SONSUZLUK

33 5 1
                                    

Okumaya başlama tarihiniz? 28.05.22

"Bu gece intihar edecekler hariç, herkesi kötü bir yarın bekliyor."

Sizin hiç kendinizi bir fazlalıkmış gibi hissettiğiniz oldu mu?

Bir kitabın ilk satırları bütün hikayenin gidişatını belirler derlerdi. Hüzünlü başlayan bir kitap asla mutlu bitmez, bu yazara ve yarattığı karaktere yazık olurmuş. Benim hikayemde ise olaylar biraz farklıydı. Ben, bir kitabın başrol karakteri değildim ve benim hikayem başlamadan bitiyordu. Eğer kitabın bir başrolü olmuşsam bile beni satırlarda doğuran kişi aşırı kötü birisi olmalıydı.

Kötü birisi olmalıydı çünkü ben diğer kitap karakterleri gibi hiç gülmemiş, eğlenmemiş ve mutlu olamamıştım. Ben eğer bir kitap karakteri olsaydım, bir defterin kenarına sinirle karalanmış, bütün nefreti o satırlara kusulmuş karakter olurdum. Ama dediğim gibi: Ben bir kitap karakteri değildim. Eğer olsaydım, bu hikayeyi yarıda bırakarak canımı almama yazar alsa izin vermez, bana kendi gerçek hayatta yaşadığı kırgınlıkları ve nefreti üstüme kusmaya devam ederdi.

Az sonra gerçekleştireceğim bu olayı artık hiç kimsenin durdurmaya gücü yetmeyecekti çünkü ben dönüşü olmayan bir karar vermiştim. Ve hayır: Bunu bir gün düşünüp değil, yıllarca cesaret edip ama şimdi cesaretimi toplayabildiğim için vermiştim.

Peki sorsanız bana, "Pişman mısın verdiğin karardan diye?" Tek bir saniye bile düşünmeden "Hayır," derdim. "Değilim."

Ben yaşadığım süre boyunca herkese karşı fazlalık gibi hissettmiştim kendimi. Koskoca dünyda, küçücük bedenimi sığdırabileceğim tek bir köşe bulamamıştım. Aldığım nefesi bile hak etmediğimi düşünür duruma gelmiştim. İnsanlardan kaçmıştım. Onları kendimle meşgül etmek istemiyordum.O kadar çok fazlalık gibi hissettim ki kendimi şuan içinde durduğum odadan bile onu işgal ettiğim için özür dilemek istedim.

Fazlalık duygusu... ağırdı. İnsanı bir hiçmiş, değersizmiş gibi hissetmesini sağlıyordu. Sanki hiç sevmemiş, hiç sevilmemişim gibi hissediyordum. Sanki ölsem, üzülen insanlardan çok sevinen insanlar olacak gibi geliyordu.

Oysaki hiç akrabam veya tanıdığım kişi yoktu. Ölsem, insanların hayatından hiç bir şeyi koparmayacaktı. Bu düşüncenin beni mutlu etmesi gerekirken, kalbimin bırakılmasına sebep olmuştu. 21 yıllık bir süre içerisinde hiç kimsenin kalbinde ufacıkta olsa bir yerde yer edinmeyi başaramamıştım.

Hiç sevilmeden öleceğim düşüncesiyle pencereye doğru yürüdüm.

Tek bir saniye bile düşünmeden açtım pencereyi. Hiç süslü bir ölüm istememiştim, kafamda bunu çok fazla düşünmedim bile. Sadece gece ölmek istemiştim, gündüzleri pek sevmezdim. Bulutların maviliği, gökyüzünün mutluluğu beni mutsuz ediyordu. Belki ruhum bu sayede kolaylıkla yıldızlara karışırdı. Ama sönük bir ruhu kabul eder miydi parlak bir yıldız? Her neyse diye geçirdim içimden Bende gökyüzünde kendi soluk yıldızımı yaratırdım.

Bacağımı pencereden dışarı attığım zaman şiddetli bir rüzgar esti. Sanki kızgındı Tanrı'nın verdiği cana kıydığım için. İçimden derin bir nefes alarak diğer bacağımıda pencereden dışarıya doğru atarak, pencerenin üstüne oturdum. Altıncı kattaydım. Aşarıya baktığım zaman sadece yanan lambaların ışığını görebiliyordum, tam geceyarısı olduğu için ortalıkta hiç kimse yoktu. Ay, soluktu. Yıldızlar ise sönük. Ya bana kızmıştı bu gece hepsi, ya da dünyaya veda eden tek kişi ben değildim bu gece. O yüzdendi doğada ki bu kızgınlık.

Uzayan tırnaklarımı sertçe bacağıma geçirdim. Tedirgindim. Korkuyordum, delirecek gibi hissediyordum. Ölüme hiçbir zaman bu kadar yakın hissetmemiştim kendimi. Sanki tenime esen rüzgar değilde, Tanrı'nın nefesiydi.

Geceye fısıldadım... İlk defa Tanrı'dan bir şey diledim. Tanrım eğer varsan lütfen canım çok fazla yanmasın.

Yanağım üşüdüğünde ağladığımı fark ettim. En mutlu günümde bile ağlıyordum. Artık bu dünyadaki kirliliğe katlanmayacağım için sevinçten ağlıyordum belki de? İnsan üzgün olduğu için ağlamazdı sadece. Tanrı biliyor ya enkaz gibiydim ama bu gece akıtığım göz yaşları ilk defa mutluluktandı. Ölüyordum, üzülecek ne vardı ki? Bırakıyordum işte bütün sorumlulukları, acıları bu dünyada. Geride kalanlar düşünsün, benim artık gücüm kalmadı.

Yükseklik korkumun olmasına rağmen kendimi altıncı kattan atmak ta dünya ile dalga geçiş şeklim gibiydi sanki. Hayatım boyunca korkak bir kız çocuğu olmuştum ama ilk kendimi korkusuz gibi hissediyordum. Ne ölümden ne de yükseklikten.

Öyle böyle düşünürken kendimi canımın yanmayacağına dahi teselli bile etmeden aşağıya bıraktım. Tek bir saniye bile düşünmeden. Düşünürsem eğer vazgeçmekten korktum. Hayatımda asla intiharı denememiş birisi olarak becerememekten korktum. Hayatta kalıp, Balkız'ın ağlayışlarını duymaktan korktum. İlk defa korkmaktan dahi korktum ve bu duygunun bir an önce kaybolması umuduyla atladım.

Ölüm sessizdi. Rüzgar çığlık çığlığaydı ama ölüm hiç konuşmadı. Sustu, sustum. Ölürken ağzımdan tek ses dahi çıkmadı. Boğazıma hıçkırık düğümlendi, doya doya son kez ağlayamadım bile.

Cılız bedenim, sert bir şekilde zeminle buluştu ve bilincimin kapanması saniyeleri aldı. Yıldız olmadan önce hatırladığım tek şey dudağımda asılı kalan gülümsememdi. Ve kahverengi gözler görür gibi oldum ama ölüyordum, umursamadım.

Teşekkür ederim Tanrım... canım hiç yanmadı.

Doğum adı: Gece KarahanlıDoğum tarihi ve yeri: 31 aralık 2000, İstanbul

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Doğum adı: Gece Karahanlı
Doğum tarihi ve yeri: 31 aralık 2000, İstanbul.
Ölüm Tarihi: 31 mayıs 2022, Ruh ve sinir hastalıkları hastanesi, İstanbul.

Süslü girişler, süslü sözler beceremeyen kız süslü bir ölümü istemezdi. Bir hikaye, bir doğuşla değil bir ölümle başladı ve hikaye tam orada son buldu. Kızın canı yandı, üzüldü, ağladı, çok yaşadı ama doya doya değil. Kötü şeyler yaşadı, hiç kötü şeyler yaşatmadı. Üzmektense üzülmeyi tercih ederdi. Onun kalbi kolay kırılırdı... ama başkasının kalbini kırmaya kıyamazdı. Çok ağlardı ama hiç ağlayan birini görmeye dayanamazdı. Üzülürdü. Ölmeyi dilerdi, hiç kendini öldürmezdi.

Oturduğu yerden ölümü beklerdi, ölüm gelmezdi...

Bir gün dayanamadı. Acıları mı ağır geldi, yoksa o acılarını taşıyamayacak kadar küçüldü mü bilinmez ilk defa ölümü beklemektense ölüme gitmeye karar verdi.

Ve bir ölüm, bir hikaye doğurdu.
Ölümden, adam çıktı.
Adam ise ölmemiş.
Kadın ölüme muhtaç.

✨🥀✨🥀✨

Umarım bu hikaye, sizin umutsuzluğunuzdaki umut, üzüntünüzdeki sevinç, ölümünüzdeki diriliş olur.

Lütfen bu minnacık hikayeden desteğinizi eksik etmeyin, sizi seviyorum♡

eğer bana ulaşmak isterseniz instagram hesabım: aysuof

Geceye FısıldaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin