"Bay Thompson bana dolunay zamanı sorduğunuz soruyu hatırlar mısınız? Tarihlerle aram iyi değil, günün nasıl göründüğü daha çok yer edinir zihnimde. O gün oldukça sıcak bir gündü ve gece bir nebze soğuk olsun diye ağaçlara keman çalması için kuzenimi ikna edecektim. Bilirsiniz, biraz dans ile çözülemeyecek dert yok. O gece müziğin sesi dolunaydan geldiği için ağaçlar pek inatçı olmadılar ve sallandılar usulca. Onları izlerken aklımda sorunuz vardı, neden. O kadar konu varken neden zamana takık senin zihnin. Zamana mı düşkünüm bilemiyorum. Birisi bana soru sorduğunda panikleyenlerdenim. Bu yüzden her gece birisi belki bir gün sorar diye cevaplar ararım kendime. Sorular mı cevaplar mı bulunması daha zor? Konumuzdan uzaklaştım, ah bu benim sarhoş zihnim. Pek yakından okumayın yazdıklarımı, yoksa sarhoş olursanız suçlusu ben değilim.
Neden sorusuna geri dönersek, büyük bir kalabalığın olduğuna eminim sırada.
..."
Masada bırakılmış mektuba göz gezdirirken bulmuştu kendini. Ne de olsa son bir haftadır gündemde olan tek konu buydu. Elias Lettiere. Kimsin sen? Bir büyücüden çok şaire benziyordu okuduğu sözlerle. Aşağıdaki yoğunlaşan sesler belki onun burada olduğuna bir işaretti. Dudaklarındaki tek çizgi kırılganlığı tatmış kendini merdivenlerden inerken bulmuştu. Attığı her adımda, Bay Thompson'ın ona ne kadar faydalı oluşu geliyordu. Bu nedenle Lettiere'nin de aklına girmeliydi. Slughorn gibiydi Thompson ve özellikle bakana karşı bir önyargısı vardı. Ailesi Slytherin'den olduğu için, kendisi Ravenclaw olsa da zamanında, bu beklenilir bir durumdu. Fakat genel olarak sevilen biriydi. Bu sevgisinin yanında zenginliğin yeniden tanıma geldiği bir kütüphaneye sahipti. Değerli bulduğu cevherlerle paylaşırdı bunu. Riddle için aslında sıradan bir durumdu eve gidip gelenlerin olması.
"Lettiere! Yol seni yormuş olmalı, kaybolmuş görünüyorsun. İçeri gel, lütfen."
Tam olarak kaybolduğum için olabilir, ihtiyar. Kibarlık edip birilerini beni alması için gönderebilirdin fakat bedenini ödünç aldığım kişinin bu teklifini reddettiğini çoktan öğrendim. Mektupları karıştırırken okuduğum her mektupta Hermione'nin bahsettiği kitapların yazarıyla tanıştığımı fark edebilmiştim. Aşka dair bir düşmanlığım yoktu fakat aşkı düşünmek komik geliyordu. Gerçekten komik. Dakikalarca kahkaha atıp ardından evde tek, duvara boş boş bakınırken bulunduğum an gibi. İzlediğim ama hissedemediğim. Annem mi yoksa babam mı dramatik idi? Zihnimin arka bir yerlerinde Ginny'nin çığlık atarak üstüme geldiğini görünce bırakmıştım kendi benliğimi.
Pek de yabancısı olmadığım caddeler vintage bir partiye gitmiş gibi giyindikleri için izlemesi keyifli bir kayboluş yaşamıştım. Yolun sonlarına doğru açlığım zihnimi ele geçirmiş ve bu hülyalı halimi terk edebilmiştim.
"Biraz öyle olmalı Bay Thompson. En yakışıklı beyefendinin malikanesi nerede diye sorsam daha kısa sürede gelirmişim anlaşılan."
Ne? Eminim Elias böyle cevap verirdi eğer siz de yıldızlarla ilgili üç sayfalık bir yazı okusaydınız bana katılırdınız! Üstelik Bay Thompson şaşırmamıştı ve de bana göre oldukça yaşlı oluşuyla bunu bir iltifat olarak görebilmişti. Sakinim, evet. En azından Elias şanslı, sarhoş olduğunu söyleyip dileğini yapabilir. Umarım Ron'u bulup bahçelerine neden lale eklemeli diye bir nasihat verip ardından dolunay izlemeye çağırır onları. Kıkırdarken bulurken kendimi, sadece üç saatte Elias'a ne kadar ısındığımı fark edebilmiştim. Belki aradığım huzur buydu. Ve belki o da biraz kaos arıyordu. Bu takastan mutlu ayrılan olduğum için, evde daha rahat ilerlerken, merdivenlerden inmekte olan adam gölgelerden kopup geldiğinde zihnimde kaos çanları çalmaya başlamıştı.
