Geçmiş ve Gelecek

626 24 4
                                    

Ozan,  Esra'nın Çınarla Antalyaya gideceğini duyduğu an yıkılmıştı. Buna uzun veremezdi. Ama bu sefer dikkatli olmalıydı. Esra ile ipler zaten pamuk ipliğindeydi. En ufak bir yanlışta onu tamamen kaybedebilirdi. Esra bu akşam evlerinde konuşmak istediğini söylemişti. O kadar şeyden sonra Esra konuşmak istiyorsa Ozan da konuşacaktı. Hem kavga ederek Esra’yı burada tutamazdı.

Eve giderken pastaneden Esra’nın en sevdiği kurabiyelerden aldı. Pizza sipariş etti. Eve vardığında Esra’nın çoktan gelmiş olduğunu gördü.

-          Esra’m gelmişsin. Neden burada bekledin, anahtarın vardı, girseydin.
-          Anahtar, hani aynısından Çağla’ya da verdiğin anahtar… O anahtarı kullanacağımı düşünmüyorsun değil mi?
-          Ne anahtarı ne Çağlası Esra? Ben Çağla’ya anahtar falan vermedim.
-          Eee verecektin sonuçta. Ne de olsa burası senin evleneceğin kadınla yaşayacağın yuvan değil mi?
-          Esra’m… Neyse burada konuşmayalım. Bak bize yemekte söyledim. Gel içeri geçelim.

Esra garip bir şekilde bu evde kendini çok huzurlu hissediyordu. Ama Ozan’ın o sözlerini de unutmuş değildi. Ozan’ın aklı kapıdaki konuşmalarındaydı. Esra’yla bu konuyu aştıklarını düşünüyordu ama yanılmıştı. Hadi bakalım Ozan Efendi işin baya zor dedi kendi kendine.

İkisi de düşüncelere dalmışken zil çaldı. Pizzacı gelmişti. Ozan pizzaları alırken, Esra’dan şarap seçmesini rica etti. Yemek için bahçeye geçtiler. Yemeklerini yerken tek kelime etmemişlerdi. Sessizliği bozan Esra oldu.

