11.Bölüm Güzel bir kız

41 6 11
                                    

Cuma günü

Elimdeki kitapları Nil'in sırasına bıraktım, Nil şok olmuşçasına bir bana birde kitaplara baktıp "Bitirdin mi şimdi sen bunları!" diye bağırdı. Başımı evet anlamında sallamamla Nil ayağa fırlayıp koluma girdi.Nil, biz bahçeye inerken durmadan "İşte bu sonunda imza gününe o vizyonsuz Deniz'den başka birisiyle katılacam!" diyip kendini heyecana sokuyordu onu böyle görmek beni çok mutlu ediyordu şuan küçük bir kızdan farksızdı. Bahçeye inmemizle Nil benden ayrılıp Cansel'e sarılmaya koştu ve ben uzaktan agalar gurubunu izledim.

Nil Cansel'e sarılıyorken İrem ve Rüya onları kıskanıp onların üstlerine atlamışlardı , Emre ve Çağatay onlara gülürken Deniz "Rüyaaaaa iyi misin!?" Diye bağırmıştı ve Rüya tepki olarak elindeki topu onun suratına cuk oturacak şekilde atmıştı. Deniz'in topun etkisiyle yere çakılışına Buğra'da dahil herkes kahkalar atmıştı ve ben sadece onlara bakıp tebessüm ettim. Eskiden ne çok
nefret ederdim öğle aralarından o bir buçuk saat ne kadar yazı yazsam da ne kadar kitap okusam da ne kadar hayal kursam da asla geçmezdi. Şimdi her şey ne kadar farklıydı öğlen arası dışında bütün teneffüslerim Papatya ile geçse bile öğlen arası için heyecan duyuyordum ve o bir buçuk saat hayatımın en hızlı ve en güzel geçen bir buçuk saati oluyordu. 17 yılımı geçirdiğim o okuldaki kimsenin bana hissettiremediği mutluluğu onlar 5 günde hissettirmişlerdi. Hala eski hayatıma dökmek istesemde onların yanında olunca hiç gitmek onları bırakmak istemiyordum . Sevilmek buydu demek ki, kos koca 17 yıl boyunca arayıp asla bulamadığım, üzerine hayaller kurduğum sevilme hissi demek ki gerçekte böyle hissettiriyordu. Hayallerinde beya yazılarım da açıklayamayacağım kadar güz el hissettiriyordu.

"Oyoş!" İremin bana el salladığını ve adımı haykırdığını fark etmemle yanlarına koştup oyuna katıldım. Cansel ve Rüya dışında hepimiz düpe düz felaket oynuyorduk Deniz ve Emre yine az çok becerebiliyorlardı fakat geri kalanımız çok rezalet bir durumdaydı basit, ben bu halimizi seviyordum çok komikti. Nil topu defalarca karşıya atmaya çalışırken kendine isabet ettirmişti , ben topu hep okulun diğer tarafına atıyordum, İrem bizi motive etmekten ve sarılmaktan oyunu oynamıyordu , Buğra ve Çaagatay topu sürekli karşılamak için atlayıp birbirleriyle çarpışıyorlardı, Deniz Rüya ona her baktığında hava atmaya çabalayıp kendini sakatlıyor ve Emre vurduğu şeyin top olduğunu unutup topa bütün siniriyle vuruyordu. Bunlar olurken Cansel ve Rüya ne yapıyorlar bilmek istermisiniz? Çok havalı şekillerde paslaşıyorlardı özellikle de Rüyanın servislerinde ağzım açık kalıp onu izliyordum biz bu kadar komik bir durumdayken onlar nasıl böyle harika olabiliyorlardı aklım almıyordu. "Hey koçları konuşurken duydum spor maçları başlayacakmış önce basketbol sonrada volleybol maçları yapılacakmış." dedi Nil Cansel'in attığı muhteşem servisten kaçarken.
Deniz ağzını Nil'i taklit edercesine açtı ve sesini incelttip"Senden duymasak şaşardım zaten nerede ders dışı bir etkinlik var ilk duyan sen oluyorsun."dedi. Rüya göz devirip ağzını Denizin yaptığı gibi oynattı. Deniz bunu fark edince elini hemen ensesine koydup utanmış bir sesle "Yani canım kardeşim söylemeden önce ben size bu güzide haberi vermeyi planlamıştım ama canımın içi kardeşim önce davrandı hehe." dedi. Nil filenin altından geçip Deniz'in ensesine vurdup "Ablasının gülü bu gülü." dedi ve hemen yanımıza kaçtı. Emre Buğra'ya pas atarken " Epey bir ders kaynayacak desenize." dedi ve herkes onu onayladı. Cansel "kasım ayını çok seviyorum bütün dersler kaynıyor basket maçları zaten bir buçuk ay sürüyor bizim takım zaten hep finalde oluyor o yüzden bütün maçlara gidiyoruz voleybolda aynı şekilde yani yaşadık!" dedi. Rüya Cansel'e dönüp "Bu sene sende katılıyorsun değil mi?" diye sordu. Katılması lağzımdı Cansel'in adına evet demeye rağzıydım ben kız çok iyi oynuyordu. Cansel başını "Evet" anlamında salladı ve ben ona gururlu anne bakışı attım çünkü Rüya'nın ve onun yeteneğiyle gurur duyulması gerekiyordu. Paslaşırken Buğra'nın ve Deniz'in basket takımında oynadıklarını ve hatta Deniz'in takım kaptanı olduğunu öğrendim. Maçların başlaması için gerçekten heyecanlıydım.

Zilin çalmasıyla bahçeden ayrıldık tam okula gireceğimiz sırada Nil "Iyyyyyyyy!" diye bağırdı. Ne olduğunu anlamak için onun baktığı tarafa döndüm Berrak hocanın yanında uzun kumral saçlı mavi gözlü dolgun dudaklı ve kumsaati diye geçen fiziğe sahip bir kız duruyordu. Okul gömleğinin üzerinde pembe bir hırka vardı ve kız gerçekten çok güzeldi Buğra, Deniz ,Emre ve Çaagatay'ın izlediği animelerde geçen kızlara benziyordu kendimi çok sönük hissetmiştim Bu kız ,Nil, Cansel ve Alev nasıl bu kadar sıradışı güzelliklere sahip olabiliyorlardı aklım almıyordu. Nil "Ben bu çok sevdiğim Iskoç okuldan ayrılmıştır diye o kadar sevinmiştim niye ya niye giyindiği hırkaya ve ayakkabılara bak ya taşlı ve pembe 94 yaşında ingiltere kıraliçesi sanki." dedi dagla geçen bir sesle Deniz elini Nil'in omzuna attıp "Birileri kıskanıyor." dedi.
Nil ve benim dışımdaki bütün kızlar ona güldü Nil Deniz'in karnına yumruk attıp "Hah kıskanacak olsam Kaan Boşnak'ın karısını kıskanırım bu 94 yaşında gibi giyinen kızı değil benim tarzımın da yüzümün de güzelliğinin çeyreği yok bu paçoz da." dedi ve saçını savurup okula girdi. Bu okulda havalı olmayan bir bendim galba.

Sınıfa çıkıp sıralarımıza oturmamızla o aşağı da gördüğümüz kız sınıfa girip Buğra'nın yanında duran boş sıraya oturdu. Neden onun yanına oturuyordu.... Nil"Ayyy yine yapışacak Buğra'ya"dedi ve benim onlara odaklandığımı fark etmiş olacak ki gözümün önünde parmak şıklattıp " Merakettin galba." dedi haylazca gülümseyip. Ben tam ağzımı açıcakken bana süs işareti yaptı "Hayır falan demene hiç gerek yok ben anladım anlayacağını ben zaten Mina'nın dedikodusunu yapmak isityordum çok güzel oldu bu. Bu kız Mina ben kendisinden hoşlanmam çünkü
☆PICK ME☆ tanıyınca bütün hafta boyunca sergilediğin Polyanna'lik performansını sergilemezsen ne dediğimi anlarsın. Biz 9.sınıftayken Buğra ve Mina sevgili olmuşlardı ve bu Mina Buğra'yı bir değişim öğrencisiyle aldatmıştı gerçi Buğra çok sallamamıştı ana yinede çocuk gidince de baktı Buğra diğer erkekler gibi peşinden koşturmuyor ona yspıştı kaldı." Nil bütün bu aralıksız konuşmadan sonra derin bir nefes aldı ve ben şoktaydım Buğra o güzel kızla sevgili olmuştu güldüğünü sadece 2 kez gördüğüm çocuk birinden hoşlanıp sevgili olmuştu, o hoşlandığı kızda okulun en güzel kızlarındandı ve onu aldatmıştı. Bunu nasıl yapabilmişti ve neden bu olay kadar umurundaydı. "Buğra ona aşık değildi." dedi Nil halime gülerken bu güzel kıza nasıl aşık olmazdı mümkün değildi. Speaking öğretmenimizin sınıfa gelmesiyle sustuk ve derse geçtik ama benim aklım sürekli oklardaydı sıraları çok yakındı acaba Buğra nasıl hissediyordu?

Aradan 5 ders ve 4 tenefüs geçti ve biz servise bindik ama benim aklım hala Mina ve Buğra ile meşguldü o ingilizce dersinden sonra Mina gelip benimle tanışmıştı kötü bir kız değildi bana karşı çok kibardı Nil'in onu bu kadar kötülemesini saçma bulmuştum belkide bana anlatmadığı bir şeyler vardı ama Buğra'yı aldattı diye ona kin duyanazdım belkide onunda kendince sebepleri vardır ön yargılı olmamak gerekirdi değil mi?

Dayımların evine girdik yemeğe yardım ettim ve yemekten sonra Papatya ile dayımın cilt bakımı şirketi sahibi arkadaşının bize yolladıklarına baktık "Abla sence bu ne?" Papatya bana doğru oval şekilde küçük bir kutuyu uzattı. Elinden oval şeyi alıp
açtım dokundumve kokladım ama hiç bir şey anlamamıştım daha sonra aklıma arkasındaki yazıları okumak geldi ingilizcem hiç yoktu fakat mantığımı kullanabilirdim. "Mask yazıyor maske mi acaba? " diyip kıkırdadım "O adam niye bize bunları yollamışsa yaşlı teyzeler gibi oturduk ne olduklarını inceliyoruz birinin arkasında 10 yaş gençleşin yazıyordu 4 yaşıma dönme niyetim yok açıkçası." dedi Papatya gülerek. Bu hafta onu ilk defa bu kadar mutlu görüyordum o yüzden bu garip şeyleri bize yolladığı şeyler için minnettardım "Bence güzel oldu her tenefüs birlikteyiz ama zaten benim senin yanına gelmem dört dakika sürüyor ve sonra da ödevler var zaten cuma günleri bizim özel günümüz olsun saçma şeyler yapalım." dedim gülümseyerek Papatya'da başını "Evet" anlamında salladı. Ona sınıfını ve insanları sorduğumda çok konuşmadı ve bu beni endişelendiriyordu yarın imzaya gitmem gerekip gerekmediğini bile düşünüyordum Papatya hiç benden saatlerce uzak kalmamışti, bu doğduğundan beri böyleydi ve her ne kadar 14 yaşında olsada başa çıkabilirmiydi bilmiyordum. Onu bir çok kez davet etmiştim ama istememişti tek bir umudum vardı oda bir kerecik olsun sorun çıkmamasıydı ve umarım bu gerçek olurdu olucaktı zaten. Olucaktı değil mi?....

Bir Ablanın gizli defteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin