1

775 132 139
                                    




Hayatında varoluşu dışında her şeyi yolunda giden bir insan olarak söylemeliyim ki, bazı şeyler gerçekten zorlayıcı olabiliyordu. Varoluşuma bir yandan kızsamda, omega olmayı diğerleri kadar büyütmüyordum da gözümde. Bir beta ya da alfa kadar normalken, statü olarak içinde bulunduğum bu ayrım kendimi bildim bileli sorgulayıp cevap bulamadığım yegane şeydi zaten. Yinede düşünce yapım her ne kadar bu yönde olsa da, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda da işler değişecek gibi değildi. Haliyle bende ona göre ayak uydurur hale gelmiştim.

Ailedeki tek omega erkek olmam ve bu anlamsız hiyerarşik düzende cinsiyetim ile hiçbir şey yapmadan yer edinmem imkansızdı. Mesela bir alfaysanız, hele ki şansınız varsa bir de baskınsanız, hayatınız için endişelenmenize gerek bile yoktu. Ama benim gibiler öyle değildi. Özellikle de varlıklı bir ailenin oğluyken..

Omega oluşumun utancını -ki bunu toplum böyle değerlendiriyordu- ailemin dediğine göre sürekli kendimi geliştirerek örtmeliydim. Bu yüzden derslerimde başarılı olmanın yanında birçok sanat, spor gibi dallardaki branşlara itilmiş; omegalığım ortaya çıktığından beri kelimenin tam anlamıyla dolu dolu geçirdiğim bu hayatın içinde, hayatsız olmuştum.

Evet hayatım yoktu. Sürekli kendimi kitaplara veriyor, bir enstrüman öğrendikten sonra başka bir enstrümana geçiyor, davet yemeklerinde konu olmamak için yaptığım tablolar ile ön plana çıkıyordum. Kısacası tüm bu uğraşlar benim varoluşumu perdeliyordu.

Öte yandan ise bu boktan durumla yaşamanın zorluğunu algılamayıp omega olarak dünyaya gelmenin bir nimet olduğunu belirten, kafayı güzellik ile bozmuş bir kitle vardı. Onlara göre alfaların ilk tercihi olmak, diğer cinsiyetlere göre daha güzel ve narin yapıda dünyaya gelmek; bize sunulan tanrının bir hediyesiydi. Sikeyim be hadi oradan.

Sıkıntıyla yatağımda debelenip üç gün önce, Jeongin'in ailesi ile yediğimiz akşam yemeğinde olanları düşünüyordum. Yani yılın en sevdiğim zamanları olan, bahar zamanının nasıl zehir olacağını.. Sebebi ise babamın tenis akademisine girmem konusunda verdiği kararıydı. Resmen canıma okumuştu ve hayatımda hiç endişelenmediğim kadar endişelenmeye başlamıştım.

•••

Flashback

"Gerçekten çok memnunuz, yıllardır seçkin ailelerin çocuklarını ağırlıyorlar ve Jeongin'imiz öğrenci başkanı. Eminim Felix ile ilgilenecektir." Bayan Yang'ın konuşması ile itiraz etmek istesem de, onlar gidene kadar sessiz kalmak zorundaydım. Kadının böyle bir akademi hakkında iyi olarak bahsetmesi bile samimi olmadığını anlamaya yetiyordu. Yalan yoktu Jeongin ile kendimi bildim bileli çok yakındım ama o ne kadar bana yakın olsa da, ailesinin içten içe beni batıracak yer aradığından emindim. Sebebi ise bazen aileme karşı bile sakınmadıkları omega nefretiydi.

Babam bir süre sessiz kalıp Bayan Yang'ın önerisini düşünürken bende Seul Tenis Akademisi'ne gidişim onaylanırsa nasıl azap çekeceğimi düşünüyordum. Abartmıyordum, Seul Tenis Akademisi tam bir cehennemdi. En azından omegalar için.

Genelini alfa ve betaların oluşturduğu bu yatılı okulda, hem omega sayısı varla yok arasındaydı hem de her türlü pislik dönüyordu ve Bayan Yang düpedüz yalan konuşuyordu. Yinede dediği gibi birçok seçkin ailenin çocuğu burada bulunuyordu.

Yatılı okulun sezonları genelde bahar döneminde açılıyordu. Benim gibi üniversiteye giden öğrencilerin -ki yaz zamanı geldiğinde lise öğrencileri de ekleniyordu- bulunduğu ve final sınavlarının denk geldiği Mayıs ayı harici, Nisan-Eylül ayları arasında süren bir okuldu. Sonrasında ise lisansa sahip olunuyordu. Jeongin ise milli takıma girme hayalleri olduğundan eğitimini bir sene daha uzatmış ve akademide öğrenci başkanı olmuştu.

Less Than Zero //  HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin