22. 04. 2007
Sanzu gözüne gelen gün ışığıyla yerinde kıpırdandı. Bu şekilde rahat uyuyamayacağını anladığında homurdanarak yataktan kalktı ve pencereye doğru ilerleyip perdeyi kapattı.
O sırada aklına Suzume geldi. Çocuklar sabah erken kalkar ve mızıldanırdı. Fakat Suzume'den hiç ses yoktu. Ölmüş müydü acaba?
Nedense Sanzu ölmesini istemiyordu. Ondan nefret ediyor olması gerekiyordu. O halde neden...
Muhtemelen gelip geçici, aptalca bir histi.
Gözüne gelen pembe saçları için bir toka buldu ve topuz yaparak başının üzerine sabitledi. Hâlâ birkaç tutamı gözünün önüne geliyordu ama eskisinden daha iyiydi en azından. Gece, Suzume'yi salondaki koltuğa bırakıp kendi odasına çekilmişti. Umarım salonun ağzına sıçmamıştır, diye düşündü Sanzu.
Odaya hızlıca ilerledi ve kapıyı polis gibi kırarcasına açtı. Hızlıca göz gezdirdi. Oda bıraktığı gibiydi, muhtemelen Suzume koltuğa yayıldığı gibi uyumuştu.
Fakat öyle değildi. Suzume 3 yaşında değildi. 16 yaşındaki Zu, Sanzu'nun tam karşısındaydı.
22. 04. 2007
"Tokyo Islahevi'nde çıkan yangında, bir yaralı veya ölü bulunmasa da tutuklu olan Kazutora Hanemiya kaçtı. Kazutora Hanemiya'nın aşağıda bulunmaktadır. Eğer bulunması durumunda bu numarayı..." Senju kendi kendine okumaya devam etti. "...aramanız rica olunur."
"Kazutora mı?" Takemichi'nin gözleri şaşkınlıkla aralandı. "Gittiğim son gelecekte böyle değildi. Hem, düzgünce ıslah olmak istediğini söylememiş miydi? Belki de o da zamanda ileri gitmiştir."
"Hayır," diye itiraz etti Chifuyu. "Baji-san bu gece yoktu. Belki biraz hava almak istediğini düşünmüştüm ama..."
"Baji'nin bu kadar..." İnupi doğru kelimeyi bulmaya çalıştı. "bu kadar deli olduğunu tahmin etmemiştim."
Mitsuya günler sonra gülümsedi. Tanıdığı Hakkai'nin gitmesi onun son zamanlarda çok yıpratmıştı. "Eskisi gibi çılgın. Umarım kameralara yakalanmamışlardır."
Senju heyecanla gülümsedi. Gözleri hevesle ışıldıyordu. "ÇOK HAVALI! Ben de Suzume için aynısını yapmak istiyorum!"
"Suzume nasıl oldu acaba?" diye mırıldandı Chifuyu. Yakın arkadaşlardı. "Bir ara bebeğe dönüştüğünü duymuştum ama doğruluğu kesin değil."
"İzana'nın canlanması hâlâ garibime gidiyor." dedi Takemichi. "Yani, gözümün önümde ölmüştü... Bu olaylar gerçekten çok karmaşık. Bazen İzana yerine Emma ya da Shinichiro canlansaydı daha mı iyi olurdu diyorum ama bu çok bencilce bir düşünce."
"Hepimizin bencilce düşünceleri var," dedi Chifuyu, Takemichi'nin sırtını sıvazlarken. "Baji-san canlandığı için mutluyum. Çok aptalca ama... mutluyum işte."
22. 04. 2007
-Suzume-Geri gelmiştim.
Bu sefer kanlar içinde değildim, bunca olay içerisinde şükredecek bir şey çıkabilmesi ne büyük şanstı. Aynı bedenin içindeydim, yine 16 yaşındaydım.
Ama nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Duvarlar-genellikle yeşil ve sarıydı- renkliydi ve her renkten eşyalar yerlere dağılmıştı. Duvarlarda posterler vardı. Masanın üstünde muhtemelen tarihi geçmiş olan mısır gevreği vardı. Sanki uyuşturucu kullanarak etrafa bakıyormuşum gibiydi. Garip ama güzel bir yerdi.
Yalnızca biraz daha temizliğe ihtiyacı vardı.
Kapı aniden açıldığında hızlıca oraya döndüm. Bu Sanzu'ydu. Saçını topuz yapmıştı, çok hoş görünüyordu. Asıl kız olan ben olmama rağmen saçımı onun gibi yapamıyordum. Üstünde mavi bir bornoz vardı, pembe saçlarıyla harika (!) bir uyum içerisindeydi. Uykudan yeni uyanmış olmalıydı.
