Bu sabah uyanabildim. Biliyorum çok saçma bir cümle ama bazı sabahlar uyanmakta çok zorlanıyorum çünkü rüyalarım sanki bir karabasana dönüşüp beni beynimin yarattığı o gerçeklikte tutmaya çalışıyor. O hissi tam olarak şöyle anlatabilirim: Birini düşünün, kolunuzdan çekiştiriyor sizin gitmek istediğiniz yöne gitmenize izin vermiyor. Ancak bu sadece bir his, rüyalarım böyle değil onlar daha derin.
Rüyalarım bana seneler önce geçirdiğim kazadan kalan bir hediye. En azından Cenk öyle diyor, "hediye" diye. Ben pek de öyle adlandırmam, bence hem lanet hem de özgürlük. Laneti, sabahları bile mental olarak yorgun uyanmamdan, özgürlüğü rüyalarımda tüm yetkinin bana ait olmasından. Normal bir insan rüya gördüğünde hem mantık boşlukları gördüğünü söyler ama bende onlar da yok, hatta hep aynı mekanı, şehri ve dünyayı görüyorum. Ülkeyi atlamamın sebebi ise rüyalarımdaki evrende ülke kavramı yok. Bir dünyada herkes birlikte yaşıyor ne bir yönetim var ne bir yönetici. Bu bazen distopya olarak görünebilir ama inanın öyle değil. Yani anlayacağınız rüyalarımda yarattığım bu hayal gücü gerçekliğinin çok içindeyim.
Her sabah uyandığımda bunları her detayına kadar not alıp, aklımda kalan sahneleri çiziyorum. Bu çizimler bazen çok gerçekçi çizimler olmuyor ama bizim dünyamıza göre değil. Hayal gücümün yarattığı gerçeklikte bir sürü yansıma var. Her yerde ayna olduğunu varsayın, her su damlasında her camda veya normal şartlarda çok net bir yansıma göremeyeceğiniz yerlerde yansımanızın çok fazla belirgin olduğu bir yer. HD bir televizyonda nasıl her şeyi detayına kadar görebiliyorsanız, o gerçeklikte de her yansımayı bu kadar net görebiliyorsunuz, böyle de garip bir özelliği var. Aklımda kalan bazı görüntüleri kağıda bunu göz önünde bulundurarak çiziyorum. Mesela geçen gün bir çizimim vardı bunu en iyi anlatan.
Bunu anlatmadan önce şunu belirtmeliyim, ben bu evrene yansıma evreni diyorum çünkü hayal gücüm bu evrenden aldığı her bilgiyi, kişiyi ve mekanı değiştirerek bu evrene işliyor. Bu çizimde kapıyı açan kadın benim, o evrende saçlarım kısa ve kakülüm var. Normalde yıllardır kullandığım kahverengi uzun saçlarımdan sonra zihnimin böyle fütüristtik bir yorum yapması beni de şaşırtmıyor değil. Burada açtığım kapının ve yerin yansımasını çok net bir biçimde görebiliyorsunuz hatta benim de yansımam mevcut.
Bu rüyalarım yüzünden yansımaların her zaman hayranı olmuşumdur, her gördüğüm yansımayı çizerim. Yansımalar bana sonsuzluk gibi gelir, belki bu yüzden mücevherleri seviyor olabilirim. Büyük mücevherleri işlerken milyon tane yansıma sanki milyon tane farklı evrenin olduğunu hatırlatıyor bana. Bazı şirketler benim bu bakış açımdan etkilenerek bana takı tasarlatıyor hatta en son tasarlatacak şirket mücevher ve doğal taşlar hakkında sunum vermemi bile istemişti. Benim de borcum donuma kadardı tabii ki evet dedim. İyi ki demişim, biraz kendi cümlelerimden biraz da abartı birkaç cümle ekleyerek gözlerine girmeyi başardım. Abartı da ne abartı, hayatınızda böyle saçmalayan ama her nasılsa inandıran bir insan görmediğinize yemin edebilirim. Dediğim en saçma cümleyi tekrar ediyorum, karşımdaki insanların tepkisinden yola çıkarak sunumun en etkileyici cümlesi buydu,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namütenahi
FantasyAylin Namütenahi 37 yaşında bir mücevher takı tasarımcısıdır. 21 sene önce geçirdiği kazada ailesini kaybetmiş ama kendisi hayatta kalmıştır. Bu kazada geçirdiği hafıza kaybı yüzünden aile hakkında hiçbir şey hatırlamaz ama bu kazanın ona tek bırakt...