yunus

44 9 42
                                    

Bir zamanlar insanların çok iyi geçindiği bir insan dışı tür yaşarmış denizin derinliklerinin sığ kısmında.

Adları yunus imiş. Dost canlısı, akıllı ve yardım severmiş bu yunuslar. İnsanlar da ne yapsın, sevmişler balıkçıkları.

Denizden babası çıkınca yiyenler bile yunus yemezlermiş.

Sonra bir gün insanlar ve yunuslar anlaşma yapmışlar.
Yunuslar öldükten sonra hayata insan olarak döneceklermiş.

İnsanlar yunusları sevdikleri için yeeeyy şuppalağuüüü diye sevinmişler.

Yunuslar insan olarak tekrar doğduklarında istisnasız olarak hepsinin ismi 'Yunus Emre' olacakmış.

İlk insan olan yunus, Yunus Emre'den başka ismi olmayan saf Yunus Emre'dir. Fark edildiği üzere adamlığı geç yunusun dibidir kendisi. O bir idoldür yunuslar için...

Yıllar içinde Yunus Emre'ler çoğalmaya başlamış.

Normalde yunuslar zeki ve akıllılarmış. Belki bilge değillermiş ama pratik zekaları varmış.

Ancak bir gün bir yunus doğmuş. Aslında aptal değilmiş, sadece korkak ve ezikmiş.

Her yunus gibi zamanla bilgisi artıp doğruluğa yaklaştırılırken, acizliği gün yüzüne çıkmaya başlamış.

Acı ve abartılı drama içeren sesiyle haykırmış "Yeteğr, yeteğğrrr yapmayııığn. Gerçekler hiç beklediğim gibi değil... Ne en iyi yunus olabileceğim, ne de üstün bir varlık... Hiçim ben hiç! Ben bu düşünceyle yaşayamam. Yapamam! Egom acı çekiyor kaldıramaz. Bırahıığn beni bırahınn ben istediğim şeye inanmaya devam etmek istiyorum. Acı çekmek istemiyorum..."

Yunus kurulu demiş ki "Eh özgürlük diye bir şey var, herkes de düzgün olamaz zaten. Bırakalım da bazıları bize ne yapmamamız gerektiğini öğretsinler.". Böylece yunusun mal olmasına izin verilmiş.

Ancak öbür yunusların kendilerini koruyabilmeleri için bunu tüm yunuslara duyurmuşlar. Bu yüzden yunus istediği değeri görmemiş ne dese dikkate alınmamış.

Kutusunda küçücük, minicik ve hatta gittikçe küçülen bir şey gibi hissetmiş. Durumunu izah etmeye eziklik dışında bir sıfat uymaz hale gelmiş.

Derken işte o vakit gelmiş. Yunusun bir insan, bir Yunus Emre olma vakti...

Ancak insanlara önceden haber verilmemiş çünkü insan hayatı o şekilde yönetilmezmiş. Yunus Emre doğunca herkes ondaki hayal kırıklığı uyandıran aptallığı ve ezikliği farketmişler. Ama insanoğlu bu, iyi davranması zorunlu olmadığı gibi iyi davranma garantisi de yok.

Yunus Emre ezilmiş, ezilmiş, ezilmiş...

Sonra demiş ki "Büyük olmak için ezmek gerek herhalde.".

Başlamış ezmeye, hatta başarılı bile olmuş. İnsanların ona sahte de olsa zorla saygı gördüğü bir durumdaymış.

Ancak bir gün birini yine ezmeye uğraşırken bir bakmış ezilmiyor. Nasıl olur?

Cevap basit ezilmeyen şahıs gerçekleri yüzüne yüzüne vurmuş. Yunus Emre yine acı çekmeye başlamış. Yüzüne vurulan gerçeklerin sayısı da yoğunluğu da zamanla artmış.

Daha fazla gerçek, daha fazla, daha fazla...

Sonunda Yunus Emre acıya dayanamayıp kaçmış ağlamış ama yine de güçlü olup gerçeklerle yüzleşmek geçmemiş aklından.

Ezse de ezilse de belki de başarıya ulaşsa bile değeri yoktur artık çünkü o kendisinin altında ezilmiştir zaten, eziktir...

☆☆☆☆☆☆☆

Miraba ilk kitapçığım nefret ve kinimi kustuğum bir şaheser olacaktır.

Herkes kim mal bilir ama kimse aynaya bakıp sorgulamaz.

Mal olmayın. Başta eklediğim videoyu izleyin.

Yoksa kitapta bir bölümde siz olursunuz.

Ah zavallı beyinsizler...


☆☆☆☆☆☆☆

Bu zavallıları görüp dehşete düşen minik kız koşarak evine gidip annesine şu soruyu sormuş: "Anne bizim evinde şimdi. Çok kalabalık mi misafirler mi geliyor, çünkü onlar bizim tanıdık mi?"
Annesi:"Evet."
Bitti.

Malların Hayatından SeçmelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin