7

1K 24 505
                                    

-

Gecenin hiç de sevecen olmayan hatta sahici bir sevimsizliğin ağır kaşmir pelerinine dolanmış da şıklığıyla gösteriş yapan ve tavandan aşağı pul pul dökülürken iyice koyu kesilen karanlığında uykusuzum tanrım, korkuyorum bu yüzüme gözüme bulaşan karanlığın tek gerçek olduğundan, yataktayım ve uykusuzum, yatakta ve uykusuz ve çok yorgun, Jennie iyi geceler dileyip gittiğinden beri bu dileğin gerçekleşmesini bekliyorum, gecikmeli mi kabul ediyorsun dilekleri, bu odada, bu odanın gecesinde iyi tek bir şey yok şimdi, Jennie'nin kapıdan çıkışını hatırlayıp varlığını yakın kılmaya çalışıyorum çok umutsuzum, burada oluşunu yakın kılmak gibi tanrım, adımlarını geri geri atıyor zihnimde, sürekli iyi geceler diyor Jennie, başımda oluyor, bir an geliyor yeter diyor beynim, daha fazla düşünemiyorum bunu, somurtuyorum, evin tepesinden bir uçak geçiyor ve ben içimden bu uğursuz gecenin adına tatlı sözler uydurmuş tüm şairleri esefle kınıyorum hatta bu kadarıyla yetinmiyorum yanılgılarına dair öz eleştiri vermelerini umuyorum, sensin abartan, bize ne işte yapsınlar mezarlarından çıkıp çıkıp, zamanında gece için şöyle demiştim ama çok da öyle değildi nasıl da yuttunuz demeleri gerek, biz de utanmalıyız kanmalarımıza, yüzümüz kızarmalı, evet, şımartmasın kimse geceyi, ama şimdi öyle bir gecedeyim ki tanrım, üzerine konuşulur bir gece bu, öyle bir gecedeyim ki mezarlar pekâlâ açılabilir, bir ölü kafilesi bir anda bu tavan altında bizle soluk alabilir, omuzlarından toz toprak dökerek yürüyen böyle kemiklerinin üzeri bir avuç et giyinmiş çağının en güçlü şairleri tüy gibi hafif oturabilir yatağımın ucuna, ben de yer açmak için iyice kıvrılırım kendi içime, saklayamadığım çıplak ayaklarım için iki mısra söyler belki içlerinden en delisi, sonra bir diğeri düzeltir onun deyiş hatasını, öteki taraftan biri ise bambaşkasının doğru olduğunu iddia eder, çok geçmeden başlar ölü şair meclisinin küflü gürültüsü, biz de geceye dair güzel mısraları için toplu özür aldıktan sonra kışkışlarız onları, bir tanesi ben aslında geceye sövmüştüm diyormuş tanrım, kıyamayız onu yanımızda tutarız, diğerleri gerisin geri mezarlarına yürür, odamdaki tozu toprağı avuç avuç toplayıp masasının başından yatağına dönen çocuk gibi mezarlarına inmeye giderler işte, deliler, geceye söven şairin bir avuç bedenini pencere önündeki saksıya yatırır uyuturuz, biliyor musun ardında söz bırakıp giden delidir tanrım, tabii, hatırlanmak isteyen biraz çatlaktır, mesela sen, unutulmak istemeyen, unutana unutamayacağı son hazırlamış sen, kusura bakma, biraz çatlaksın, en sevdiğim çatlak, beni çatlak kılan yanım, sus bir dinle, ressamları unutmadım, zırdeliler, o kadar renk varken geceyi boyamak neden, geceyi ve gecedekileri hoş resmetmiş tüm ressamlara da gönül koyuyorum ikimiz için birden hatta gecede aşık olmuş ve yine bir gece vakti aşkının balkonu altına geliveren tüm maşuklara gök gürültülü bir fırtına olup kök söktürmek isterken buluyorum kendimi, birden oluyor bu, kıyıyorum hepsine, aşka kin güttüğüm yok, kıskanmıyorum da sevgilileri, sus, gündüzler çuvala mı girdi sanki, gündüz sevişsinler, o anlamda değil tanrım, sevgiyle muhabbet etsinler anlamında, çok fenasın, sus artık, yanağım sıcak mıcak değil, yaslama yüzünü yüzüme, o benim normal yanak sıcaklığım, bir şey diyeceğim şimdi, uykudan ağırlaşmış kapaklarıyla ağlamaktan şiş gözlerim odamın içindeki eşyaların her birini bir başka yaratığa benzetip korkutuyor beni, sen de korkuyor musun, niye söylemedin, yanıma gel, bak şu köşede kambur yaşlı bir cin var sanıyorum böyle agresif de bir karakteri var sakın ha gözlerine bakma, bakınca üstüne uçacak gibi oluyor, onun biraz uzağında kollarını önünde kavuşturmuş keçi sakallı adamı gördün mü işte o çocuk yiyen kör keşiş ve ayağımı yataktan dışarıya uzatırsam kapıp yiyecek beni, gülme, kör olduğu için koku ve işitme duyuları çok gelişmiş, bir kıpırdarsam yutacak beni, gülmesene, sırf bu yüzden tuvalete gidemiyorum saatlerdir, kalbim de korkuyla atıyor, göğsüm ağrılı, biliyorum tabii, mantıklı yanım puslu olsa da biliyorum bir küçük parça gün ışığı olsa eriyip gidecekler, gerçek değiller, ama sen de biliyorsun ki gece çok gerçek, çok sessiz, çok derin, hem karanlık tavandan aşağı pul pul düşe düşe üzerimde birikti ben de gecenin oldum gittim, belki de gece oldum, bilmiyorum ki, tanrım, şu yaratıklar, gözlerimi ne kadar kırparsam o kadar sahici oluyorlar, kurtulamıyorum, gündüze kadar parça pinçik edilirim sanıyorum titriyorum, öyle anlamsız bir korku ki bu, öyle biliyorum ki aslında bu yatakta bu tavan altında tek olduğumu, gecenin oyunu bu, sahtekârlığı, alçaklığı, evet kahpeliği, ağzın dolu dolu söyledin bunu, fenasın tanrım, ama niye soyunu kurutmadın da yüzyıllardır gündüzün peşinde kara bir gölge bu gece, somurtuyorum işte, dilekleri de geç değerlendiriyorsun zaten, şikâyetlere baktığını hiç düşünmüyorum, tabii, on yedi yıldır aralıksız şikâyetlerim oldu birinden sonuç alamadım inkar etme biraz tembellik var sende, paslanmışsın, hani gözlerimi kırpıyorum dedim ya sana, kirpiğimin biri gözümün içine batıyor şimdi, elimi sürdüğümde daha da acıyor sanki daha batıyor, sonra sağ elimin avucuna daha fazla bastıramaz olmuşum tırnaklarımı, bir anlamı kalmamış ki bunun, acıtamıyorum avucum fena olmuş etimde hiç his yok, kısa tırnaklarımın arası kan yuvası, çok çirkin, şu duvardaki gülen suratı sen de görüyor musun, bak üzerine dalların gölgesi vuruyor, kov onu, lütfen tanrım, bir kere hızlı davran, korkuyorum.

külkedisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin