yirmi dokuz

13K 980 225
                                    

1 hafta sonra
Özgür,

"Çıkabilirsiniz arkadaşlar."

Derin bir nefes verip gözlerimle sııftan ayrılan hocayı takip ettikten sonra sıramda yan dönüp bizimkilere baktım. Üçü de konuşmuyor kendi işiyle ilgileniyordu.

Konuşmalarını bekledim ama yine üçünden de ses çıkmıyordu doğru dürüst.

"Ne o öyle ağzınızı bıçak açmıyor kaç gündür, hayrola?" dedim gözlerimi kısarak.

Murat başını diktiği sıradan kaldırdı.
"Ne olacak oğlum her zamanki gibi değil miyiz?"

"Değiliz?" diye direttim.

"Hasbinallah... Bir şeyin var mı yürüyen cinsellik?" Emirhan'a hitaben sorduğunda Emirhan başını koyduğu sıradan kaldırmadan yüzüne baktı.

"Yok." dedi normal bir sesle.

"Senin bir şeyin var mı sarı civciv?" dedi Barış'a.

Barış burnunu karıştırdı.
"Ben sarışın değilim."

"Öylesin kafaya bak." diyip başına hafifçe vurdu.

Barış ters ters bakıp önündeki defteri karalamaya başladı.

"Bende de bir şey yok." dedi ellerini kaldırarak.

Sırada tamamen onlara döndüm.

"Fark ettiysen uzun zamandır keko depresif sözlerini kullanmıyorsun Murat?"

Barış'a baktım.

"2 haftadır Ada'dan bahsetmiyorsun?"

Emirhan'a döndüm.

"Sen gelen her kızı geçiştiriyorsun."

Eğer arkadaş grubunun babasıysanız onlardaki en ufak değişimi fark ederdiniz. Enerjilerini kaybetmelerini veya aksi şekilde daha enerjik olmalarını takip ederdiniz. Bu bir yerden sonra görev değil de her zamanki işinizmiş gibi geliyordu.

"Özgür bir gün sana kedi alacağım ona babalık yap da bizi bir rahat bırak diye." Barış bilmiş bilmiş konuştuğunda gülerek ona döndüm.

"Bak sen küçük civcive."

"Ya ben sarışın değiliiiim. Emirhan sarışın mıyım?"

Emirhan göz ucuyla ona bakıp başını hayır anlamında salladı.

"Lan sarı aklıma gelmişken; senin çekmecede ben baya ekler buldum ne ara aldın?" Murat şüpheci bir şekilde konuşup arkasına yaslandı.

Barış gözlerinin içine baktı.
"Hep sana aldırmak istemediğimden kendim aldım. Kötü mü yapmışım?" dedi gülümseyerek.

Murat hafifçe güldü.
"Sen bizi düşünür müydün?"

Ellerini önünde birleştirip kirpiklerini kırpıştırarak baktı yüzüne.
"Aşk olsun Murat'çığım ben hep seni düşünüyorum."

Murat gülümsedi.
"Aşk olsun tabii, güzel şey. Yaşamayı bilene."

Emirhan başını sıradan kaldırırken ters ters baktı.
"Heeeh ben de nerede kaldı Allah'ın Angaralısı diyordum. Hoş geldin kro."

"Düzerim seni." dedi Murat da aynı şekilde ters ters bakarak.

Emirhan alt dudağını ısırıp kaşlarını kaldırdı.
"Düzsene."

"Tövbe tövbe." diyip güldü.

Hepimiz güldük. Barış Murat'a heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatmaya başladığında Emirhan sırtını göğsüme yaslayacak şekilde uzanıp ayaklarını sıraya uzattı. Kolumu kaldırıp daha rahat yatmasını sağladım. Kulağına doğru eğildim.

"Sen Yiğit'le mi konuştun?" dediğimde doğrulmaya çalıştı ama izin vermedim.

"Sen nereden biliyorsun?"

"Bu durgunluğuna başka açıklama getiremedim."

Ellerini yüzüne atıp ovuşturdu, sıkıntılı hali beni de sıkıntıya sokuyordu.