Huzur mu demiştim?
Bu şaka olmalı!
Sözlerinin ardından kıkırdamasını da işittiğimde, genç ve neşeli birine olan yabancılığını fark etmişti. Elias henüz onu görmemişti ve bu ona inceleme fırsatı veriyordu. Kafasında bir resim çizmemişti ama eğer çizseydi tam olarak böyle birini kaleme alırdı. Yazdıkları ne ise göründüğü de oydu. İnsanları iyi tanırdı ve bu küstahlık değildi. Çocuğun, eğitimini tamamlamış da olsa gözüne çocuk gibi gelmişti, içi dışı bir gibiydi. Son adımını attığında yeşil gözlerle buluşmuş, sıcak bir karşılama için dudaklarını aralayacağı sırada karşılaştığı şaşkın bakışlar suskun bırakmıştı Riddle'ı.
Elias onu tanır gibi bakıyordu.
Tanımaktan da fazlası.
Öfke, nefret, şaşkınlık. Birçok duygu yer edinmişti gözlerinde ve hiçbiri Thompson için yer edinenlerle ortak değildi.
"Bay Riddle, bahsettiğim yetenekli Elias Lettiere burada.
Elias, Riddle'ı benden daha çok burada göreceğine eminim fakat beni özletmeyeceği konusunda söz verebilirim."
Nazik adamın sözleriyle yutkunmuş, ceketinin altında tuttuğu kolununun derisini çekmişti sertçe. Bu bakışlarını yere çevirmesini sağlamıştı. Bir saniye, en azından bir saniyeye ihtiyacım var. Bu olanlara artık kendi benliğim bile beni terk etmek isterken, ruh halim yakasından tutmuş ve de mısır uzatmıştı göz kırparak mırıldanmıştı, en heyecanlı yanı şimdi başlıyor.
Başımı kaldırdığımda dudaklarımdaki sıcak gülümseme yeniden doğmuştu, benim için rol yapmak pek de zor değildi. İtiraf bile edebilirdim ki bundan zevk almaya başlamıştım. Gözlerim yeniden hayatıma-bela-olmayı-seçmiş-baş-belası-voldemort'a dönmüş, gençliğinde gördüğüm gözlerin yaş kazandığında bu kadar hoş görünmesine itiraz bayrağını kaldırmak isterken elimi kaldırırken bulmuştum kendimi.
Opps. Niye kaldırmıştım elimi? Tut elimi, tutsana elimi.
Hayır tutma.
Tabi ki dinlememişti beni ya da dinlemişti. Soğuk parmaklarını hissettiğimde, Elias bu sahne için ne yazardı merak ediyorum. Ağaçların rüzgarlarda sallanmasına dans etmek olarak baktığında bize aşk hikayesi bile yazabilirdi. Gülmemeliyim, hayır. Dudaklarımı dişlediğimde, elim özgür kaldığı için bakışlarım Bay Thompson'a dönmüştü dudaklarımda bir gülümseme ile.
"Korkarım ki kollarınıza bayılabilirim eğer açlığım son bulmazsa."
Bölüm sonu elias'ın çığlıkları eşliğinde.
Elias bu sahneyi görse dramatik bir çığlıkla yatağına koşar, "bir daha bay Thompson'a nasıl bakacağım" diye ağlardı eminim. Onu Harry'nin yerinde hayal ettiğimde H U M O R beliriyor zihnimde.
Medya Elias'ın giydiği kıyafetlerin temsili.
Umarım hikaye tamamladığında birçok okuyucusu olmuş olur. *umutlu ve üzgün emoji* Düzeltiyorum, hikayeyle etkileşime geçmiş okuyucular.
![](https://img.wattpad.com/cover/311077821-288-k962997.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wait by the river | tomarry
Novela JuvenilRüzgar onu nereye sürüklerse oraya süzülen, hiçbir gücü bulunmayan yaprak parçasına kaydı gözleri. Ne çok benziyoruz birbirimize, güldü bu benzerliğe. Bir isim vermek istedi o yaprağa ve sahiplenmek. Ardından bu fikirden vazgeçti. İsimsiz olmak özg...