"Şey, hangi yıldayız?" dedim cevap vermesini umarak.
Aniden bileğimi tuttu ve beni süzdü. "Sen 16 yaşındasın, değil mi? Eğer öyleyse, şu an tam olman gereken yıldasın."
"Rahatladım," dedim derin bir nefes vererek. "Burada zehirli olmayan bir şey var mı? Çok acıktım da."
"İlk başta Mikey'i görmen gerek." Beni zorla sürükleyerek koltuktan kaldırdı ve kapıya yöneldi.
"Böyle mi gideceksin?" dedim kıkırdayarak. "Yaz dizilerinde patronunu baştan çıkarmaya çalışan şapşal kızlar gibi."
Dediklerime göz devirdi ve kendi odası olduğunu düşündüğüm yere yöneldi. Gitmeden önce konuştu: "Şu an bebek olmadığını göre seni istediğim gibi dövebilirim."
"Asıl ben seni döverim, manyak herif."
"Dua et ki Mikey sana bakmamı istedi. Yoksa..." dediğinde sözünü kestim.
"Tamam, sus artık. Git giyin." Oflayıp odasına girdi ve sertçe kapıyı kapamadan önce şunları söyledi:
"Eğer kaçmaya çalışırsan Mikey seni illaki bulur. Bunu unutma."Ne yazık ki doğruyu söylüyordu.
Kapıyı sertçe kapamasını boş verip evi gezmeye başladım. Lunapark gibi rengarenkti. Emin'im Senju olsa buraya bayılırdı.
Senju... Onu özlemiştim. Kafamı sallayıp kendime küfrettim. Şu an duygusallaşmanın sırası değildi. O iyi olmalıydı.
Çekmeceleri karıştırıyordum ki karşıma çıkan şeyle kaşlarımı çattım. Bunlar... hap?
Sanzu'nun bir hastalığı falan mı vardı? Yoksa öylesine basit ağrı kesiciler miydi? Birini elime alıp inceledim.
O sırada Sanzu gelmişti. Altına siyah bir kot pantolon giymişti. Dağınık topuzunu bozup at kuyruğu yapmıştı. Beyaz bir gömlek gitmişti ve üstünde Kantou Manji'nin üniforması vardı.
"Eğer onu o kadar sevdiysen senin olabilir." dedi Sanzu dalga geçercesine. "Sen de o kadar masum değilmişsin. Hırsızlık, uyuşturucu..."
"Uyuşturucu?"
"O elindekinin ne olduğundan haberin var mı?"
Yüzümü buruşturup cebime attım. Neden aldığımı bilmiyordum, muhtemelen hiç içmeyecektim. Ama kendisi bana veriyorsa almaktan zarar gelmezdi herhalde.
"Nerede beleş, oraya yerleş." diyip güldü Sanzu.
"Sen sus bakayım."
"Hadi, gidiyoruz." dedi ve sonunda bu dağınık evden çıktık.
Motora bindiğimde, ben de arkasına binmiştim. Hiç kask falan takmıyordu, haliyle ben de ona uymak zorunda kalmıştım. Tam çalıştıracaksın aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı ve motordan indi.
"N'oldu?"
Cevap vermek yerine raflardan birinden aldığı kaskı bana fırlattı. Havada yakaladım. Kask siyahtı, üstüne mavi ateş motifi çizilmişti. Üstünde çizikler olsa da sağlam duruyordu.
"En azından ölme," dedi Sanzu. "Eskiden ne zaman Shinichiro'nun motoruna binsen bir yerlerini yaralardın."
Motora geri bindiğinde, arkasından şaşkınlıkla bakan beni bırakmıştı. Gözlerim dolsa da gülümsedim ve kaskı taktım. Gitmeye başladık.
Sonunda olaya biraz daha aksiyon kattım. Suzume de geri geldiğine göre kavgalar başlayabilir.
Sizce Sanzu mu Senju mu?
835 kelime~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tekrar|Tokyo Revengers
Science Fiction"Delirdiğimi düşüneceksin ama zamanda yolculuk yapıyorum. Ve sanırım zaman döngüsünün içine sıçtım. Hakkai bir anda yaşlandı, 60 yaşında gibi gözüküyor. Haberlerde de bu tarz şeyler var. İnsanlar aniden yaşlanıyor veya gençleşiyor. Hatta bazıları di...