Bölüm On Bir: Düşmüş

1K 83 49
                                    

Medya'da @We_Are_Demigod'ın bir çalışması var, ben çok beğendim! :) bu arada bölümü media'daki şarkıyla okumanız şiddetle tavsiye olunur. (November - Sleeping With Sirens)

[Leo]

"Yarın sabah burda toplanıyoruz." demişti Ebony, Tiffany'e biraz acıyan gözlerle bakarak. "Herkesin kafasını toplamak için zamana ihtiyacı var."

Ve akşam yemeğini yemeden ya da günlük kamp aktivitelerine katılmadan dağılmıştık.

Şimdiyse, 9. Depo'da çekicimle ilahi bronzun üzerine tekrar tekrar her biri diğerinden daha sert darbeler indirirken, aynen Ebony'nin dediği gibi yapıp kafamı toplamaya çalışıyordum. Pek başarılı olduğum söylenemezdi.

Kafam çok karışıktı, bugün hissettiklerim, gördüklerim ve düşündüklerim aklıma geldikçe elektrik akımına kapılıyormuş gibi hissediyordum. Kalbim... tekliyordu.

Elimden geldiğince Hekate'nin Tiffany hakkında söylediklerini düşünmemeye çalışıyordum. İçimden tekrar tekrar "Tek yapması gereken şey, gücünü kullanmamak, Leo." diyordum. "Sorun yok. Ona bir şey olmayacak." Ama tam hatırlayamadığım bir şey, kafamı kurcalayıp duruyordu. En sonunda bunu bir kenara bırakmıştım.

Şu ansa bugünden ve geçmişten bazı kareler kafamın içinde flaş gibi patlıyorlar, peşimi bırakmıyorlardı.

Örnek? Tiffany'nin yeni uyanmış görüntüsü.

Aslında henüz Pollux kulübesini sıraya dizerken içeri girmeye niyetlenmiş, nedense son anda vazgeçmiştim. Dionisos çocuklarından birisi Tiffany'i dürterek uyandırdığında, içimden "Yapma!" diye bağırmak geçmişti ama yapmamıştım.

Çünkü onun sabah tanımadığı bir yüzle karşılaştığındaki yüz ifadesini merak etmiştim. Tiffany'nin farklı durumlara verdiği tepkileri an an zihnimde fotoğraflamak küçükken çok yaptığım bir şeydi. Dondurma yerken, hediye aldığında, birisi iltifat ettiğinde... Pek çok yüz ifadesi ezberimdeydi. Ama onların hiçbiri işime yaramazdı ki şimdi, yüzü çok... olgundu. Zaman herkes gibi Tiffany'nin yüzünde de bazı izler bırakmıştı. Her zaman kırışıklık değildir ya bu izler, bazen sahte bir gülümseme, bazen de gözlerde morluk belki?

Yeniden Tiffany'nin yüz ifadelerini toplamaya başlamak geçti aklımdan. Zihnimi Calypso'dan uzak tutacak her şeye razıydım, bu yüzden yüz ifadelerini zihnimde tekrar fotoğraflamaya karar verdim. Yüzünü tekrar ezberleyecektim.

Bütün anılarımız sağ olsun, belki kendinden bile çok sevdiği sabah uykusundan edilince, yüzünün aldığı o anlık "Neden ben?" ifadesini tek gören bendim. Ardından her zamanki kibirli, siz-aptallardan-nefret-ediyorum, herkes-aptal-bir-ben-zeki ve aynı-havayı-solumamız-için-en-az-benim-kadar-mükemmel-olmalısın arası ifadesiyle insanları söyle bir süzdü, ardından hafifçe burnunu kırıştırıp dudaklarını toplayarak prenses moduna geçti.

Saçları karmakarışıktı, gözleri uykudan yarı kapalıydı ve sol yanağında yastık izi vardı, ama duruşu yine de dik, kendinden emindi.

Aklıma sabah güneşi yüzüne vurduğunda onu izlediğim zamanlardan bir anı geldi.

Tiffany, saçları yastığın her bir yanına dağılmış yatıyor, döne döne uyuduğu için görünen yanağında da yastık izi var.

Onu nasıl kaldırabileceğimi düşünüyorum.

Tiffany'i uyandırmayı kimse sevmiyor, uyandığında tam bir cadıya dönüşüyor çünkü. Ama uyurken farklı, uyurken zararsız. Aynı yan komşumuzun kedisi gibi. Uyandırılana kadar sakin, uyandığında acımasız. Saldırıyor.

CRAZE [Leo Valdez]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin