Simsiyah giyimli bir grup insan vardı arkamda. Önümde ise sevdiğim. O gün her şey siyahtı benim için. Saçlarım, giysilerim, güneşin saçtığı ışık bile onsuz yeterli gelmiyordu bana. Ve sen sevgilim, niye girdin kara toprağın altına? Yavaşça çöktüm yere, ellerim soğuk mermerde dolaştı bir süre fakat en sonunda dayanamayıp eğildim, başımı koydum. Soğuğa değen yüzümle titredim fakat bu neydi ki benim içim titrerken? Gözyaşlarım ilk önce mermerle oradan akıp da toprakla buluştu, gülümsedim. Belki hissetmişsindir böylece gözyaşlarımı diye. Burnumda çilek kokusuyla bir kez daha öptüm seni, çilek kokulu sevgilimi. Nasıl kıymıştı o güzel tenine? Aklımda bir sürü soru ama hepsini silip atan da bir acı vardı. Yavaşça kaldırdım kafamı sana baktım,
" Seni sevmek, dokunmaya kıyamadığım kelebeklerin kanatlarını öpmek gibiydi. "