Kavuşma

670 27 4
                                    

Ertesi gün Esra valizini almış, Ozan’la evlerine geçmişti. Dün her şey konuşulup ortaya dökülmüştü. Şimdi nadasa bırakma vaktiydi. Bugünse birazdan veda edecek olmanın hüznü ile sessizce hareket ediyorlardı. Esra Ozan’a birlikte yemek yapmayı teklfi etmişti. İlk evlendiklerinde Ozan’la birlikte mutfağa girerlerdi. İlk zamanlar zorlansalar da sonra bu onların en sevdikleri aktivitelerden olmuştu. Ozan ne kadar düzenli ve yavaşsa Esra da bir o kadar dağınık ve hızlıydı. Şimdi de Esra Ozan’ın yavaşlığından şikayet ediyordu.
-           Ozan, biraz hızlı olur musun? Bak soğanlar yanacak.
-          Biberleri doğramam için alan bıraksaydınız daha hızlı hareket edebilirdim Esra Hanım.
-          Çok pardon Ozan Şef. Yemek üstadı size böyle bir saygısızlığı nasıl yaparım.
Esra’nın en güzel gülümsemesiyle cilvelenerek kendisine sataşması Ozan için vurucu darbeydi. Yemeği tamamen unutup Esra’sına yöneldi. Onu tezgahla arasına alıp kulağına doğru üfleyerek konuşmaya başladı:
-          Hakikaten nasıl yaparsın böyle bir saygısızlığı?
Esra, Ozan’ın yakınlığı ve ses tonu ile heyecanlanmıştı. Bütün kan yanaklarına toplanmış, dizlerinin bağı çözülmüştü. Kekeleyerek Ozan’ı ittirmeye çalıştı.
-          O o ozaaan, çekilir misin gerçekten yakacağız yemeği. Hem sonra ortalığı ayağa kaldırıyorsun mutfağım da mutfağım diye.
Ozan’ın tatsız konuları açmaya niyeti yoktu. Bu defa Esra’yı kaldırıp tezgaha oturttu.
-          Hiç öyle lafı değiştirerek kaçamazsınız Esra Hanım. Şefe saygısızlığın bedelini ödemek zorundasınız diyerek Esra’yı gıdıklamaya başladı. İkisi de anın büyüsüyle kahkaya boğulmuştu. İlk ayılan Esra oldu. Kahkahaların arasından
-          Ozaaan, Ozan dur lütfen. Koku… Ozan yaktık işte yemeği.
-          Olsun tekrar yaparız.
-          Hayır, sen yapma ben yaparım. Salata ve masa senin yemek benim. Anlaştık mı?
-          Sana hayır deme şansım var mı sence Esram? Anlaştık tabi ki.
 
Yemek hazırlanmış ve masaya oturmuşlardı. Ozan içini kemiren soruları sormak zorundaydı. Sevdiği kadın, onu seven bir erkekle bir yere gideceğini söylüyordu. Bu Ozan’ın kabullenebileceği bir şey değildi. Dün öğrendiklerinden sonra Esrayı kaybetmemek için susuyordu; ama bu durum onun için tam bir işkenceydi.
 
-          Eee, ne yapacaksınız Antalya’da, nasıl olacak? Konuştunuz mu Çınar’la.
-          Ozan, en baştan anlaşalım. Çınar benim arkadaşım. Öyle de kalmasını umuyorum. Lütfen sorun çıkarma. Aranızdaki sorun ne bilmiyorum ama ben dün onunla konuştum.
-          Ne demek onunla konuştum? Ne konuştun?
-          Bak bu şirkete girerken sana eskiden evli olduğumuzu kimseye söylemeyeceğime dair söz vermiştim ama Çınar benim arkadaşım. Seninle de zor bir sürece giriyoruz. Bir de ikinizin kavgasını çekemem. O yüzden ona eskiden evli olduğumuzu, şimdi birbirimize tekrar bir şans verdiğimizi ve seni sevdiğimi söyledim.
-          Ona, beni sevdiğini mi söyledin?
-          Evet. Sen tabi bunu gizli tutmak isteyebilirsin. Sonuçta Çınarın kardeşi ile nişanlıydın. Ama benim ikinizin arasındaki çekişmeye dayanacak gücüm yoktu. Hem Çınar da anlar, beni yargılamaz, üzmez.
-          Ne Çınarmış ya. Nasıl bir güven, nasıl bir savunma? Bana şu kadar güveniyor musun acaba?
-          Güven tesis edilen bir şey Ozancım. Istersen o konuya hiç girmeyelim. Hem ben seni eski nişanlınla bırakıp gidebiliyorum da sendeki tavırlar niye?
İşte çözülmesi gereken bir konu daha Ozan diye düşündü kendi kendine. Çağla iyi biriydi, ama o kadardı. Çınarla ise kopmuşlardı. Artık onları tamamen hayatlarından çıkarması gerekiyordu. Bunları düşünürken Esra’yı da cevapsız bırakmadı. Ellerinden tutup kendine çekti. Şimdi birbirlerine sarılı halde konuşuyorlardı. Hep böyle olmalıyız diye düşündü. Bu mesafe bile bizim için fazlayken  nasıl uzağa gönderirim diye dertleniyordu.
-          Benim gözüm senden başkasını görür mü Esra’m. Ben senden başkasını sevebilir miyim?
-          Hayatına başka birini almayan sadece sen değilsin Ozan. Yoksa ohooo, beni de az isteyen olmadı hani?
-          Kim? Kim istedi seni? Nasıl? Esra çabuk cevap ver.
-          Ay Ozan sakin ol. Ben önemsemedikten sonra ne önemi var?
-          Çok önemi var. Ama hep böyleydi. Hep. Etrafında bir sürü erkek vardı senin. Sonra sen beni seçmiştin, evlenmiştik. Sonra…
-          Sonra birlikteyiz Ozan. Biz birbirimizi seçtik. Bak o kadar şey oldu, yine birlikteyiz. Hala birbirimizi istiyoruz. Birbirimizi affetmenin yollarını arıyoruz. Sancı çekiyoruz. Çünkü bizim gerçek mutluluğumuz yine biziz.
-          Esra’m, çok seviyorum seni. Affettireceğim sana kendimi. Her şeyi yoluna koyacağım göreceksin.
-          Birlikte yapacağız. Bak ben o süreçte neler yaşadığımı paylaşmadım, kendime kapandım. Sonucu gördük. Tek başına yükü sırtlamanın kimseye faydası yok. Neyse o.
-          Gitme o zaman. Birlikte el ele olalım.
-          Yine el ele olacağız. Mesafelerin önemi yok ki. Sadece 2 aylığına gidiyorum. Proje oturduktan sonra iş alt yapı ekibinin. Ben kalmayacağım onlarla.
-          Nasıl yani? Antalya’daki şubenin kuruluşu, yönetimi?
-          Ben proje koordinatörüyüm Ozan. Bundan önce de stayjerdim. Bir ayda şube yöneticiliği sence de iddaalı bir sıçrayış değil mi?
-          Yani sen kalmayacaksın?
-          Kalacağım, sadece 2 ay kadar. Yani öyle öngörüyorum. Proje aktarımını yapıp geri döneceğim. Yönetim ise Çınarda olacak.
Ozan neredeyse zil takıp oynayacaktı. Çınar sorunu halloluyordu. Zaten Esrası da gerekli ayarı vermişti Çınar’a. Ne güzel kadındı o. İçi gidiyordu ona bakarken. Kokusunu nefes gibi ciğerlerine doldurmak istiyordu. Dayanamadı. Eğilip öptü Esrasını. Esra’dan karşılık bulunca öpücüğü daha da derinleştirdi. Yetmiyordu, ikiside doyamıyorlardı birbirlerine. Ozan Esra’yı mümkünmüş gibi daha çok kendine çekti. Esra Ozan’a sokuldu. Bir eli Ozan’ın boynunu bulurken bir eli de Ozan’ın sakallarını seviyordu. İlk evlendiklerinde Ozanın sakalı yoktu. Sonra sonra çıkmaya başladığında Esranın da sevdiğini fark edince kesmemişti sakalarını. Şimdi yine Esrasının dokunuşuyla mest oluyordu. Nefes almak için ayrıldıkları sırada ikisi de aynı anda özlemlerini dile getirdiler.
-          Seni çok özledim Esram.
-          Seni çok özledim.
Bu sözler iki aşık içinde tüm tabuların yıkıldığı andı. Ozan Esra’ya Esram demişti. O günden sonra o Ozan’ın Esra’sı olmuştu. Ozan Esra’yı ilk gördüğü andan beri aşıktı karşısındaki muhteşem güzelliğe. İtirafın ve sözlerin etkisiyle birbirlerine gülümserken Ozan bir anda Esra’yı kucağına aldı. Esra beklenmedik hamle karşısında ufak bir çığlık attı.
-          Yukarıdaki odaları görmenin zamanı geldi Esra Hanım.
Esra yıllar geçmiş olmasının verdiği utançla başını Ozanın boyun girintisine sakladı. Ama özlemi ve aşkı da ağır basıyordu. Ozanın boynuna küçük küçük öpücükler kondurdu. Ozan’dan gelen her mutluluk sesinde öpücükleri derinleştirdi. Esram inleyişini duyduğunda muzurca başını kaldırıp ‘Efendim Ozan’ diyerek çenesine bir ısırık bıraktı. ‘Bir şey mi oldu’ dedikten hemen sonra ısırdığı yeri ıslak bir öpücükle mühürledi.
-          İkimizin can güvenliği için merdivenler bitene kadar rahat dursan iyi olacak.
Bu sözünün cevabı Esranın boynundaki bir elinin daireler çizerek aşağı indirmesi ve işaret parmağını gömleğinin açık yakasına geçirmesi oldu.
-          Ben zaten rahatım Ozan, anlamadım.
-          Anlatacağım, odamıza bir varalım ben sana uzun uzun anlatacağım.
-          Ne kadar uzun? 1 saat 2, 3…
-          Gün ağarana kadar, bu gece bizim olacak.
-          (Yalancı bir mutsuzlukla) Ama benim bu gece uçuşum var Ozan, ona yetişmem lazım.
-          Yanılıyorsun güzelim bu gece uçuşumuz var.
Esra daha buna cevap bile veremeden kendini yatak ve Ozan’nın arasında buldu. 

Yine Yeni YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin