Minho ne yapacağını bilemez şekilde kollarının arasında bilincini kaybeden sevdiği çocuğa baktı. Çocuk demek için artık geç kaldığını fark ettikten sonra tekrar küfretmişti kendi hatalarına. Hyunjin'i kucağına aldıktan sonra sakince park ettiği arabasının yanına gitmişti. Kapıyı açmış, Hyunjin'nin bilinçsiz bedenini yolcu koltuğuna oturtup kemerini bağlamıştı. Kapıyı kapattıktan sonra kimi arayacağını bilemeyerek etrafına bakınmıştı.
Chan'ı veya Seungmin'i mi arayacaktı? Çocuğun karşısına çıkmamasını günlerce söyleyen arkadaşlarını arayamazdı. Jeongin ise tamamen farklı bir ülkedeydi, o seçeneklerden ilk soruda eleniyordu. Kendi başına ne yapacağını bilemezken Hyunjin'nin telefon çalma sesini duyunca titrek eliyle telefonu almıştı. Çağrıyı yapan kişinin adını telefon ekranında görmesi nefesinin kesilmesine sebep olmuştu. Kaç yıl olmuştu sahi onun adını görmeyeli? Onun yanında ağlamayalı veya onunla Chan'dan gizli sigara içmeyeli? Açsa telefonu sesini duysa onun, konuşabilecek miydi? 3 senenin ardından ne diyecekti telefonu açıp?
"Daha fazla kaçamam" diye düşündü fakat bunu söyleyerek sadece kendini kandırma çabası içindeydi. En sonunda telefonu açmış ve kulağına götürmüştü. Telefonun bir ucundaki Changbin telefonu Minho'nun açtığından emindi ve bir şey söyleyemiyordu. Sessizlik ile geçen bir dakika sonunda bu oyunu Changbin bozmuştu.
"Hyunjin nerde?" Minho başını yere eğmış ve burnunu çekmişti. Arkadaşının hayal olarak hatırladığı sesi artık yerine oturmuş ve çocuksuluğundan ayrılmıştı. "Bayıldı, arabada şu an. Eve geçecegim, sana konum atmamı ister misin?" sesi her an ağlayacak gibi çıkmıştı. Changbin sadece at demiş ve telefonu Minho'nun yüzüne kapatmıştı. O gelip kapıyı çalana kadar Minho tek kelime etmeden evine gelmiş ve sevdiği adamın bedenini kendi yatağına yatırmıştı. Kapı çalana kadar paketinden birkaç dal sigara içmiş ve ne yapacağını düşünmüştü.
Tam bir yenisini yakacakken kapı çalmış ve sakince onu masanın üzerine bırakmıştı. Minho her zaman Changbin ve Chan'ın yanında onların ufak kardeşi gibi olmuş ve ne zaman bir şey yaşasa koşarak onlara gitmişti. Şimdiyse abilerinden biri olmadan 4 yıl yaşamış ve Changbin'e koşmamayı öğrenmişti.
Kapıyı açtığında, pek bir şey olacağını beklemiyordu Minho. Belki bir tokat yerim diye düşünmüştü fakat Changbin'in onun kolundan tutup sarılacağını düşünmemişti. Tüm duyguları yerle bir olurken sımsıkı dostuna sarılmış ve sıkıca gözlerini kapatmıştı. İkisinden de birkaç damla gözyaşı akarken Minho'dan ufak bir hıçkırık sesi gelmiş ve bu sesle Changbin dudaklarını birbirine bastırıp tavana bakmıştı. Sarıldığı bedene öfkeli olduğu kadar özlemişti. Belki bu sarılma Hyunjin'e ihanet olarak adlandırabilirdi fakat Hyunjin'nin böyle bir şey düşünmeyip onunla empati yapacağını çok iyi biliyordu. Hatta kendisi sarılsa nasıl hissedeceğini bile düşünürdü.
Kaç dakika sarılı kaldılar bilmiyorken sonunda Minho kendine gelmesi ile ayrılmıştı Changbin'den. İkiside birbirinin yaşlı gözlerine baktığında hızlıca kafalarını çevirip göz yaşlarını silmişlerdi. Changbin kısık sesi ile Hyunjin'nin nerde olduğunu sormuş ve aldığı bilgiyle hızlıca onun yanına gitmişti. Minho, kendini toparlayıp odaya girdiğinde karşısındaki görüntü kendini yaralamıştı. Hyunjin, kabus görüyordu ve sürekli bir şeyler sayıklarken Changbin onu sakinleştirmeye çalışıyordu. En sonunda Hyunjin sakınleşmiş ve Changbin çömeldiği yerden kalkıp Minho'nun karşısına geçmişti.
"İlk sen dinleyeceksin, yoksa senin anlattıklarından sonra acıyıp tam neler yaşadığını anlatmam." Minho, Changbin'in ona acımayacağını sadece üzüldüğü için anlatmayacağını çok iyi biliyordu. Bu yüzden sessizce kabul etmiş ve onu beklediği balkona çıkmıştı Changbin'le beraber.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsesif Hisler - Hyunho
Fanfiction"Yarım kalmış birçok söz kaldıysa bile tekrar karşılaşmamıza saklayalım Lee Minho." !!tw: sh!!