"Papatya gibisin beyaz ve ince
Eziliyor ruhum seni görünce..."
●●●●●●
Hala tüm dikkatimle onu izliyordum.Yüzümde aptalca bir gülümseme olduğuna ve şu halimle bir aptala benzediğime eminim,ama inanın umrumda değil.
Ne olduğunu ya da neden olduğunu hala anlamış değilim.O yüzden sonuca odaklanmayı seçiyorum, bir şekilde zaman yolculuğu yapmış ve kendimi burada bulmuştum.Hayranı olduğum şairin gençliği ise tam karşımdaydı,keyfime diyecek yoktu.
Şimdi bu adam deli mi? Zamanda yolculuk yapmış ama sıfır şaşkınlık diye düşünüyorsunuz değil mi?
Kendinizi benim yerime koyun,öyle pek tıkırında gitmeyen bir hayatınız,her günü size zehir etmeye yeminli bir babanız,görüntünüz hariç hiç bir şeyinizin uyuşmadığı bir kardeşiniz var ve siz zaman yolculuğu yapıyorsunuz.Üstüne üstlük,hayat görüşüne büyük hayranlık beslediğiniz,her kitabını ve şiirini milyon kez okuduğunuz şairin genç olduğu döneme.
Yok abi ben yine de istemem falan diyorsanız,hemen telefonunuzu elinize alıp bir psikologdan randevu filan alın.Zira buna ihtiyacınız var gibi görünüyor.
"Siz kimsiniz?"
Soruyu soran Fırat'ın en yakın arkadaşlarından biri olan Cahit'di.Evet hepsini tanıyorum,malumunuz ben bir zaman yolcusuyum.Onlar hakkında her şeyi hemen hemen biliyorum.
"Buralı değilsiniz sanırım,daha önce görmemiştim sizi."
Canım beni görmen imkansız,gelecekten geliyorum ben,benim peder bey daha altına yapıyor bu yıllarda.Tabi ki bunları sadece içimden geçirdim,"Gazeteciyim,"dedim tereddüt etmeden.Onları şüphelendirmeyecek en mantıklı yalan buydu,aslında yalan sayılmazdı.Sonuçta 2022'de ben çiçeği burnunda bir gazeteciydim,henüz işsizdim ama olsun bunlar küçük detaylardı.
"Korkuyorum yakında burada bizden fazla gazeteci olacak,"dedi Fırat'ın bir diğer arkadaşı Erdem.O da şu an burada olanlar gibi bir şairdi,henüz çok popüler biri değildi ama olacaktı."Olaylar artmaya başladıkça burayı gazeteciler istila etmeye başladı."
Beni çıkardıkları çukurun hemen yanında olan bir çınarın altında oturuyorduk.Yaralanıp yaralanmadığı kontrol etmişlerdi,bir şeyim yoktu.Düştüğüm çukurun zemini yumuşak olduğu için sert bir darbe almamıştım.Fırat biraz ötemde durmayı tercih etmişti,sanırım benden uzağa oturmayı tercih etmesinin nedeni bendim.Çukurdan çıktığım gibi adama sakız gibi yapışmıştım,o da doğal olarak bu tuhaf yabancıya ihtiyatla yaklaşıyordu.
"Naparsınız,"dedim rolüme iyice bürünerek.Yanlış bölüm tercih etmişim abi ben,oyunculuk okuyacaktım sonra gelsin paralar gitsin paralar."Olaylar son günlerde anadoluda daha fazla artmaya başladı,haberlerin büyüğü buralarda."
"Biz burada birbirimize girmişiz adamların düşündüğü şeye bak."
Fırat,durumdan pek de memnun olmadığını belirtircesine söylenmişti.Daha önce böylesini görmediğim güzel gözleri bulutluydu,haklıydı da.Tarih bilgim beni yanıltmıyorsa-pek iyi olmadığını eklemek isterim-bu dönemler sağ/sol tartışmalarının en ateşli dönemleriydi.Tartışma dediysem öyle ağız dalaşı değil tabi,faili meçhul cinayetler,polisler tarafından tutuklanan ama bir daha evine dönmeyen gençler,kurşunlanan kahvehaneler.Aynı mahallenin çocuğu olan insanlar,birlikte misket oynayan çocuklar artık sokakta karşılaşsa birbirinin boğazına sarılıyordu.
"Neyse bize müsade,"dedi Cahit.Ayağa kalktığında diğerleri de onu taklit etmiş,peşi sıra kalkmışlardı."Dergiye geçeceğiz biz burdan,Fırat sen nereye gideceksin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La douleur exquise
Fanfiction"Biz seninle; Aynı yerinden vurulmuş, aynı yerinden acıyan, aynı yerinden kanayan aşıklar gibiyiz..." (Barış'ın geçmişe gittiği ve Fırat'ın solcu bir şair olması ile ilgili bir kurgudur.)