Bilal kafasında durmayan düşüncelerin doğruluğunu kanıtlayan aldığı mesajla hızlıca gelmişti.
Elinde defterle bekleyen bedene ilerledi.
"Sen mi sayarsın yalanları ben mi?"
"İkimizin de yalanları olmuş sanırsam."
"İkimiz de dürüst olamamışız birbirimize."
"O çiçekçi kadın haklıydı."
"Yeni öğrendiğim kardeşin de mi haklı demek oluyor bu?"
İkisi de sinirleri dolayısıyla akıllarından ne geçerse söylüyordu. Aslında söyledikleri ikisini de delip geçiyordu.
Ali sinirlenmek istemiyordu, yeni bulduğu sevgiyi de kaybetmek istemiyordu. O yüzden içinden ona kadar saymaya başladı.
"Cevap yok mu? Haa yani doğru."
Daha sayımda altıya kadar gelmişken sinirinin geçmesi pek mümkün değildi.
"Evet doğru! Senin hakkında söyledikleri doğru mu peki? Benimle oyun için konuşman ve oynaman mesela!"
"Ben mi oynamışım seninle? Güldürme!"
Ali sonunda sakinleşmeye başlamıştı. Bilal'in ellerini kendi ellerinin arasına almak istese de Bilal müsaade etmedi.
"Dokunmak yok."
Kuruyan dudaklarını yalayıp derin bir nefes aldı, lazım olacaktı. Elindeki defteri Bilal'e verdi ve Bilal incelerken aklındakileri teker teker söyledi:
"Baştan sona düşünelim. Siz sokuk bir oyun oynuyordunuz ve o gün aslında kardeşim elime bu defteri verip durmamı söylemişti ve sen de geldin. O defter benim değildi ama bu defter kendi resimlerimin olduğu defter. Aslında sadece biraz eğlenip söyleyecektik ama işler öyle gelişmedi. Biz konuşmaya devam ettik çünkü sen kurallara uyuyordun. Seni küçük düşürmelerini istemedin. Sonuç olarak sence de ikimiz de hatalı değil miyiz?"
"Sen oyun olduğunu bile bile konuşmaya devam ettin benimle!"
"Sen de kendi çıkarın için konuştun benimle! Neyin inadındasın? Benden bu kadar mı nefret ettin? Ya da kardeşim sana eş cinsel olduğumu söylediği için mi? Sen de mi onun gibi iğrendin?"
"Ne sikim saçmalıyorsun sen? Seni ona karşı savundum bile! Öyleysen öylesin. Bu yalanları devam ettirdiğin gerçeğini değiştirmiyor."
"Yani onun bizi kandırmasına izin mi vereceksin?"
"Evet!"
"O zaman bir daha görüşmeyiz."
"Görüşmeyiz!"
Sinirle uzaklaştılar buluşma yerinden.
Bilal eve gelene kadar da eve gelince de düşünmeye devam etmişti. Yanlış mı yapıyordu? Çok mu ileri gitmişti?
Ali eve gelir gelmez eşyalarını toplamıştı ve babasının Almanya'ya geri dönmesi için aldığı bileti istedi.
Bilal yavaş yavaş pişman oluyordu ve sözlerini geri almak istiyordu. Her ne yaparsa yapsın ondan vazgeçemezdi işte. Gururunu dinlemek istemiyordu. O gururunu kaybedeli çok geçmemiş miydi zaten?
Ali kalkış saatine kalan saatleri sayıyordu. Düşünüp durduğu için veya Bilal'i bırakmak istemediği için zaman bir türlü geçmiyordu sanki. Bir ümit gelmesini istemişti.
Artık son iki saat kalmışken umudu kesmişti. Bir film veya dizide değillerdi. Son dakika gelip ona dur diyecek biri olmayacaktı.
Yerinden kalkmış, gitmesi gereken yeri zihninin el verdiği kadar algılamaya çalışıyordu ama karmaşık bir zihin her şeyi her zaman daha da zor hale sokardı.
Elini yüzünü yıkamaya karar vererek tuvalete ilerledi.
İşini halletmiş ellerini yıkarken kapı sertçe açılıp gözleri, burnu ve yanakları kıpkırmızı bir şekilde Bilal girdi.
Konuşamıyordu ikisi de. Biri gelişinin rüyadan ibaret olduğunu düşündüğü için, diğeri ise onu bırakacak kadar değersiz olduğunu kabul etmek istemediği için.
"Beni bırakacaktın."
"Sen görüşmeyelim istedin."
"Vazgeçtim."
"Onun bizi kandırmasına izin veriyordun?"
"İzin falan yok!"
Ali şu klişenin önemini ve neden bu kadar güzel olduğunu anlamıştı. Kollarını açıp kaşlarını kaldırdı.
Bilal hızlıca yanına ulaşıp kollarını Ali'nin beline doladı.
"Benim yüzümdendi, özür dilerim. Sakın gitmeyi bir daha gitmeyi aklından bile geçirme. Gidiyorsan beni de al yanına."
"Ben de özür dilerim, çok tepkiliydim."
Ali bir süre ağlayan çocuğun yatışması için saçlarını okşadı. Tuvalete girenler garip garip baksa da Bilal'den önemlisi yoktu şu an onun için.
"Gidelim mi?"
Bilal, Ali'nin elini kavrayıp kapıyı açtı. Gözyaşlarını Ali temizlemişti.
"Gidelim ama bekle, ben sana bir şey soracaktım."
Ali, Bilal'in yapmaya çalıştığını anlayınca huysuz halini takınıp konuştu:
"Sorun."
"Döner yiyelim mi?"
Ali elini cebine atıp biraz karıştırdıktan sonra elini geri çıkardı.
"Elini ver."
Bilal elini uzattı. Ali, Bilal'in yumruk yapmış olduğu elini açıp cebinde bulduğu parayı Bilal'in avucuna koydu.
"Bu ne?"
"Döner parası. Gidelim yiyelim."
"Bu sefer doğru anladın."
İkisi de günün karmaşıklığını, düşündüklerini gülerek birbirlerine anlatırken dönerlerinin tadını çıkardılar.
Böylece bu kitap çiftimize afiyet, okuyanlara da zahmet oldu.
Bitti.
Normalde kötü sonla bitecekti. Almanya'ya dönecekti ve Bilal yetişemeyecekti ama içim el vermedi. Ayrıca biraz da dönek olduğum için güzel bitirdim 🤭
Okuyanlara beğenmiş olduklarını umaraktan çokça teşekkürlerimi sunuyorum.
Diğer kurgularımdan da hoşunuza gidebilecek konular bulabilirsiniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döner (bxb)
Short Story[Tamamlanmıştır (×14)] Arkadaşlarıyla oynadıkları "Doğruluk Mu Cesaretlik Mi?" oyununda hâlâ insanları rahatsız etmemeleri gerektiğini anlamayan bir grup gerizekalı. Ve onların kurbanı çimenlikte yatarken resimler çizen çocuk. İyi okumalar,