"Ah, bu arada ben Mediocris Terra'dan Jeon Jungkook. 18 yaşındayım ve buraya büyükbabam büyücü Vetus'u bulmaya geldim. Ama geçitte bir sorun çıktı galiba. Ağaca düşmek benim planımda yoktu." diyerek elini saçlarına attı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~3.Gün~
Şimdi masada karşılıklı oturmuş yemeğimizi yerken teyzemin Jungkook'a sorduğu soruları peri çocuğun -evet ona peri çocuk demeye başladım. Çünkü tam bir periye benziyordu. Onlar kadar güzel- sabırla cevaplandırmasını izliyordum.
"Tae ile yaşıtmışsınız. Nerede tanıştınız peki? Tae senden hiç bahs etmemişti. Bu merakımı mazur gör, lütfen."
"Hayır, efendim. Sorun yok. Aslında yeni tanıştık sayılır. Bir kaç ay oldu. Aynı okula gidiyoruz. Oradan tanıyoruz birbirimizi."
"Ne güzel. Taehyung'un arkadaşlarının olması beni çok mutlu ediyor." dedi teyzem bana gülümseyerek.
Ben de ona karşılık verdikten sonra yeniden yemek yemeye geri döndük.
Teyzem kısa süre sonra ayağa kalkarak, "Size afiyet olsun, çocuklar. Ben uyumaya gidiyorum. Biraz yorgunum ve sabah erken kalkmam gerek. Bir şeye ihtiyacınız olursa beni çağırın. Bi'tanem yemek için teşekkürler. Size iyi geceler." diyerek saçımı karıştırdı.
"Teşekkür ederiz, efendim. İyi geceler." Jungkook da yerinden kalkarak tabağını alıp bulaşık makinesine koydu.
"İyi geceler, teyze." Teyzem mutfaktan çıkmıştı. Jungkook ve ben şimdi başbaşaydık.
"Jungkook, hadi odama çıkalım." diyerek ben de yerimden ayaklandım.
Jungkook'la birlikte odama gelmiştik. Şimdi o yatağımda oturmuş bense sandalyemi çekip önünde durmuştum.
Aklımda hâlâ cevaplanmamış sorular vardı ve ben bunları peri çocuğa sormaktan çekinmiyordum. "Jungkook-ah, büyükbaban neden dünyada?"
"Sana bahsettiğim Sanctus Liber'in dünyadaki korumalığını yapıyor. Onu bu iş için görevlendirdiler. Buraya sizin zamanınızla... 11 ay önce geldi. Ben de bu süre içerisinde Mediocris Terra'da yalnızdım. Büyükbabamın yerini bilmiyordum. Dux Magus-" cümlesini bitirmesine izin vermeden hemen sordum, "O ne demek?"
Derin bir nefes alarak devam etti, "Baş büyücü. Mediocris Terra'nın baş büyücüsü. Onun sayesinde büyükbabamın bu şehirde olduğunu öğrendim. Daha sonra buraya gelmek istediğimi söyledim. Ama izin vermedi. Bunun tehlikeli olduğunu ve büyükbabamın beni ona emanet ettiğini söyledi." dedi yavaşça geriye yaslanarak.
"Neden geldin peki? Dünya gerçekten tehlikeli bir yer. İnsanlar sana zarar verebilir." Sonlara doğru kaşlarım hafif çatılmıştı. Söz dinlememesi beni biraz sinirlendirmişti.
"Büyükbabamı merak ettim. Bana sürekli Parvus aracılığıyla mektup gönderirdi. Ama son 3 aydır ondan mektup almadım. Başına bir şey gelebilir. Kara büyücüler kitabın yerini öğrenmiş olabilir ve büyükbabama bir zarar vermiş olabilirler." dedi sinirli bir şekilde. Galiba büyükbabasından ayrı kalmak ve ona bir şey olması durumu onu hem endişelendiriyor hem de kızdırıyordu.
