Beş

179 12 6
                                    


Kafamı kaldırıp ilk önce yan tarafa baktım, tek kişilik bir yatak daha vardı. Sonra tam tersi yöne baktım. Kapıda ki Kıvanç'tı. Sırıtıp, alayla bana bakıyordu. Gözleri kısılmış, onda tatlı bir hava yaratmıştı.

Allah için, bana vere vere Kıvanç'ın odasını mı vermişlerdi?

"Bak, bu gece burada kalacakmışız. Nerede uyuyacağımı sordum, burayı tarif ettiler. Yani, misafire saygı diyorum. Oturma odasında ki kanepe seni bekler diyorum." Yastığın üstüne kafamı koyup, gitmesini bekledim.

Bir kez daha alayla güldü. "Burası misafir odası değil. Benim odam cadı, sana ne oluyor?" Uykum varken kimseyle tartışamazdım. Ve tanımadığım bir erkekle ASLA aynı oda da kalmazdım. Bizim de kurallarımız var yani. Gitmek için yastığımı alıp ayaklandım. Kanepede uyurdum ben.

Ayaklandığım da yanıma gelip bileğimden-yine- tuttu. "Of, tamam be. Uyu sen, ben aşağıda uyurum." Dedi. 'Emin misin?' Bakışı attım. Gülümseyim, kafasını olumlu anlamında salladı.

Yumuşacık yatağa geri döndüm ve uykumun yarıda bölünmüş sefasını çekmeye devam ettim.

&

Kollarımı açıp, esnedim. Pencereden sızan güneş ışığı beni oldukça rahatsı etmişti. Gözlerimi açtığımda dün parti yapılan evde kaldığımızı hatırladım, ve tabi kolumda ki ayıcığıda. Gözlerimi biraz daha gezdirdiğim de yanımda ki yatakta biri olduğunu fark ettim. Sanırım Nilsu'ydu. Yani, sanırım.

"Nilsu, sen misin?" Diye sorunca, biraz kıpırdandı.

"Hı hı, Nilsu ben. Hadi rahat bırakta uyuyayım." İyi de, Kıvanç'ın sesiydi bu.

"Sana inanmıyorum! Söyleseydin aşağıda uyurdum. Pis sapık!" Deyip, örtüden az gözüken koluna orta şiddetli bir şekilde vurdum.

Hızla örtüsünü kafasının üstünden çekerken, gözleri görünmüştü ilk önce. Yeşil gözleri fal taşı gibi açılmış, şaşkınca bana bakıyordu.

"Valla ben sarhoş olmuşum, hiç fark etmedim. Gerçekten." Kafasını eğip devam etti: "Özür dilerim."

Sakin olmak için derin bir nefes aldım, "Tamam, affettim. Zaten bir daha olmasın dememe gerek yok."

Gülümserken hızla ayağa kalktı, yanıma geldi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. "Teşekkür ederim."

&

Malesef, bugün okul vardı. Konser günü Doruk'a fena laf sokmuştum ve okulda Doruk'u görme ihtimalim vardı. Sanırım, yüzüne bile bakamam.

Hazırlanıp mutfağa indiğimde, Nilsu'da mutfaktaydı. Morali bozuk gibiydi.

Oturduğu sandalyenin yanında ki sandalyeyi çekip, oturdum. "Günaydın."

"Sana da," dedi, gözlerini gözlerime dikti. "Ama içim karanlık, hele kalbim."

"Ne oldu ki?" Diye sorduğumda, gözlerini kapattı.

"İstanbul'dan nefret etmeye başladım. Resmen her şey Ankara'dakinin tam tersi oluyor, geçen gün Doruk'un 'tipim değilsin'in üstüne dün de Kıvanç'la kavga ettik."

"Neden kavga ettiniz?"

"Söylerim ama, kızıp; dalga geçmeyeceksin." Kafamla onayladım.

"Şimdi bizim sınıfın facebook'ta grubu varmış, Kıvanç beni gruba aldı. Sonra bende üstteki mesajları okumaya başladım," evet, dünyanın en saçma kavga sebebi az sonra! "Bunlar en güzel model, karı-kızdan konuşmuş. Bende screenshotunu alıp özelden mesaj attım. Sonra dedi ki 'ne yapayım ama, çirkin mi diyeyim?' Diye cevap verdi. E, ben de susmadım tabi. Sonra işte.."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 21, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VAZGEÇİLMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin