Geçmişten.
16 yaşındayken aşkın ne anlama geldiğini bilmiyordum. O zamanlar kendimi çok büyük biriymişim gibi zannedip aşkın ne anlama geldiğini bildiğimi sansam da, aslında bilmiyordum. Can yakıcı olacağını düşünmemiştim mesela veya Minho'nun deyimi ile sorumluluk getirdiğine karşı büyük bir reddediş içindeydim. Sevdiğim biriyleyken hiçbir zaman sorumluluk haline gireceğimi, ona karşı yükümlülüklerimin olacağını idrak edememiştim. Yalnızca kendim gibi davranmak yeterli olur sanardım bu sebeple karakterimi görmezden gelip her zaman kendim gibi davrandım ve belki de bu sebeple ilişkimize zarar veren iğrenç benliğimi düzeltemedim.
28 yaşındayken ise aşkın ne demek olduğunu bilmediğim gibi aşkın ne demek olduğunu bilmediğimin de farkındaydım. Aşk hakkında sandığım her şey Minho'nun gidişi ile aklımdan silinmişti. Aşk belki de birçok duygunun bir arada hissedilmesinden doğan bir şeydi. Üzüntü, mutluluk, kırgınlık, heyecan ve daha nicesi aşk adı altında toplanıyordu fakat her şeyden önce aşk, kalbimi acıtıyordu.
Minho'nun beni bırakırken ne hissettiğini bedenimi kaplayan öfke yüzünden hiç anlayamamıştım. Sorun ne ise bir şekilde çözeriz diye düşünmüştüm, sorunun büyüklüğünü bilmeden. Şimdiyse Minho'yu bıraktığım o sokakta Minho'nun ne hissettiğini düşünüyordum. Onun çöküp ağladığı yere duygularımdan arınmış bir şekilde bakıyordum. Onun beni bırakırken ne hissettiğini bilmesemde ben pek çok duyguyu bir arada hissediyordum. Bazen bu zavallı halimden dolayı onun için en iyi şeyi onu bırakarak yaptığımı düşünüyordum. Bazense pişmanlıktan nefes alamayacak hale geliyor, sokakların arasında koşup ona ulaşmak istiyordum. Trene atlayıp ona gitmek, arabaya binip evine sürmek veya sadece sesini duymak istiyordum fakat yapamıyordum.
Bazense sadece kırgın hissediyordum. 16 yaşındaymış gibi davranmalıydı, kolumdan tutup gitme demeliydi. Gitme deseydi, sonsuza kadar kalırdım. Ancak bunu yapmamıştı ve ben haksız şekilde kırgın hissediyordum. Boş sokağa baksam bile gözlerimin önünden gitmiyordu, sesi kulağımda yankılanıyordu. Sırtımı duvardan ayırdığımda bugünün ağırlığı üzerime çökmüştü. Yavaş adımlarla yürüyordum ve gidecek bir yer arıyordum kendime. Uzun süre dolaşmama rağmen, uzun zamandır bu şehirde yaşamama rağmen gidecek bir yer bulamamıştım.
Evimin kapısını kapatıp hızlıca buzdolabına ilerledim. Birkaç şişe bira aldığımda bundan vazgeçip geri yerine koydum. Bira yerine alkollerimi yerleştirdiğim dolaptan viski şişesini alıp evden çıkarken zihnim karmakarışıktı. Belki de arabamı uzun süre sonra kullandığım için tedirgin olmalıydım fakat bu bile umrumda olmamıştı. Gecenin ikisinde, sahilde kumların üzerinde otururken, viski boğazımdan bir su edasıyla akarken bile alkol almamışım gibi düşüncelerimin arasında kayboluyordum. "Fazla içiyorsun." belki de deliriyordum, gerçi bunu son zamanlarda birkaç kez yaşamıştım ve artık delirdiğimi düşünmemem gerekiyordu fakat Minho'yu yanımda otururken görmek beni delirtiyordu.
"Sebebini bilmiyormuş gibi konuşma." gerçek olmadığını biliyordum ama konuşmaktan kendimi alamıyordum. Sebebini gerçekten biliyormuş gibi gülümsedi. "Her zaman olduğu gibi, sadece bunu söyleme artık." sesim titremişti ve gözlerim dolmuştu. "Bugünün tarihine bakmadın mı?" sorumu sorarken bir umutla baktım. Cevap vermediği gibi bana da bakmıyordu. "En çok bugün ihtiyacım vardı sana, tek bilen sensin. Neden yoksun hâlâ?" 7 rakamını gerçekten çok severdim. Uğurlu sayım sorulduğumda bunu söylerdim, hoş bazı güzel anılar dışında bir uğur getirdiğini görmemiştim. Ancak 7 Nisan benim için büyük bir istisnaydı, bilmesi gerekirdi.
"Minho, bilirsin sen. Bu ölümün acısıyla başa çıkamadığımı bilirsin, nerdesin?" kısa anlığına bana baktığında gözünden akan yaşı görmüştüm. Dudaklarım bir iddiayı kazanmışım gibi iki yana kıvrılmıştı. Benim bugün gözyaşlarım durmamıştı, ağlayacak gücü daha fazla kendimde bulamıyordum. "Gerçek bile değilsin." bitmiş şişeyi elime alıp ayağa kalktım. Islanmam umrumda değilmiş gibi dalgaların arasına yürüdüm ve dizime kadar soğuk suyla ıslanmak beni etkilememişti. Sarhoşken hayal gücümün sınır tanımadığını hayalimdeki Minho'nun kolumdan tutarak bana sarılmasıyla tekrar hatırlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsesif Hisler - Hyunho
Fanfic"Yarım kalmış birçok söz kaldıysa bile tekrar karşılaşmamıza saklayalım Lee Minho." !!tw: sh!!