-           Ne garip, çok değil 4 gün önce bum asada el ele yemek yiyorduk. Şimdi olduğumuz yere bak.
-          Yine el ele olabiliriz Esram. Yapabiliriz bunu. Bana kendimi affettirmem için bir şans versen.
-          Vereceğim. Çünkü yaşadığın terk edilme korkusunun bir sebebi de benim. Hayat gailesine kendimi o kadar kaptırdım seni sevdiğimi hissettiremedim. Ama sende beni, nelerle boğuştuğumu görmedin. Bu gece konuşacağız. Tüm taşlar dökülmeden bu evden çıkmak yok. Sonra ben gideceğim.
-          Nereye? Nereye gideceksin Esra?
-          Antalya’ya. Çınar’ın proje teklifini kabul ettim, sözleşme imzaladım. 7 ay Antalya’da olacağım.
-          Olmaz, izin vermem. O adamla bir yere gidemezsin.
-          Seni derdin Çınar’la gitmem mi? Merak etme ben sen değilim. Gidip evlenip dönmem.
-          Esra… bak biz Çağla ile ayrıldık. Gitmene gerek yok ki.
-           Asıl sen bak. Sen o kadınla el ele çıkıp evleneceğini ilan ettin. Şimdi ne olacak? Yarında benimle mi gideceksin şirkete? Ben ne duruma düşeceğim senin haberin var mı? Öyle bir şey olmayacak. Ayrılmışsın tamam, en azından verdiğin bir sözü tutmuşsun.
-          Peki ne olacak Esra?
-          Ben gideceğim. İşimi bitirince döneceğim. O sırada sular da durulmuş olur. Bizde sonrasında bakarız.
-          Neye bakarız? Esra. Senin bu dediğin ancak biz yeniden birlikte olursak olur. Ben, ben seni yeniden kaybedemem.
-          Sen beni kaybettin Ozan. İşin kötüsü bende kendimi kaybettim. Bugünkü konuşmadan sonra sende kendinde kalabilir misin bilemem. Derin nir nefes aldıktan sonra konuşmaya devam etti. Sadece kendi değil, Ozan da yaralıydı.
-          Ne yaşadın, nasıldın? Biz boşandıktan sonra... Tarık Hocana gitmişsin. Kötüymüşsün. Bir tek onu biliyorum
-          Öldüm. Ben sen gittikten sonra öldüm. Sonra şirket için aradılar. Yatırımcı bulmuştum. Mahkeme günüydü biliyor musun? Bir umut sana koştum. O zor günler bitti, kavuşabiliriz demek istedim. Ama sen bana beni sevmediğini söyledin. Bende senin sevdiğin seveceğin ne varsa sahip olmak için çalıştım.
-          Seni sevmiştim, ben zaten senden başka kimseyi sevmedim ki Ozan. Senden de yaşadığımız zorluklar için ayrılmadım. Beni yalnız bıraktığın için ayrıldım.
-          Ben senin gözünün içine bakıyordum. Sen her şeyin üstündeydin.
-          Öyleydim. Zerre şüphem yok bu dediğinden. Ama sen benim ya da bizim için çalışırken gerçek bizi unuttun. Bu ev hayalimizdi doğru, ama güzel olan bu hayali seninle kurmaktı. Senin hayallerin ise bu evden daha büyüktü. Sen başarılı olmak istedin. Bende sen hayaline kavuş diye kendimi feda ettim. Annemler için okulu bırakmıştım, senin içinse… günde 2 3 işte birden çalıştım. Birgün gece vardiyasına kaldım, tüm gece gelmedim. Sabah geldiğimde hala bilgisayar başındaydın ve gece evde olmadığımın farkına bile varmadın. Fast food restoranda çalışırken kolumu yaktım, o gece sevişmiştik. Seviştiğin kadının kolundaki yarayı görmedin. 1 hafta halsizlikten öldüm, hastaneye gittim. Senden de gelmeni istemiştim. Beni duymadın bile. Hamileymişim, ilk zamanlarda olabilirmiş. Yorulmamam gerekiyormuş. Aa bil bakalım ne gerekiyormuş. Birinin faturaları, kirayı ödemesi…
Ozan duyduğu şeyle şoka uğramıştı. Hamileymişim demişti Esra. Hamile.
-          Esra, Esra bir dakika ne demek hamileymişim. Sen… ben, benim neden haberim yok bundan?
-          Öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Önce düşündüm. Kendimize bile bakamazken bir çocuğu nasıl büyütürüz diye çok düşündüm. Ama ondan vazgeçmekte imkansızdı. Bizim parçamızdı o. Canımızdı. Vazgeçemezdim. 1 2 hafta sonraydı. Sana söylemeye karar verdiğim gün markette çalışıyordum. Fenalaşmışım. Hastaneye kaldırmışlar. Kendime geldiğimde bebeğimizi kaybetmiştik.
-          Benim neden haberim yok bundan?
-          Bilmem. Defalarca aramama rağmen telefonlarımı açmadığın için olabilir mi?
Ozan konuşmak için ağzını açtığı sırada Esra onu durdurdu.
-          Zeyno getirdi beni hastanden eve. Sen geldin ve benim halimi yine görmedin. Bitik haldeydim ama sen görmedin. Tek istiyacım sendin Ozan. Sanki sana bir kez sarılsam tüm acılarım geçecek gibiydi. Ama sen beni görmediğin gibi ben seninle konuşmak isterken bilgisayarını alıp internet cafeye gittin. Bende o an senden ayrılmaya karar verdim.
-          Ben bunları nasıl göremedim? Sen bütün bunları nasıl tek başına yaşadın?
-          Bilmiyorum. Yaşadım işte. Geride kaldı. İkimizin de yapabileceği bir şey yok artık.
Esra başını kaldırıp gökyüzüne baktı. ‘’Güneş doğuyor, yeni bir gün başladı’’ dedi. Ayağa kalktı. Çantasını aldı. Ozan’a hiçbir şey demeden kapıya yürüdü. Ozan Esra’nın gidişi ile kahroluyordu. Ama haklıydı. İşe yaramaz adamın tekiydi. Esra bir daha yüzüne bakmasa yeriydi. Aklına Esra’nın ofisteki evde birine gelecekteki çocuklarından bahsedip sonra onu yarı yolda bırakamazsın demesi geldi. İğrenç bir adamsın demişti. İğrenç bir adamdı. Esra’nın sesi ile ona baktı.
-          Akşam beni havalimanına sen bırakır mısın, buradan geçeriz. 

Yine Yeni YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin