14.06.2020

46 6 44
                                    

28

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


28.03.2020 Cumartesi

Merhaba sevgili kalbimin yazgısı,
Bu kuğunun ağıdı sana gelsin.

Merhaba göğsümdeki sevdiceğim, ilk yaram, son ağlayışım.
Göğsümdeki boşluğun sebebi. 17'min katili.

Görünmez olmak nedir bilir misin?

Ben iliklerime kadar hissettim.

Hep beni görmeni isterdim.

Bakmanı değil, görmeni. Karıştırma lütfen. Sana bakarken o gözlerimdeki ışığı, heyecandan avuçlarımın terleyişini ve yanımdan geçerken ciğerlerime dolan o sigarayla karışık parfüm kokunu ta içime çekerken; sanki bir balığın suya tekrar kavuşabilmesi gibi aldığım ilk nefesi izlemeni isterdim.

Sana baktığımda ailemi görürdüm ben. İki sevgilinin vedasını, Apollon ve Hyakintos'u...
Senin gözlerinde bir babanın şefkati olurdu hep. Ben görürdüm bir tek onu, kimse farketmezdi. Edemezdi zaten.
Ama senin gözlerinin ta içine baksam da, kendimi orada hiç göremezdim.

Sen öyle bir ruha sahiptin ki, ben dokunmaya kıyamazdım. Bu pis ellerle sevmek istemedim o yüzden. Ben o kadar karışıktım ki içimde, o kalabalıkta bile seni bulurdum. Orada bile gülümsemezdin hiç bana. Ben sana baktıkça vücudumda kanayan bıçak kesikleri oluşurdu, sen arkanı dönüp giderdin.
Ben gözlerinin önünde her bakışınla ölürken, sen beni yoksaymayı seçerdin.

Ey sevgili... Hiç diyemedim bu kelimeleri sana.
Sevdiğim, sevgilim, sevdiceğim.
Kanayan ruhum benim.
Kırık kanatlarımda taşıdığım, canparem...
Öyle bakma bana.
Boşlukmuşum gibi, hiç var olmamışım gibi bakma bana.
Başkalarına attığın gülücükleri bana da at ki ruhum tamir olsun.
Nasıl yaşar ki bir insan, dağlanmış bir yürekle?
O ateşin içinde kavrulur, yanarsın.

Göğsümdeki ülkenin prensi,
Benim küçük prensim...
Sana bunu hiç söyleyemedim, söyleyemem de.
Aldın o cesareti benden.
Seni atmaya çalışmak hiç kolay değildi. Unutmak istedim seni. Canımı koparmaya dahi razı oldum bana gelmeyen seni kendimden atmak için.
Yapamadım.
Ben de gömdüm seni en derinlerime.
Cesedin hiç çürümedi orada, çünkü seni en soğuk şehrime gömdüm.
Kalbime.
Sen öldükten sonra orası yaşayan bir ülke olmadı artık.
Hayat durdu orada. Ne kuşlar uçuştu, ne böcekler vızıldadı, ne de o küçük çocukların şarkısı çaldı bir daha.
Ölü bir ülkeye çevirdim orayı.
Çünkü seni uzaklaştırmak için bir şeylerden fadakarlık etmem gerekiyordu.
Ettim de.
Kendimi feda ettim.
Yine.
Şimdi sen o çalmayan şarkıların notalarında, ağlayan bir annenin yakarışında, 17 yaşındaki bir oğlanın yüreğindeki donmuş ülkede huzurla uyuyorsun.
Ve ben, okulun bahçesinde senin basketbol oynamanı izlediğim zamanlardaki gibi,
Nefes alamıyorum.

Ama biliyor musun, alışıyorum. Kolay değildi seni görmezden gelmeye çalışmak. Çünkü her çıkılan yolda olduğu gibi bu yolda da zorluklar vardı. Ve ben bu yolun sonuna gelene kadar sınırlarımı öylesine zorlamıştım ki, neredeyse kendimden bile vazgeçiyordum. İlk jiletin o yakıcı izi bileğimde olmasa da, zihnimin kuytu köşelerine çoktan kazınmıştı artık.
O antidepresanlar beni bir ölüye çeviriyordu. Sanki hiç ölü değilmişçesine daha da ölüyordum.

Cesaretsiz Mektuplar | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin