Seyirciyi salak yerine koyup hastane sahnelerini sanki adam kaza geçirmemiş de tansiyonu düşmüş gibi geçiştiren senaristlere inat, ufak bir VeyKen konuşması yazdım. Umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar.
Müşahede odasının camından içeri bakan Kenan, hüzünle karışık bir tebessümle Cemile'nin Veysel'in üzerine titreyişini izliyordu. Cankuşunun elini sıkı sıkı tutmuştu Cemile, yaklaşık iki saat önce uyanmış olan Veysel ise halsiz bakışlarla sevdiğini izliyordu. Yatağın diğer tarafındaki sandalyede Muammer oturuyor, oğluna sevgi dolu gözlerle bakıyordu; pişmanlık, hüzün, umut doluydu bakışları. Veysel'le henüz detaylı konuşmamışlardı ama Veysel çoktan anlamıştı babasının değişmesinin nedenini. Kaybetme korkusu, baba-oğulu birbirine bağlamıştı.
Yavaşça içini çekti Kenan. Veysel uyandıktan sonra kontrollerini yapmış, ardından eşi ve babasıyla baş başa bırakma bahanesiyle kaçarcasına uzaklaşmıştı odadan. Kardeşinin yüzüne bakamıyordu; yerde öylece yatarken gördüğü an geliyordu aklına. "Ya bir şey olsaydı?" sorusunu atamıyordu zihninden, "Ya ölseydi?" cümlesi nefesini kesiyordu. Kardeşini kaybetmekten deli gibi korkmuştu Kenan; hayatında daha önce böylesine büyük bir korku duyduğunu hatırlamıyordu.
İhmalkârlığının getirdiği vicdan azabı yüzünden Veysel'le konuşmak için cesaretini toplayamamıştı bir türlü. Ama adımları bir şekilde onu buraya getirmişti. Kardeşinden uzak kalamamıştı; nasıl kalabilirdi ki? Tüm bu olanlardan sonra onu bir saniye bile yalnız bırakamazdı. Konuşması şart değildi; uzaktan izlese, iyi olduğunu görse, Kenan'a yeterdi.
Ancak hiç de umduğu gibi olmadı. Veysel'in yorgun deniz mavisi gözleri Cemile'den hafifçe yana kayıp Kenan'ın gök mavisi gözleriyle buluştu. Yüzüne hafif bir tebessüm yerleşen genç adam "Abi?" diye mırıldandı sessizce. Böylece Cemile ve Muammer de dönüp cama doğru baktılar. Kaçışı olmadığını anlayan Kenan hafifçe gülümseyip ilerledi ve kapıyı geçip içeri girdi.
"Abi hoşgeldin," dedi Cemile samimi bir sesle. Kenan başını salladı.
"Hoşbuldum."
Veysel'in yüzüne bakamamıştı hala, kardeşinin ise gözleri onun üstündeydi. Muammer hafifçe boğazını temizledi.
"Ben bir Döndü'ye bakayım... Konuşun siz."
Ardından oturduğu sandalyeden ağır ağır kalkıp yavaş adımlarla odadan çıktı. Cemile de abi-kardeşi yalnız bırakması gerektiğini fark ederek ayaklandı.
"Ben de Asuman'lara bakayım, en son neredeydiler Kenan abi?"
"Şey... Şu hastanenin karşısındaki lokantaya iftara gittiler." diye mırıldandı Kenan. Cemile kaşlarını kaldırdı.
"Sen?"
"Ben çok aç değilim, kafeteryada bir-iki şey yiyip açtım orucumu."
Kenan'ın keyifsizliğinin farkındaydı Cemile. Derin bir nefes alarak gülümsedi.
"Peki madem... Cankuşum, ben gelirim biraz sonra, tamam mı?" dedi arkasını dönüp Veysel'e bakarak. Veysel hala takılı olan boyunluk yüzünden başını sallayamasa da gözlerini kapatıp açtı.
"Tamam Cemile'm..."
Sevdiğinin elini son kez öpen Cemile Kenan'ın yanından geçip odadan çıktı. Böylece Kenan'la Veysel baş başa kalmıştı.
İç geçiren Kenan, yavaş adımlarla yatağa yaklaştı ve usulca yatağın kenarına oturdu. Başından beri kaçındığı şeyi yapmak zorunda olduğunun bilinciyle yutkundu ve gözlerini kardeşinin gözlerine çevirdi. Veysel ona ne nefretle bakıyordu, ne kızgınlıkla, ne öfkeyle; bakışlarında sadece sevgi vardı. Biraz da hüzün...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Shots • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGönül Dağı'ndan Veysel ve Kenan'la alakalı, birbirinden bağımsız bölümler ♡ Dizide asla göremeyeceğimiz ama görmemiz gereken sahneleri, çok güzel yazılabilecekken geçiştirilen olayları da yazıyorum. Bütün Gönül Dağı ve VeyKen Fc'yi beklerim 🌸