"Bilmiyorum Özgür ya, bir şeyler yapmaya çalıştıkça batırdım galiba."

"Ne yapmaya çalıştığını bir anlasam yardım edeceğim be Emirhan." dedim camdan dışarıya bakarken.

Derin bir nefes verdi.
"Boş ver. Önemi kalmadı artık. Bu saatten sonra ne düşman oluruz ne dost."

Camdan dışarıya bakmayı sürdürürken cevap vermedim.

————

Sinan,

Omzumu tutarak başımı edebiyat kitabımdan kaldırdım ve derin bir nefes aldım. Dersler ve konular gittikçe artıyormuş gibi geliyordu. Yani aslında normaldi, sonuçta zaman ilerliyordu ve konular da birikiyordu. Günlük tekrarıma ve hedeflerime ulaştıktan sonra sandalyeyi geri sürükleyip kollarımı kaldırarak esnedim. Dönen sandalyeyi masadan karşıya doğru çevirip kendi halinde takılan arkadaşlarıma baktım. Yamaç telefonundan maç özeti izliyor, Yiğit elindeki deftere bir şeyler karalıyor, Batuhan uzanıyordu.

Son zamanlarda Batuhan için endişelenmeye başlamıştım, hali hal değildi. Doğru düzgün yemek yemiyor, konuşmuyordu. Okulda derslerde sürekli uyuyor, yurda geçince yine yatağına uzanıp kalıyordu. Bazen gruptan mesajlaşıyorduk ama ne zaman mesaj atsak hep tek tik oluyordu.

Üçümüz de ona ısrarla bir şey olup olmadığını sormuş olmamıza rağmen hiçbir şey olmadığını söyleyip geçiştirmişti. Eğer bir derdi varsa artık gerçekten saklamasına bile kızmazdım. Üzülüyordum.

"Batuhan Ada hikaye atmış." dedi Yamaç elini çenesine yaslayıp ona bakarak.

Batuhan battaniyenin altından çıkmadan cevap verdi.
"Ne güzel."

Üçümüz de birbirimize baktık. Ada'yı umursamayacak kadar büyük bir sorunu vardı ve bu cidden korkutuyordu.

Yamaç telefonunu kapatıp çekmecenin üzerine koydu ve koşarak Batuhan'ın yanına gidip kedi gibi battaniyesinin altına girdi. Başını açıp kollarını beline sardı.

"Böyle durup tüm moralimi sikme, ben senin belanı sikerim yoksa." dedi dişlerini sıkıp kolunu ısırarak.

"Yamaç..." Hafifçe güldü ve kafasına vurdu. "Bir şey yok halimde, iyiyim diyorum."

"Aynen biliyorum ben o 'iyiyim'leri." dedi Yiğit alay ederek.

Yamaç eğilip yanağını ısırdı ve acıtana kadar bırakmadı.

"Acıyor hayvan!" Batuhan bağırıp uzaklaşmaya çalıştığında gülerek ayrıldı ve sıkıca öptü.

"Acısın bana ne." dedi ve kollarını iyice sardı.

Batuhan ona doğru döndü ve karnını gıdıkladı. Yamaç gıdıklanmaktan hiç hoşlanmazdı.

Gülerek ama aslında kızgın bir şekilde bağrınmaya başladığında gülerek başımı iki yana salladım.

"Bağırmayın uyandıracaksınız insanları." dediğimde Yamaç sustu.

Yiğit ayağa kalkıp Batuhan'ın yanına gitti ve çok geniş olmayan yatakta Yamaç'ın üstüne çıkarak kendine yer buldu.

"Bir sorunun var belli. Anlatmak istemeyebilirsin, bunu anlarım. Anlatma. Çok sıkışırsan yine de burada olduğumuzu bil." dediğinde Batuhan gülümseyip başını salladı.

"O zamaaaan!" Ayağa kalktığımda üçü de aynı anda bağırmaya başladı.

"Sinan hayır!"

Koşarak hepsinin üzerine atladığımda bağırışmaları tüm yurtta yankılanıyordu...

————

öylesine yazdım işte

Düşman (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin