etti beni, oturduğumda gözlüklerini aşağı indirip okumaya başladı, gıcık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
külkedisi
Fanfictionekin kargalarının çığlıklarını devriye gezen polisler yutuyor, bu kadar mı karanlık bu kadar mı sokağım, ya avuç içim ya acım, ya kokum?