6

136 12 78
                                    

5 yıl önce

Zeynep

Elimdeki toz bezini sallayıp üzerindeki tozlardan arındırığımı düşününce tekrar sehpanın üzerini silmeye başladım.

Temiz olmuştu bez artık. Yani. Bence.

Mutfaktan yükselen atışma seslerini duyduğumda 'bu çocuk hiçbir zaman olmayacak' bakışlarım eşliğinde kafamı iki yana salladım.

"Ya hep bana söylüyorsunuz! Biraz da ablam yapsın." diyen kız kardeşimin sesini duyunca tam ağzımı açacaktım ki annem konuşmaya başladı.

"O etrafı siliyor. Gel şuraya yıka şunları!"

"Of!"

"Of, Trabzon'da."

Annemin artık tüm ev ahalisi tarafından bilinen gelenekselleşmiş şakası sonrasında kardeşim küçük bir çığlık atmış, ben de anırarak gülmeye başlamıştım.

"Bizde İzmir'deyiz!" 

Evet, ilk defa uçağa binmiş; ilk defa İzmir'e gelmiştim. Gelmez olaydım.

Hafif bir sesle şarkı mırıldanarak önümdeki sehpayı kenara koyduğum sırada kapının açılıp kapanma sesini duydum.

"Bak abim geldi. O yıkasın işte. Sal beni!" diyen kardeşim hâlâ annemin gazabından kurtulabileceğini sanıyordu. Yazıktı.

"Çoraplarını çıkarıp gir içeriye, yeni sildim oraları."

Abim sesini bile çıkarmadan direkt çoraplarını çıkarıp salonun diğer ucuna ilerledi. Ben bu sefer dolabın kapaklarını silerken kardeşim de odaya girmiş ve bilgisayarından uzak kaldığı için oflamaya başlamıştı. 

"Pişt!"

"Ne!"

"Ne bağırıyon lan dümbelek?" deyip sırıtınca sinirlenmeye başladığını anbean yükselen omuzlarından anladım. Sinirle homurdanarak kendini yatağa attı.

Annem "Halanlar nerede?" derken bende onlara dikkat kesilmiştim. "Nereden bileyim ben!" diyen abim anneme ilk defa böyle sert çıkışmıştı. Açıkçası bir şeyler olduğu belliydi ancak sinirlerimi bozmaya gerek yoktu. Zaten bozuklardı. Ama olsundu. 

Halamların evinde, onlar olmadan temizlik yapıyorduk. Onlarda geziyorlardı. Misafir ne zamandan beri ev sahibi olmuştu bilmiyorum ama beni burada unutup gidebilirlerdi, sonuçta yapmadıkları şey değildi. Beni asla yurtta unutmamışlardı. Asla (!)

"Niye bağırdın şimdi?" diyen annem hala uzlaşmacı tavır takınıyordu. "Boşver!" diyen abimin velovski olduğuna kanaat getirdim. Abim bizim bulunduğumuz odaya gelince direkt yere oturdu ve sessizce durmaya başladı. Ne olduğunu sorabilirdim ancak büyük ihtimalle bana sert bir tavır gösterirdi.

Susmak benim için hep en iyisi olmuştu. Susarak zararı en aza indirmiştim. Konuşmak acıydı sadece.

Bir süre sonra annem odanın kapısında görünmüş, yavaşça abimin yanına yaklaşmıştı. Sakin bir tavırla aynı zamanda şakalaşarak neden durgun olduğunu sordu. Karşılık olarak bir hıçkırık sesi duymayı beklemiyor olacaktı ki bir süre sessiz kaldı. Kaldık. Hepimiz şok olmuştuk.

"Yine ne dedi? Bu adamdan bir halt olmaz." diyen annem de sinirlenmişe benziyordu.

Bense damarlarımda sadece sinirin kol gezdiğini hissediyordum. Bir süre sinirimi içimde yatıştırıp evdekilerin de sakinleşmesini bekledim. Yaklaşık beş on dakika sonra anneme dışarıda biraz hava alacağımı söyleyip hiçbir yerini bilmediğim sokağa adımlarımı attım.

vişne suyu hırsızı | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin